SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN
İstanbul ilk defa farklı bir bienale ev sahipliği yapacak. Farklı olmasının yanı sıra bizden, içimizden bir tema ve eserlerle gerçekleşecek olan bienal Cumhurbaşkanlığı'nın himayelerinde, Fatih Belediyesi ve Klasik Türk Sanatları Vakfı işbirliği ile ilk defa düzenleniyor. 31 Mart u2013 15 Mayıs tarihleri arasında, çeşitli etkinliklerle gerçekleşecek olan Yeditepe Bienali'nin tema adı "Ehl-i Hiref." Bu kapsamda düzenlenecek olan sergiler, seminerler, paneller, konferanslar, açık oturumlar, film gösterimleri, müzik dinletileri, iç ve dış mekan enstalasyon çalışmaları, atölye çalışmaları, geleneksel sanatların duayenlerini anma programları, tanıtıcı-tamamlayıcı geziler ve ziyaretlerle tarihi yarımada adeta sanata doyacak. Bienalin Kuratörü Serhat Kula ile 'Yeditepe Bienali'ni ve 'Ehl-i Hiref' temasını konuştuk.
Yeditepe Bienali'nin teması 'Ehl-i Hiref'in anlamı nedir?
'Ehli Hiref' Osmanlı'da geleneksel sanatlar teşkilatının adı. Padişahın himayesinde çalışan bu organizasyon Osmanlı'da 300 yıl kadar tüm toplumun estetik ihtiyaçlarını karşılayan üretimlerini yapan bir merkezdi. Bu açıdan bu oluşumu yad etmek için temanın adını 'Ehl-i Hiref' koyduk.
'Çiçeğin Her Hali'nden 'Kuş Misali'ne
Bienalin çatısını oluşturan başlıklar neler?
Bienalimizi beşe böldük. 'İstanbul'a Dair' konseptinde tüm geleneksel ve çağdaş sanatlar çalışmalarda İstanbul'u anlatıyoruz. Kültürümüzde en önemli obje olan ve beşikten mezara kadar kullandığımız; Selçuklu döneminden başlayarak 'Çiçeğin Her Hali'ni konu aldık. 'Mekandan Taşanlar' konseptimizde ise yeni malzemelerle kültürümüzdeki dokuları birleştirmeyi denedik. 'Kusursuz Tekrar' temamızda geometri kültürümüzü yansıtıyoruz. 'Kuş Misali'nde ise kuşu anlatıyoruz. Kuş bizim sanatımızda bin yıldır kullanılan kutsal bir figür. İnsana dair ne varsa kuşla anlatmaya çalıştık.
Bu bienali düzenlemede neden bu kadar geç kalındı?
Geleneksel sanatlar bizim kadim kültürümüzde var olan değişmez bir gerçek fakat sanatımızı yaklaşık yüz yıldır sergi mantığında izliyoruz. Daha öncesinde camilerimiz bir sergi alanıydı. Biz aslında bienallerle yaşayan bir toplumduk. Zira bienal açılıp kapanan bir algı değil, hayatın kendisiyle birlikte devam eden bir fonksiyondur.
His dönüşümü yaşatmak istiyoruz
Tüm bu çalışmaların sonucunda elde etmek istediğiniz hedef nedir?
Yedi ay boyunca 600 sanatçı, proje başında da 120 sanatçıyla her gün temas içinde çalıştık. Malzeme çözümlemelerinden modellere kadar bu denemelerin sonucunda farkındalık oluşturucu uluslararası dili konuşan sanat eserleriyle bir deneme yapmış olacağız. Bir çıktı çıkarmak istiyoruz; Kadim eserlerimizle yeni işleri aynı ortamda buluşturarak seyircide bir his dönüşümüne vesile olmak istiyoruz.
Bugünün insanı sanatı nasıl görmek istiyor?
Genlerimizde geleneksel sanatımızla ilgili bir aşinalık var ama bunu nasıl görmek istediğimizi bilmiyoruz. Belirli tabularımız var. Gelenekselde yeniliği sorgularken bozulmasına neden olmak gibi bir problem de ortaya çıkabilir. Amacımız sadece sanat eserlerini sergilemek değil. Bu bienalle bu soruya da cevap arayacağız.
Sadece 'gördüm ve çıktım' yeterli değil
Görmek istediğimizi mi görüyoruz yoksa ürettiklerimizde mi hata yapıyoruz?
Ürettiklerimizi tekrarladığımız için katma değer üretip üstüne bir şey koyamıyoruz. Kalıp halinde devam ediyoruz. Burada bir hata mı yapıyoruz diye düşünmemiz lazım. Yoksa eskiyi hak ettiği gibi göstermeye devam mı etmeliyiz? Bienalimizdeki mekanları, objeleri, eserleri seçerken ziyaretçi 'sadece bir eseri gördüm ve çıktım' değil; mekanla olan ilişkisini, bulunduğu ortamın tasarımını, iki eserin birbiri arasındaki bağlantısını da sorgulamasını istiyoruz.
Geleneksel sanatlarımızın büyük ustalarını yeterince tanıyor muyuz sizce?
Tanıtırken kullandığımız araç ve envanterlerimiz zayıf. Bir hattatı anlatmak için ona hattat kıyafeti giydirerek sanatını sergiletmek ya da ebru ustalarına ebru şov yaptırmakla onları anlatamayız. Oysa sanatçı rol modele dönüştürülmeli.
Türkiye'de çağdaş sanat önde
Türkiye'de çağdaş sanatlar geleneksel sanatlardan bir adım önde, yanılıyor muyum?
Sergileme mantığı, koleksiyonerler, galeriler, eleştirmenler, köşe yazarları ve bir algıyı yönetebilme potansiyeline sahip insan kaynaklarıyla Türkiye'de çağdaş sanat uzun yıllardır belli bir kaliteye ulaştı. Fakat geleneksel sanatlar henüz bu seviyede değil, halbuki yerel olan bu. Yerelin kendisinin ait olduğu değerler bunlarken biz Türkiye'de ithal olanı yerelleştirmeye çalıştık. Global bakış açısından çağdaş sanatların bu noktada olması güzel olsa da kendi kültürümüzün de bu seviyede olması lazım.
Bienal kadar etkinliklerin gerçekleştirileceği mekanlar da önemli. Siz bu mekanları nasıl belirlediniz?
Tüm etkinliklerimizi tarihi yarımadada; yaş ortalaması yaklaşık 300 yıllık tarihu00ee geçmişi olan mekanlarda gerçekleştireceğiz. Sirkeci Garı, Gülhane Parkı, Arkeoloji Müzesi, Çinili Köşk, Darphane-i Amire, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Bölgesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, İkinci Beyazıt Hamamı, Süleymaniye Medreseleri, Balat gibi mekanlarda İstanbulluların karşısına geleneksel sanat eserlerimiz çıkacak. Bizantik mekanların içerisine Osmanlı figürlerini, Osmanlı figürlerinin içerisine de çağdaş eserleri koyarak mekanla eser arasındaki farklılığı da ortaya koymaya çalıştık. Bu çalışmalar turistlerin de ilgisini çekecektir.
Türkiye'nin sanat fotoğrafını çekeceğiz
Bienalin Cumhurbaşkanlığı'nın himayelerinde gerçekleşmesi organizasyona nasıl bir katkıda bulunuyor?
Osmanlı döneminde 'Ehl-i Hiref' zaten padişahın ve sarayın himayesiyle ayakta duran bir yapıydı. Bu anlamda Cumhurbaşkanımızın himayedar olması çok önemli. Bienalde sadece hat, tezhip, ebru, cilt minyatür gibi eserler değil; heykel, resim, fotoğraf, illüstrasyon, serigrafi gibi sanat eserleri de sergilenecek. Böylelikle genel bir Türkiye sanat fotoğrafı çekmiş olacağız.
Bu önemli etkinlikte hangi isimler yer alacak?
Hat sanatının ustalarından Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu, Davut Bektaş, Ali Toy, Osmanlı mimarisi restorasyon ve kalem işi süslemelerini yapan Semih İrteş, Güvenç Güven, ebru sanatında Alparslan Babaoğlu, Fuat Başer, bu alanlarda kendini ortaya koyan ve çağdaş üretimlere de yön veren Hikmet Barutçugil, Mustafa Cemil Efe, Zeynep Çilek, resimde İlham Atalay, serigrafide Güngör İplikçi, minyatür sanatında Taner Alakuş, ayrıca Japonya ve Çin'den de minyatür sanatı ustaları yer alıyor.
Sanatın protestanlaştırılmasına karşıyım
Çağdaş sanatla geleneksel sanat arasında ayrım yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanata din ya da siyaset içeriği yüklendiğinde sanatın özelliği ortadan kalkıyor. Bu yüzden sanatın protestanlaştırılmasına karşıyım. Dünyanın geldiği bu handikap yüzünden sanat, estetikten yoksun, yüksek ideoloji ve metaforik yüklemelere dönüşmüş durumda. O yüzden biz eserlerimizde estetik ve etik açıdan ortak bir kültür yakalayan bir zemini oluşturmaya çalıştık. Sanatseverler tamamen çağdaşı destekleyen üretimlerle en klasik saray kültürünü iç içe bulacaklar. Üstelik de bu görselliği sanatın merkezi İstanbul'da izleyebilme fırsatını bulacaklar.
Yeditepe Bienali'nin açılışını Ayasofya'da Cumhurbaşkanımız gerçekleştirecek. 31 Mart ve 15 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan bienalde kişisel ve öğrenci sergilerimiz de yer alacak. Usta bir sanatkarla öğrenci gruplarının ortaya koyduğu 'Ehl-i Hiref' mantığını yaşatmak için toplu sergilerimiz de olacak. Ayrıca canlı performanslar, atölye çalışmaları, ebru ustalarını anma programı, hiç gün yüzüne çıkmamış koleksiyoner sergileri ve 'Gelecekte Gelenek' adlı sempozyum da yer alan etkinlikler arasında.