Dr. Muhammet ÖRTLEK/SESA-Mısır Danışmanı
Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da 2011 yılında başlayan Arap Baharı/Arap Uyanışı süreci halen bölge ülkelerini etkileyeme devam etmektedir. Tunus'ta Bin Ali'nin diktatörlüğüne karşı başlayan halk ayaklanması devamında Libya, Mısır, Suriye, Yemen, Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt vd. bölge ülkelerine yayılmıştır. Tunus'ta eski yönetimin devrilip yerine seçimlerle yeni hükümetin kurulmasıyla Arap Baharı'nın en iyi sonuçlarından birinin bu ülkede alındığı söylenebilir. Ancak Libya'da Muammer Kaddafi'nin iktidardan uzaklaştırılması sonrasında ülkeye halen gerçek anlamda istikrar gelmediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Suriye'de Arap Baharı ile başlayan Esad karşıtı ayaklanmalar bugün gelinen noktada amacının çok dışına saptığını göstermektedir. Yemen'de mezhepsel, etnik ya da kabilesel anlamda çatışmalar yer yer devam ederken, Bahreyn'de ağırlıkta Caferi Şiiliğine mensup nüfus çoğunluğunun mezhepsel kimliğiyle birlikte, azınlık Sünni Kraliyet yönetimine karışı mücadelesi izlenmiştir. Kuveyt'te de El Sabah Emirliği muhalifleri ülkeyi bir sene içerisinde iki kere seçimlere gidilmesini sağlamıştır. Her ne kadar 2014 yılı içerisinde yapılan seçimlerin birincisinde muhaliflerin ağırlığı hissedilse de, ikinci seçimlerde ise yönetim taraftarlarının Meclis'te çoğunluğu elde ettiklerine hep birlikte gözlemlenmiştir. Suudi Arabistan'ın Şii nüfusunun çoğunlukta yerleşim yerlerin hak talepleri yükselmiştir. Diğer bölge ülkelerinde de zaman zaman halk hareketlilikleri yaşansa da bu girişimler her hangi bir yönetim değişikliğine yol açmamıştır.
Arap Baharı bir devrimdi
Kırılgan bir coğrafyaya sahip Ortadoğu'nun Mısır'ında 3 Temmuz 2013 darbesi ile Müslüman Kardeşler iktidardan uzaklaştırılmış ve ülke tarihinde devlet başkanlığına ilk kez seçimle işbaşına gelen Muhammed Mursi'nin görevine son verilmiştir. Bununla birlikte Mısır'da Arap Baharı/Arap Uyanışı yarım kalan bir devrim niteliğindedir. Darbeden hemen sonra Geçici Cumhurbaşkanı Hıristiyan asıllı Adly Mansour yönetiminde hazırlıkları tamamlanıp 14-15 Ocak 2014 tarihlerinde referanduma sunulan Yeni Anayasa kabul edilmiştir. Bir de 26-28 Mayıs 2014'te yapılan seçimlerle de Abdel Fettah Al Sisi Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bununla birlikte 2015 yılı Eylül-Ekim-Kasım aylarının muhtelif tarihlerinde iki aşamalı olarak Parlamento seçimleri yapılmıştır. Ancak her üç gelişmenin de, darbenin 3. yıl dönümü olan 3 Temmuz 2016'ya kadar geçen sürede Mısır'a istikrar getirmediği bilinmektedir. Darbe sonrasında rejim Müslüman Kardeşler'in faaliyetlerini 23 Eylül 2013'te yasakladı ve 16 Aralık 2013'te da terör örgütü ilan etti. İhvan hakkındaki yasaklama ve terör örgütü olduğuna dair alınan kararlar, Müslüman Kardeşler'i şiddete başvurmasını zorlamaya yöneliktir. Ancak İhvan'ın üst düzey kadrolarının 3 Temmuz 2013 darbesinden bugüne kadar devamlı barışçıl gösterilerden yana olduklarını açıklaması, Mısır'daki iç karışıklıkların daha da derinleşmesini engellediği ihtimal dahilindedir.
Bombalı eylem gerginliği tırmandırdı
Diğer taraftan Mursi ve arkadaşlarına idam ve müebbet hapis cezası veren Başsavcı Hisham Barakat'ın 29 Haziran 2015'te aracıyla seyir halindeyken bombalı bir eylem sonucunda öldürülmesi, Mısır'da rejim ve Müslüman Kardeşler arasındaki gerginliği daha da arttırmıştır. İhvan yaptığı resmi açıklamada "Barakat'ın rejim tarafından öldürüldüğünü ve İhvan'ın suçlu gösterilmeye çalışıldığı"nı belirtmiştir. Bu açıklamadan bir gün sonra 1 Temmuz 2015'te Mısır güvenlik güçlerinin Kahire'de Müslüman Kardeşler'in ileri gelenlerinden silahsız 9 kişiyi tutukladıkları sırada öldürmeleri ise, İhvan'ın açıklamasını doğrular niteliktedir. 9 İhvan üyesinin öldürülmesi üzerine, rejimin, 3 Temmuz 2013 darbesinden bu yana Müslüman Kardeşler'i bir kez daha terörize etmeye çalıştığı kuvvetle muhtemeldir. Hatırlandığı üzere Müslüman Kardeşler'in silahlı milisleri, Mısır'ın İsrail'e karşı yürüttüğü 1949 savaşında Kral Faruk'un ordusundan çok daha başarılı askeri operasyonlarda bulunmuşlardı. İhvan katıldığı bu dini ve milli odaklı savaştan sonra ülke içinde veya dışında silahlı mücadeleye girmemiştir. Ancak Mısır'da son üç yıldır yaşanan süreçte, ilerleyen dönemlerde İhvan'ın silaha başvurmayacağı anlamına da gelmemektedir. İhvan'dan yapılan açıklamada "liderlerimize ve üyelerimize yapılan suikast eylemleri, ülkeyi, zulüm görenlerin öfkesinin kontrol altına alınamayacağı yeni ve tehlikeli bir aşamaya götürüyor ve bu saldırı bir dönüm noktasıdır" şeklinde ifade edilerek rejime sert bir uyarı gönderilmiştir. Darbe rejiminin Müslüman Kardeşler'in uyarılarını dikkate almasında fayda vardır. İhvan eline silah almasa da, İhvan dışındaki Mısır'daki diğer radikal İslamcı örgütlerin ülkenin siyasi tarihindeki eylemleri ciddi boyuttadır.
Darbeciler hakimiyet kuramadı
Mısır'da eşzamanlı yaşanan bir diğer gelişmede, Sina'da konuşlu bulunan silahlı Ansar Beit Al-Maqdis (Kudüs Partizanları) örgütünün, 1 Temmuz 2015 günü Sina'da Mısır güvenlik güçlerini hedef alan eylemlerde bulunmasıdır. Ansar Beit Al-Maqdis'in saldırılarının 3 Temmuz 2013 darbesinin yıl dönümüne rastlaması manidar karşılanmıştır. Çünkü aynı örgüt, 25 Ocak 2011 devriminin 3. yıl dönümünün arifesinde de 24 Ocak 2014 Cuma günü gerçekleştirdiği bombalı saldırılarla da varlığını göstermişti. Ancak her iki olayda da bombalamalar öncesinde istihbarat veya tedbir alınmamış olması, Mısır hükümetinin güvenlik zaafiyeti yaşadığına, ülkede güvenlik açığının olduğuna ve 3 Temmuz 2013 darbesinden bu yana halen ülkede hakimiyet kuramadığına yorumlanmaktadır.
3 Temmuz 2013 darbesinin 3. yıl dönümünde Müslüman Kardeşler ve taraftarları ülkenin çeşitli yerlerinde barışçıl yürüyüşler yapmaktadırlar. 3 Temmuz 2013 darbesinden bu yana merkezden çevreye doğru dışlanan Müslüman Kardeşler ve taraftarları, darbenin yıl dönümünü fırsat bilerek 14-15 Ocak 2014'te kabul edilen Yeni Anayasayı, yeni Cumhurbaşkanı Sisi'yi, Eylül-Ekim-Kasım 2015'te iki aşamada muhtelif tarihlerde yapılan Parlamento seçimlerini, insan hakları ihlallerini, demokrasinin ve hukukun işlememesini, işkenceyi, işsizliği, gelir dağılımı adaletsizliğini, yoksulluğu, yolsuzluğu ve darbeyi protesto etmek için halka çağrıda bulundular.
Mursi için özgürlük
Liderliğini Müslüman Kardeşler'in yaptığı Meşruiyete Destek ve Ulusal İttifak'ın protesto çağrısında "namaz için camileri dolduran milyonlarca Mısırlının, darbecilerin katil askeri cuntanın desteğiyle saçma ve sinir bozucu olan bir girişimle Mısır'ı sekülerleştirerek ve Arap-Müslüman kimliğini reddetmeleri" kabul edilemez. Aynı zamanda "darbe karşıtları bozulan ekonomiyi protesto için ülke geneline yayılan boykot kampanyaları" düzenliyorlar. Bununla birlikte açıklamada "milyonlarca vatansever vatandaşlar darbe rejiminin bütün yolsuzluk ve kirli işlerini bilmektedir, masum kızlara tecavüzler cezasız kalamaz ve 25 Ocak devriminin taleplerinden geriye dönülmesin" denilerek "3 Temmuzda Mısır'ın her yerinde ayaklanmalar başlatalım" çağrısı yapıldı. Çağrının devamında halka "Mahkemelerin ve hakimlerin evleri önünde darbe suçluları ve işkence merkezleri, yolsuzlukları öne çıkan bakanlar hakkında gösteri yapılmasında tereddüt edilmemesi" söylendi. Çağrı "Mısır'ın bütün yurtsever devrimci kadın ve erkekleriu2026 Devrim inanç meselesidir. Ramazan devrim ve inanç ayıdır. Allah'ın desteği ile yaşanılan süreçten dersler çıkardık ve tecrübe edindik. Barışçıl yaklaşıma bağlılığımız güçlü bir kalkanımızdır. Kendini savunma meşru haktır. Dikkat edelim şüphesiz Allah'a döneceğiz. Bu vatanın umutsuzluğunu giderecek başlangıç ve ihtiyaç olan kıvılcım 3 Temmuzda bir araya gelmemizdedir. Mısır için özgürlük, şehitler için zafer ve Mısır vatanseverleri için gururdur" şeklinde sonlandırıldı.
Halkın iradesine darbe 3. yılında
Halkın farklı kesimlerinin protesto gösterileri düzenlediği sokak ve meydanlarda, halkın önceki gösterilere kıyasla daha parçalı bir yapıda hareket ettiği gözlemlenmektedir. Şöyle ki, 25 Ocak 2011 devrimi ile tüm halk kesimleri Mübarek karşıtı bir duruş sergilerken, Müslüman Kardeşler iktidarına karşı yapılan asker ve sivil destekli, sol-seküler ve liberallerin gerçekleştirdiği 3 Temmuz 2013 darbesi sonrasında toplumun darbe karşıtları ve darbe taraftarları olarak ikiye bölündüğünü tüm dünya kamuoyu izledi. Diğer taraftan darbe sonrasında 14-15 Ocak 2014'te gerçekleştirilen Yeni Anayasa referandumu öncesinde toplumun anayasaya evet - anayasaya hayır u2013 anayasayı/referandumu boykot cepheleri olarak üçe bölündüğüne hep birlikte şahit olduk. Bununla birlikte 3 Temmuz 2013 darbesinin 3. sene-i devriyesi gösterilerine kadar yaşanan süreçte, toplumsal kesimler arasında; darbe yönetimi taraftarları, darbe karşıtı/İhvan taraftarları ve hem İhvan hem de darbe yönetimi karşıtları olarak farklı isimler altında yeni bölünmeler görülmektedir. Bununla birlikte Müslüman Kardeşler'in liderliğini yaptığı Meşruiyete Destek Ulusal İttifak/Darbe Karşıtı İttifak'tan da ayrılan siyasal unsurlar oldu. Böylelikle 3 Temmuz 2013 darbesinin 3. yıl dönümünde siyasi, toplumsal, cepheler, figürler ve aktörler arasında heterojen bir durum söz konusudur.
"Ekmek, özgürlük ve sosyal adalet"
Siyasal İslamcı çizgideki Al Wasat Partisi, Al Watan Partisi, Güçlü Mısır Partisi, Selefi Cephe ve Al İstiklal Partileri Müslüman Kardeşler'in liderliğini yaptığı Meşruiyete Destek ve Ulusal İttifak/Darbe Karşıtı İttifak'tan ayrıldıklarını beyan etmiş olsalar da, yine İhvan'ın izinde siyasi faaliyetlerine devam edeceklerini kamuoyuna duyurmuşlardı.
Hatırlanacak olursa, Mübarek'in devrilmesiyle sonuçlanan 25 Ocak 2011 devrimi, halkın "ekmek, özgürlük ve sosyal adalet" talepleri üzerine gerçekleştirilmişti. Ancak çok parçalı Mısır halkı için darbenin 3. yıl dönümünde taraflar barışçıl çözümden çok uzakta görülüyor. Aslında gözden kaçırılmaması gereken nokta, Mısır toplumu farklı isimlendirmeler altında bölündükçe ortak paydadan ve ülkenin ortak çıkarına olan aksiyondan uzaklaşması kaçınılmazdır. Yine parçalı siyasi yapıyı toparlayıp Mısır'ın geleceğini kuracak ve istikrara kavuşturacak en eski tarihe sahip ve güçlü İslami-siyasi-toplumsal karşılığı olan yapı Müslüman Kardeşler'dir.
Sisi'nin önderliğinde gerçekleşen 3 Temmuz 2013 darbesine, demokrasi savunucusu batının sessiz kalması da batının demokrasiyi araçsallaştırdığının bir kanıtıdır. Aynı zamanda demokrasiyi hangi açıdan değerlendirdiğinin de göstergesidir. Mübarek sonrasında yapılan 2011 seçimleri sonrasında Müslüman Kardeşler'in siyasi kanadı Hürriyet ve Adalat Partisi ile birlikte hareket eden Selefi Al Nur Partisi, 3 Temmuz 2013 darbesinin destekçileri arasında yer almıştır. Al Nur Partisi'nin pozisyon değişikliği ile Sisi yönetimi, ülkedeki bir takım İslamcı unsurların nazarında darbeyi meşrulaştırma imkanını elde etmiştir. Böylece rejim Mısır İslamcılarını darbe destekçileri ve karşıtları olarak ikiye bölmeyi başarmıştır. Bu süreçte Al Nur Partisi'nin liderlerinden Younus Makhyoun, Nader Bakkar'ın maddi anlamda aşırı zenginleştiği Mısır gazetelerinde yer almıştır. Aynı zamanda, rejimin İhvan ve taraftarı yapıları siyasal sistemden dışlaması sonucunda, yukarıda isimleri kaydedilen partilerin Meşruiyete Destek Ulusal İttifak/Darbe Karşıtı İttifak'tan ayrılmışlardır. Ancak rejim bu partilerin İhvan çizgisi üzerinden siyaset yapmalarına engel olamamıştır.
Müslüman Kardeşler taraftarı İslamcı unsurlar 3 Temmuz 2013 darbesinin yıl dönümünde rejimin gadrine uğramaya devam ederken, rejim yanlısı İslamcılarla da arasında görüş ayrılığı derinleşmektedir. Devlet, İhvan'ı hem yasaklamış hem de terör örgütü ilan etmişti. Ancak devlete hakim sol-seküler- liberal kadrolar bütün çabalarına rağmen İhvan'ı tam anlamıyla siyasetin dışına çıkartamadılar. İhvan üzerindeki baskı, devletin/rejimin halen İhvan'dan çekindiğine yönelik değerlendirilebilir. Mısır'da başta devlet ile Müslüman Kardeşler'in ve Müslüman Kardeşler ile diğer bazı İslamcı grupların aralarındaki siyasi problemler çözülmedikçe, Mısır denklemi içinden çıkılması zor bir noktaya gitmeye devam edecektir.
Darbenin 3. Yıl dönümünde Sisi'nin "İslam'ı olumsuz etkileyen radikal ve ektremist İslamcılarla mücadele edilmesi için dini reformların yapılması" çağrısında bulunması dikkat çekicidir. Sisi yapmış olduğu bu açıklamayla Müslüman Kardeşler taraftarlarını daha fazla radikalize etmeye çalışarak, batıya "ben radikal İslam'la mücadele ediyorum, dolayısıyla batının bana ihtiyacı var" imajını sergileme amacındadır. Ancak Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve Hasan Al Benna gibi tarihi ve köklü bir çizgiden gelen İhvan, Sisi'nin radikalleştirme manevrası karşısında olgun duruşunu sergilemekte ve korumaktadır.
3 Temmuz 2013 darbesinden sonra her ne kadar Müslüman Kardeşler silahlı mücadeleye girmeyeceklerini açıklamışlarsa da; Mısır güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği katliamlar, darbe yönetiminin tutuklama ve yasaklama/kapatma vb. uygulamalarla İhvan'ı militarize etmeye çalışması, ilerleyen dönemde Müslüman Kardeşleri'n farklı stratejiler arayışına ya da en son ihtimal İhvan dışındaki radikalleri silah kullanmaya zorlayabilir. Böylece ülkede kazananı belli olmayan bir iç savaşın çıkması olası bir durumdur.
Mısır'da 2011 yılından bu yana Mübarek'in iktidardan uzaklaştırılması, 25 Ocak 2011 devrimi, 3 Temmuz 2013 darbesi, biri 2011 yılında Müslüman Kardeşler (Hürriyet ve Adalet Partisi)'in iktidarında diğeri 2014'te darbe yönetimi altında olmak üzere iki adet Yeni Anayasa'nın halk oylamasında kabul edilmesi, Sisi'nin Cumhurbaşkanı seçilmesi, Müslüman Kardeşler'in yasaklanıp üyelerinin ceza evlerinde tutulması, İhvan'ın terör örgütü ilan edilmesi, Eylül-Ekim-Kasım 2015 Parlamento seçimleri vb. gelişmeler ülkeye beklenen siyasi ve ekonomik istikrarı getirmediği gibi toplumsal barışı da sağlamamıştır. Rejimin ve Müslüman Kardeşler'in birbirlerine karşıt mevcut politikaları devam ettikçe Mısır'a istikrar gelmeyeceği kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla Mısır'ın geleceği için darbe rejiminin Müslüman Kardeşler'le uzlaşma yollarına başvurması kaçınılmazdır.