Milli Eğitime Genel Bakış:
Millu00ee Eğitim Bakanlığı; 1923'ten 27 Aralık 1935 tarihine kadar "Maarif Vekaleti", 28 Aralık 1935'den 21 Eylül 1941 tarihu00eene kadar "Kültür Bakanlığı", 22 Eylül 1941'den 9 Ekim 1946 tarihine kadar "Maarif Vekilliği", 10 Ekim 1946'dan sonra "Millu00ee Eğitim Bakanlığı", 1950'den sonra "Maarif Vekaleti", 27 Mayıs 1960 tarihinden sonra "Millu00ee Eğitim Bakanlığı" adıyla faaliyetlerini sürdürmekte olan bir kurumdur. Anlayış itibariyle sistem, tüm cumhuriyet tarihi boyunca Ziya Gökalp'in savunduğu sosyolojizm kökenli Durkheimci bir sistemi oluşturur.1 Ziya Gökalp'in "Türkçü-İslamcı-Batıcı" formülün ve yine meşhur "ferd yok cemiyet vardır, hak yok vazife vardır" Durkheimci yorumunun eğitime yansıtıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla cumhuriyet dönemi boyunca eğitimin ve eğitim kurumlarının, bireye; devlete karşı vazifelerini öğretmek ve Türk milliyetçiliğini aşılamak gibi temel bir işleve sahip olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişten günümüze eğitim Anayasalarda nasıl yer ettiğini bakmamız gerekirse;
1924 Anayasası
Eğitim hakkının düzenlendiği ilk anayasa 1924 Anayasasının 87. Maddesidir. Her ne kadar 1921 yılında Ankara'da toplanan I. Maarif Kongresinde "u2026bir millu00ee terbiye programından bahsederken, eski devrin batıl inançlarından ve doğuştan sahip olduğumuz özelliklerle hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, Doğu'dan ve Batı'dan gelebilen tüm etkilerde Tamamen uzak, millu00ee ve tarihu00ee özelliğimizle uyumlu bir kültür anlıyorum" denilerek yeni eğitim anlayışının nüveleri atılmış olsa da eğitim hakkı 24 anayasasında bir maddeyle yerini bulacaktır. Bu madde "Kadın, erkek bütün Türkler ilköğretimden geçmek ödevindedirler.
İlköğretim Devlet okullarında parasızdır" şeklindedir. Ancak 24 anayasanın hemen ardından aynı yıl Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun çıkartıldığını görüyoruz. Çıkarılan bu kanun ve yapılan değişiklikler Türk eğitim sisteminin günümüze kadar gelen merkeziyetçi ve tektipçi yapısını oluşturması açısından fevkalade önemlidir.
Türkiye bilindiği gibi hala 1924 yılında o günün şartlarına ve zihinsel atmosferine göre düşünülmüş ve yürürlüğe sokulmuş olan bir eğitim politikasını (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) devam ettirmektedir. Eğitime milli bir karakter kazandıran ve eğitim-öğretimin tüm unsurlarıyla tek merkezden kumanda edilmesine yol açan dolayısıyla hiyerarşik bir yapılanmayı da beraberinde getiren bu Tevhid'çi eğitim anlayışı bugün hala yürürlüktedir.
1924 yılında 430 sayılı kanunla "Türkiye dahilinde bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur" denilerek kabul edilen ve yürürlüğe so-
kulan ve hala mevcut anayasanın 174.maddesiyle koruma altında tutulan Tevhid-i Tedrisat kanunu aradan 87 yıl geçmesine rağmen geçerliliğini muhafaza etmektedir. Kısaca "eğitim birliği" olarak da bilinen Tevhid-i Tedrisat kanununa göre, bütün okullar devletin denetimine girmiştir. Askeri okullar her ne kadar bu kanundan muaf tutulsalar da kanuna göre Türkiye'de hiç kimse etnik ve dini okul açamaz. Kanunla birlikte ileride yapılacak inkılaplarında temeli atılmış ve örneğin laiklik, Cumhuriyet döneminde yeni bir ulus yaratma çabaları olarak karşımıza çıkacaktır.
Cumhuriyet rejimi eğitim alanında yürürlüğe soktuğu pozitivist temelli kanunlarla bir bakıma çağdaş, aydınlanmacı, akılcı ve çağdaş bir insan yaratma peşine düşecektir.
1961 Anayasasında Eğitim
1961 Anayasasına gelindiğinde eğitim hakkı; "Kişinin Hakları ve Ödevleri" bölümünde düzenlenmiştir. 1961 Anayasasının 21. maddesi "Bilim ve Sanat Hürriyeti" başlığını taşır.
Madde metni şöyledir: "Madde 21- Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açık-lama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. Eğitim ve öğretim, Devletin gözetim ve denetimi altında serbesttir. Özel okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir. Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. "Madde 50- Halkın öğrenim ve eğitim ihtiyaçlarını sağlama Devletin başta gelen ödevlerindendir. İlköğrenim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için mecbu00fbridir ve devlet okullarında parasızdır. Devlet, maddu00ee imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, en yüksek öğrenim derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları, topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Devlet, tarih ve kültür değeri olan eser ve anıtların korunmasını sağlar"1961 Anayasasının Eğitime ilişkin bir diğer bölümü ise 19. maddenin 4 fıkrasıdır. Din eğitim ve öğretimine ilişkindir. "Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanu00fbnu00ee temsilcilerinin isteğine bağlıdır."
1982 Anayasasında Eğitim
1982 Anayasasının 42. maddesi "Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi" başlığın taşımaktadır.
Madde 42u2013 Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddu00ee imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez. Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.
82 anayasasında "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" denilerek eğitimin dayandığı temel anlayışın çerçevesi çizilmiştir.