Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, müvekkili Cumhurbaşkanı Erdoğan adına başsavcılığa 6 sayfalık suç duyurusu dilekçesi verdi.
Dilekçede, uzun yıllardır devletin içerisinde örgütlenen Fetullahçı Terör Örgütünün, ülke insanlarının tertemiz inançlarını, dini ve milli duygularını istismar ettiği, bu yapının sözde dini söylemlerinde, İslam'ın temel bilgi kaynaklarından çok rüyalar, gizemli hikayelerin revaç bulduğu, bunlar aracılığıyla masum kitlelerin aldatılıp efsunlandığı, hastalıklı bir zihniyet oluşturulduğu belirtildi.
Örgüt yapısı incelendiğinde kendini gizleme, olduğundan farklı görünme, ikiyüzlü davranma, çift dilli konuşma, takiye gereği helal-haram gözetmeme, kod adı kullanma, bulunduğu ortamda inandığından farklı yaşama, yalan söyleme, tecessüste bulunma, mahremiyeti ihlal etme, şantaj yapma, kayırmacılık, kötü emeller için örgütlü dayanışma gibi yöntemlerle yetiştirilen örgüt üyelerinin aile ve millet bağları koparılarak, Fetullahçı Terör Örgütünün amaçları için robot haline getirilmiş bir topluluk oluşturulduğu vurgulanan dilekçede, örgütün bürokrasi, üniversiteler, yargı teşkilatı, emniyet teşkilatı, silahlı kuvvetler ve devletin diğer organlarına üyelerini sistematik olarak yerleştirdiği, yahut yerleşmiş olan kişileri örgüte katarak, güç elde ettiği kaydedildi.
Dilekçede, Fetullahçı Terör Örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini ortadan kaldırma saiki ile hareket ettiği, örgüt liderinden çeşitli kanallarla alınan talimatlar yoluyla kolektif bir şekilde mobilize oldukları, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal alanı ele geçirme refleksi ile hareket ederek mülkiye, adliye, maliye, emniyet, eğitim ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisi ile illegal şekilde kadrolaştıkları, devletin tüm kurumlarına uzun yıllardır sinsice yerleştiklerinin açık olduğu ifade edildi.
"Dini duyguları istismar etmek suretiyle güvenini kazandığı insanları yıllarca kendi emelleri doğrultusunda kullanan FETÖ/PDY terör örgütünün, ustaca maskeledikleri gerçek yüzünün ortaya çıkmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde etkin ve kararlı bir mücadeleye başlanılmasıyla örgütün, mensuplarını yeni ihdas edilen kadrolara yerleştirmek bir yana, mevcut kadroları korumakta zorlandığı" kaydedilen dilekçede, tasfiye sürecine giren, ekonomik ve siyasi yönden zayıflayan örgütün, yok olmasını önlemek için devlet içindeki en stratejik kuvvetleri harekete geçirmek suretiyle darbeye teşebbüs ettiği belirtildi.
Dilekçede, şöyle denildi:
"Bu çerçevede 15 Temmuz 2016 günü, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere ülkenin muhtelif yerlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yuvalanan, aralarında generaller ve amirallerin de bulunduğu subay, astsubay, uzman er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak ve anayasal düzeni değiştirmek amacı ile eyleme geçtiği, bu kapsamda saat 22.00 sularında İstanbul'da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin silahlı terör örgütü üyeleri tarafından tank ve paletli zırhlı araçlar ile trafiğe kapatıldığı, İstanbul Yeşilköy Atatürk Havalimanı'nın, tanklar vasıtasıyla sevki sağlanan örgüt üyesi askerler tarafından ele geçirilerek, 22.15 itibarıyla havalimanına giriş ve çıkışların kapatıldığı, uçuş kontrol kulesinin ele geçirilerek tüm yurt içi ve yurt dışı uçuşların durdurulduğu, F-1 6 savaş jetleri ile havalimanı üzerinde alçak uçuş yapılarak yolcu uçaklarının iniş ve kalkış yapmalarının engellendiği, yine aynı saatlerde Sabiha Gökçen Havalimanı'nın ele geçirilmesi maksadıyla benzer bir girişimde bulunulduğu, Vatan Caddesi'nin giriş ve çıkışı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Valiliği, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Kuleli Askeri Lisesi başta olmak üzere stratejik öneme sahip karakollar, limanlar, köprüler ve meydanlarda, örgüt mensubu askerlerin tank ve zırhlı araçlar ile hakimiyet kurmaya çalıştıkları, savaş jetleri ile ses hızını aşacak şekilde alçak uçuş yapan ve zaman zaman ses bombası atan örgüt mensubu askerlerin, korku ve paniğe sevk ederek, halkın meydanlara çıkmasını engellemeye çalıştığı, milli iradeye sahip çıkmak üzere Boğaziçi Köprüsü'nde Akıncılar Üssü, Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde toplanan halkın üzerine uzun namlulu silahlar ile ateş açıldığı, çok sayıda sivil vatandaşın yaşamını yitirmesine, eş zamanlı olarak Ankara'da milli egemenliğin oluştuğu Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü üzerinde F-16 savaş jetlerinin alçak uçuş yapmaya başladıkları, ağır silahlarla donatılmış helikopterlerin onlara eşlik ettiği, Meclis'te temsili bulunan tüm siyasi parti milletvekillerinin, demokrasiye ve Meclis'e sahip çıkmak için TBMM Genel Kurul Salonunda toplanmaları üzerine, Meclis ana binasının bulunduğu yerleşkenin bombalandığı, sokağa inerek, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkan vatandaşların üzerine helikopterlerden ateş açıldığı, çok sayıda vatandaşın şehit edildiği ve yaralandığı, Yenimahalle ilçesinde bulunan Milli İstihbarat Teşkilatı binasına kobra tipi iki helikopterden ateş açılarak saldırıda bulunulduğu, Gölbaşı ilçesinde bulunan Polis Özel Harekat Eğitim Merkezi binasının tank ve savaş uçaklarının yoğun bombardımanına maruz kaldığı, saldırılar esnasında 47 özel harekat polisinin şehit düştüğü, halkın meydanlara çıkmasını engellemek amacıyla savaş uçakları ile sürekli sorti yapıldığı, TBMM, MİT ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere kamu binaları önünde, cadde ve meydanlarda toplanan vatandaşlara karşı uzun namlulu silahlar ile saldırıldığı, kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden silahsız ve savunmasız halkın üzerine rastgele ateş açıldığı, ülke genelinde gerçekleşen çatışmalar sonucu 249 kişinin şehit olduğu, 2 bin 186 kişinin de yaralandığı milletimizin yüksek malumlarıdır.
O meşum gecede darbeciler tarafından aziz milletimize reva görülen muamele, düşman bir devletin ülkeyi işgale teşebbüs etmesi halinde dahi aklına getirmeyeceği düzeyde alçakça ve acımazsızca bir muameledir."
"Görülmemiş bir ihanet yaşandı"
Dilekçede, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, başka bir düzen getirmeye, bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs eden Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yapılanmış FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının, yıllarca üzerinde çalıştıkları ve hazırlandıkları sinsi darbe teşebbüsünün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği ve milletin, ülkenin dört bir yanında gösterdiği eşsiz kahramanlık ile akamete uğratıldığı hatırlatıldı.
İnsanlık tarihindeki yerini her zaman şerefle onur ve kahramanlıklarla alan milletin, binlerce yıllık devlet geleneğinde pek çok ihanetler, komplolar, iç-dış tehditler ve savaşlar gördüğü anımsatılan dilekçede, milletin, 15 Temmuz 2016'da tarihte emsali görülmemiş ve hiçbir devletin maruz kalmadığı ölçekteki bir ihaneti yaşamak durumunda kaldığı ifade edildi.
Milletin, yüksek maneviyatı, eşsiz kahramanlık tabiatı ve destansı cesareti ile bu ihaneti de bertaraf ettiği, emperyalist güçlerle maşalarına hiç kimsenin unutmayacağı bir mesaj vererek, tarihteki müstesna yerini tahkim ettiği belirtilen dilekçede, "15 Temmuz darbe girişiminin faillerinin, ülkemizdeki diğer tüm darbelerden farklı olarak sadece hükümeti devirmeyi, yönetimi ele geçirmeyi değil, aynı zamanda toplumu da ele geçirmeyi ve ülkemizi işgal etmeyi hedefledikleri açıktır." değerlendirmesine yer verildi.
"Pek çok olayın şifresini çözdü"
Milletin, bu büyük tehlikeyi, kalkışmanın ilk saatlerinde fark ettiğini, her türlü siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak, kenetlenip darbe girişimine karşı çıktığı, devleti ve yöneticilerinin yanında yer aldığı belirtilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Özellikle son üç yılda ardı ardına yaşadığımız pek çok olayın şifresi, 15 Temmuz'da en vasat zihinlerin bile anlayabileceği şekilde çözülmüş, eskilerin deyimiyle takke düşmüş, kel görünmüştür. Bu uyanış günlük siyasi çekişmelerin, polemiklerin, rekabetin ötesinde ve üzerinde bir birlikteliği, dayanışmayı, bütünleşmeyi beraberinde getirmiştir. Milletimiz söz konusu vatan olduğunda diğer her şeyi teferruat haline getiren bir şuuru ortaya koyacağını dosta düşmana göstermiştir."
Dilekçede, şüphelilerin, Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini korumakla yükümlü olmalarına, bu doğrultuda eğitilmelerine ve bu çerçevede teçhiz edilmiş olmalarına rağmen, aldıkları tüm eğitimlere ve üzerinde yemin ettikleri tüm kutsal değere ihanet ederek, Türk milletinin varlığına ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekasına kast ettikleri vurgulandı. Dilekçede, 212 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlerinin "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır." şeklinde sıraladığı vurgulandı.
Kamu davası açılması talebi
TSK'nın umumi vazifeleri arasında aynı kanunun 39. maddesinde ise "Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur. Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir." denildiği hatırlatılan dilekçede, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesinde anayasayı ihlal, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda ise terör suçunun tanımlandığı kaydedildi.
Dilekçede, şunlar ifade edildi:
"Anayasamızın 104. maddesine göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milletinin birliğini temsil etmektedir. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek, Cumhurbaşkanının görevleri arasında sayılmıştır. Yine Anayasa'nın 117. Maddesinde 'Başkomutanlık, TBMM'nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur' denilmiştir. Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bir parçası olarak suç tarihinde Marmaris'te bulunmakta olan Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu şekilde şüpheliler öncelikle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan ve milletimizin doğal lideri konumundaki Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığını ortadan kaldırmaya ve bu surette kanlı darbe girişimine karşı muhtemel direnişi bertaraf etmeye çalışmışlardır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında şahsına yönelik planlanan ve işlenen suçların yanında deruhte ettiği Cumhurbaşkanlığı makamının temsil ettiği Türk milletinin birliğine ve diğer değerlere yönelik işlenen suçlar nedeniyle şüphelilerden şikayetçi olduğu belirtilen dilekçede, şüpheliler hakkında kamu davası açılması talep edildi.