Davutoğlu: Yeter ki İslam adını kullanmayın

Başbakan Ahmet Davutoğlu Belçika'nın başkenti Brüksel'de Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği ile 'Friands of Europi' tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıya katıldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Belçika'da, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği ile "Friands of Europi" tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda konuşuyor. Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle;
"Akdeniz Havzası'nda ve Orta Afrika'da, sosyopolitik sıkıntılar başladı. Artık buna 'bahar' diyemiyoruz. Kişisel olarak biz de onları destekledik, 1970'lerde biz üniversitedeyken biz de bu tür gösterilere katılıyorduk."
Yeter ki İslam adını kullanmayın
"Ancak şuan bu Arap gençlerinin büyük çoğunluğu hapishanede ya da öldürüldüler. Ortadoğu'da neden demokrasiyi destekleyemiyoruz? Arap Baharı başladığında Doha'da bir konuşma yapmıştım ve şunu söylemiştim; tarih geç de olsa yolunu bulur. "
"Suriye'de hala soğuk savaş mantalitesi hayatta. Eğer bir devlet 2/3'sini kontrol edemiyorsa, bu başarısızlıktır. Suriye'deki siviller, Arap gençler, kimyasal silahlarla öldürüldüğünde, hapse atıldığında biz bu Esed rejimine destek vermedik. Esed rejimi şehirlere saldırıyordu, ancak kara gücü yoktu. Bu noktada IŞİD ile bir taktik koalisyonu yaptılar. Çok tehlikeli bir terör örgütü DEAŞ veya IŞİD ne derseniz deyin ama yeter ki İslam adını kullanmayın çünkü olanların İslam'la bir alakası yok."

Dünya küçülürken biz büyümeye devam ettik

"Önümüzde bazı sıkıntılar var; Siyasi sıkıntı, ekonomik sıkıntı ve güvenlik sıkıntı. Karamsar olmak istemiyorum ama gerçekçi olmak da zorundayız. Bugün 3 tane ülke kategorisi var. Bazı ülkelerin hem vizyonları vardır, ülkelerini yönetebilecek kapasiteleri vardır. Türkiye bu ülkelerden biridir. Türkiye şuan 8 tane kırılgan devletin arasında bir istikrar adasıdır. Diğer ülke grubu ise sadece halklarını yönetirler, yükselemezler. Üçüncü grup ise, hem vizyonları yoktur hem de tüm dünyaya zarar verirler, kendi halklarını yok ettikleri gibi."
"Almanya'ya gittiğimde 2012 Aralık ayıydı bütün farklı şekillerde ırkçı örgüt tarafından öldürülen insanların aileleri ile bir araya geldim onları ziyaret ettim ve gerçekten çok ilginç hikayeleri vardı. Polis, cinayetleri 7-8 yıl geriye dönük soruşturduğunda kocasını kaybeden kadına şunu sormuşlardı kocanızı siz mi öldürdünüz veya kocanızı başkasıyla birlikte mi öldürdünüz diye soruşturuyormuş polisler. Bunlar gerçekten insanın içini acıtıyor. Daha da acı olan şu, Türk halkı öyle bir algılanıyor ki Türk kadın kocasını veya başkasını öldürebilir. Hiç aklına gelmiyor ama bir başka örgüt yapıyor. "
En zor zamanlarımdan biriydi
Şansölye Merkel'le konuştuğumda "Bütün Türkler o gösteride olacaklar ve teröre karşı çıkacaklar" dedim. Benim dışişleri bakanı olarak yaşadığım en zor anlardan biriydi herhalde. Farklı tarihlerde ırkçı örgüt tarafından öldürülen insanların aileleriyle bir araya geldim. Polis bu cinayetleri 7-8 sene geriye giderek soruşturduğunda kocasını kaybeden bir kadına "Kocanızı siz mi öldürdünüz? Kocanızı birilerinin yardımıyla mı öldürdünüz? Babanızdan size bir miras kaldı mı" gibi sorular sormuşlardı. Bir kadın kocasını öldürebilir, Türk halkı birbirini rahatça öldürebilir olarak algılanıyor. Bu Paris'te de böyle."
Kendimi yaşlı hissettim
Üçüncü sıkıntı siyasi sıkıntı. Siyasi mesele, demokratik istikrardır. İstikrar esasında bir çok ülkede var, neredeyse 20-30 sene hiç bir seçime gitmeden ülkeleri yönetiyorlar ve o ülkede istikrar var deniliyor. O istikrar meşruiyet testinden geçemez. Geçtiğimiz yıl Nisan veya Mayıs ayında gerçekten yaşlı hissettim kendimi son 4 yıldan beri Dışişleri Bakanlığı yapan sadece bir kaç kişi yapmıştık. Ben 5 yıl içinde 7 bakan değişmiş. Normalde demokratik süreçte ya 4 ya da 5 yıldır. Avrupa'nın şu an yaşadığı sıkıntı da bu. Gelecek daha da riskli bazı ülkelerde solcular ve sağcılar popülist hareketlere girip AB'yi reddediyorlar.
Halkının iki seçimde alnın teri ile halkının desteğini almış olan bir hükümeti askeri darbe veya başka bir şekilde yıkamazsınız. Bazı çevreler adli yapı içerisinde polisin içerisinde yapılar oluşturmaya çalışıp bizi yıkmaya çalıştılar. Bunu yapmak istiylorsanız Anadolu'daki bütün köylere gidip hane hane dolaşıp oy istemeniz lazım. Hiç kimse halkın iradesi dışında bir güç kullanıp iktidara gelemez. Biz bu ve benzeri olaylara alışıktık. Geçmişte bunun bağışıklığını kazanmıştık' dedi.