Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Siyasetin namusundan taviz vermeyiz'

Türkiye olarak, terör örgütlerinin olduğu masada kesinlikle olmayacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cenevre'de veya Astana'da masada bir terör örgütü olacaksa biz orada olmayız. Siyasetin namusu vardır, biz siyasetin namusundan taviz veremeyiz" dedi.

ALİ ADAKOĞLU/DOHA

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Rusya, Kuveyt ve Katar'a yaptığı resmi ziyaretlerin son gününde Doha'da gezisine eşlik eden gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Erdoğan, sohbetin başında Rusya ile olan ikili ilişkilerde bütün kısıtlamaların kaldırılması sürecinin hızla ilerlediğini, özellikle Rusya ile turizm birlikteliğinin daha da artacağını söyledi.

Akkuyu'nun temellleri

Cumhurbaşkanı ayrıca Akkuyu Nükleer Santrali'nin temel atma töreninin bu ay sonuna kadar yapılması için tüm hazırlıkların devam ettiğini vurguladı.

Suriye'de savaşın sona erdirilmesi ve siyasi geçiş konusunun önemine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, Rusya ve İran olarak Astana sürecini devam ettirmek istiyoruz. Terör, teröristlerle temizlenmez. Afrin'de geri adım atmayacağız. Ayın 22'sinde Soçi'de liderler düzeyinde bir araya geleceğiz. Başta İdlib, Afrin olmak üzere son gelişmeleri ele alma imkanımız olacak" dedi.

Kuveyt ziyaretine değinen Erdoğan, "Ticaret ,turizm, savunma sanayi ve diğer alanlardaki işbirliğimizi ele aldık. Bu konularda ilgili arkadaşlarımızın birbirleriyle görüşmeleri devam edecek. Katar krizinin çözümü için Kuveyt Emiri'nin girişimlerini bugüne kadar nasıl desteklediysek, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğimizi belirttik" ifadelerini kullandı.

Katar'daki Türkiye askeri üssünü ziyaret ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim askerimiz orada barış, güven ve istikrar için bulunuyor. Askerlerimiz bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla oradaki görevlerini yapmaya devam edecekler" dedi.

Yaptırımlar kaldırılmalı

Katar'a yönelik yaptırımların artık kaldırılması gerektiğini belirten Erdoğan, "Bu krizin kimseye artık faydası olmadığı ortada. Bölgemiz zaten terör, iç savaşlar, mezhep gerginliği ile uğraşıyor. Yeni krizler çıkarmak kimseye fayda sağlamaz. Bunun yerine Suriye, Irak, Filistin, Somali, Myanmar gibi hepimizi ilgilendiren sorunlar üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor" tespitinde bulundu.

ABD'li Albay'ın sözleri

-DEAŞ'lı militanların Rakka'dan çıkarılırken, iki terör örgütünün anlaşmasını ve bunun ABD'nin gözetiminde olmasını nasıl karşılıyorsunuz? Rakka'dan çıkarılan DEAŞ'lı teröristler Türkiye için potansiyel tehlike değil mi? Türkiye'ye sızma tehlikesi var mı? Bir de ABD'li albay, Afrin'de YPG'ye karşı Türkiye'nin olası müdahalesine ilişkin, 'DEAŞ ile mücadele eden ortaklarımızı her kim olursa olsun koruruz' dedi. ABD'nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Amerikalı koalisyon sözcüsünün olaylara ne kadar vakıf olduğunu bilemiyorum. Rutin asker mantığı ile yapılmış bir açıklama gibi görünüyor. Orada kaç DEAŞ'lı olduğunu, kaçının çıktığını bildiğini de zannetmiyorum. Rakka, DEAŞ'ın Suriye'deki ana merkeziydi; en sonda ana merkezleri de düşmüştür. Biz oralarda DEAŞ'la mücaledele konusunda Amerikalılara şunu söyledik: 'Rakka operasyonunu, Münbiç de dahil olmak üzere gelin beraber yapalım'. Ama onları ikna edemedik. ABD, orada, bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle yok etmenin hesabı içine girdi. 'Biz oralarda yokuz; havadan müdahale ediyoruz, sadece lojistik destek sağlıyoruz' diyorlar ama, gerçek tam öyle değil. Amerikalı komandolardan tutunuz, değişik güvenlik güçlerine varıncaya kadar YPG ile o bölge içinde o mücadelenin içinde bizzat yer alanlar var. YPG elemanlarına para verdiklerine dair duyumlar var. Tüm bunları bir kenara koyalım, Irak üzerinden Suriye'ye 3.500 tır, zırhlı taşıyıcı, silahlar, tank, top vesaire sevk ettiler. ABD'nin orda beş hava üssü var, sekiz de diğer üsleri var. Şimdi bir de Rakka'da üs kuruluyor. Tırlarla sevk edilen silah, mühimmat, araç gereç hepsi oralara serpiştiriliyor. Hal böyle iken, ABD'nin, 'Ben bu işin içinde yokum, ben bu işi sadece izliyorum, havadan takip ediyorum' demesi ne kadar inandırıcı? Gerçek ortada. Yaşananlar, ABD'nin oralarda kara planlamasında da yer aldığını çok açık net ortaya koymaktadır.

-Putin ile görüşmenizden sonra siyasi çözüm konusunda açıklamanız olmuştu. Acaba PYD-YPG'nin masaya davet edilmeyeceği konusunda güvence aldınız mı?

-Türkiye olarak biz, terör örgütlerinin olduğu masada kesinlikle olmayız. Bu, Cenevre için de geçerli Astana için de. Buralara bir terör örgütünün katılmasını kabul edemeyiz. Dolayısıyla bir masada terör örgütü olacaksa, hiç kimse bizim de oraya oturmamızı beklemesin. İki kere iki dört. Siyasetin namusu vardır, biz siyasetin namusundan taviz veremeyiz. Ben bu hususu Sayın Putin'e de söyledim. O tür bir adım atılamayacağını ifade ettim. Ayın 22'sinde Soçi'de liderler düzeyinde yapacağımız toplantıda nereye varılabileceğini çok daha açık ve net biçimde göreceğiz.

-Trump ile Putin'in "siyasi çıkış yolu" söylemlerini nasıl değerlendirirsiniz?

-Siyasi çıkış yolu ifade olarak doğru da, peki yedi senedir bu işin siyasi çıkış yolu yok muydu, böyle bir imkan yok muydu? Var idiyse niye bu yola başvurulmadı da yüz binlerce insan öldürüldü? Siyasi çıkış yolu deniliyorsa o zaman hadi tüm silahlar, toplar, tanklar hepsi araziden çekilsin; o zaman AGİT vs. kimleri sokacaksak devreye, bunları sokalım hemen siyasi çıkış yolunu arayalım.

-Peki siyasi çözüm yeterli olacak mı?

-Orada iş sadece siyasi çözümle bitmeyecek. Karşımızda artık yerle bir olmuş bir Suriye var. Kuru kuruya bir şeyler söylenmesi yetmiyor. Yerle bir olmuş Suriye'yi de bir taraftan yeniden ayağa kaldırmak gerekecek.

-Putin'le Karabağ sorununu konuştuğunuzu söylediniz. Bu hususta Rusya acaba Astana süreci tarzında bir adım atar mı? Çözüm için olumlu bir yaklaşımı var mı Putin'in?

-Kendisi olumlu bakıyor ama gördüğüm kadarıyla çok umutlu değil. Tarafların tutumu nedeniyle ümitsiz, onu gördüm. Ben kendisine, 'Beş reyon meselesinde olumlu neticeler alınmıştı, buradan çıkacaklardı' dedim. Bu konuda BM'nin almış olduğu karar da var, bu karara rağmen Ermeniler buraları boşaltmadı. Buraların işgal altında olduğunu BM Güvenlik Konseyi kabul etti. Buna rağmen Ermenistan oraları terk etmiyor, boşaltmıyor. Buralar boşaltılmış olsa, o zaman tabii buraların gerçek sahipleri gelip topraklarına yerleşebilirler. Tüm bunları görüştük. Ama gördüm ki bir ümitsizlik var yani.

- S-400'lerin alımı konusunda gelişme var mı, yeni işbirliği var mı?

-Öncelikli olarak görüştüğümüz S-400. Anlaşma imzalandı, detaylar üzerinde savunma sanayi müsteşarımızla muhatapları görüşmeleri sürdürüyor. Avanslar meselesi var, kredi meselesi var. Ödemelerdeki faiz noktasında bu görüşmemizde biz kendisiyle mutabakat sağladık. Alttaki bürokratların yaklaşımı ile ikimizin ortaya koyduğu yaklaşımın farklı olduğu ortaya çıktı. Arkadaşların yoğun çalışmaları olursa, 22'sinde de bir araya geldiğimizde önemli mesafe katetmiş oluruz.

Ilımlı İslam olmaz!

-Suudi Arabistan içindeki güç kavgaları, 'ılımlı İslam' açıklamasının yankıları sürüyor. Bu konuya bakışınız nasıl?

-'Ilımlı İslam' tartışmasıyla alakalı olarak ben öteden beri aynı şeyi söylüyorum: İslam, İslam'dır. Batılı liderlerle görüşmelerimde de, ABD'de STK'larda yaptığım konuşmalarda da defalarca söyledim: Biz Ilımlı Hristiyanlık, Ilımsız Hristiyanlık gibi ifadeler kullanıyor muyuz? Kullanmıyoruz. İslam için de bu tarz ifadeler kullanılması yanlıştır. Bu açıdan, ılımlı İslam, ılımsız İslam tarzındaki ifadeleri doğru bulmuyoruz. İslam'ın ilkeleri bellidir; İslam, İslam'dır.

-Bahçeli'nin 'MHP, AK parti ile sonuna kadar birlikte mücadele etmeye kararlıdır' şeklinde bir açıklaması oldu. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

-Ben Bahçeli'nin şu cumhurbaşkanlığım dönemi içinde yerli ve milli olarak vatanseverlik konusundaki tüm yaklaşımlarını aynen paylaşmışımdır, paylaşıyorum. Bundan sonraki süreçte de vatanseverlik noktasında, ülkemizin değerleri noktasında milli yerli olacak her konuda; hele hele terör örgütleriyle dayanışma içinde olan bir ana muhalefet partisi karşısında biz yerli ve milli olarak vatanımızın çıkarları tüm milletimizin çıkarları noktasında MHP ile biz her türlü adımı atmaya varız. Bu konuda tereddüdümüz dahi yoktur.

-Seçim sistemi, ittifak, baraj tartışılıyor. Bu konuda bir çalışma var mı?

-Bu konuda bir çalışma yok. Bana göre şu an için bu, erken sayılabilecek bir tartışma. Ancak ülke olarak baraj meselesinde tecrübemiz, deneyimimiz fazlasıyla var. Belki bir seçim öncesi ittifak düşünülebilir, onun üzerinde durulabilir.

Faiz lobisine dur diyeceğiz

-Çift haneli enflasyon... Faizlerin arttırılması için baskı var. Piyasalarda kur kaynaklı stres var sanki... Nasıl bir oyun bu, nasıl bozulacak?

-Benim tezimi biliyorsunuz: Enflasyon faizle doğru orantılıdır. Enflasyonla faiz arası ilişki sebep netice ilişkisidir. Sebep faizdir netice enflasyondur, bugüne kadar bu dediğim de hep çıkmıştır. Ama ne yazık ki biz bunu ilgili arkadaşlara anlatamıyoruz. Bankalar, daha yüksek kar elde edebilmek için faizin yüksek tutulmasını istiyor. Faiz yükselince enflasyon da yükseliyor. Önümüzdeki hafta sayın başbakan, ilgili bakanlar, bazı devlet bankaları bir araya gelmek suretiyle bu konuyu müzakere edip bu konuda çok kararlı adım atıp, bu faiz lobisinin de bu faizlilerin de üzerine gitmekte kararlıyız. Faizleri aşağıya çekmezsek enflasyon düşmez. Bu işi başarmamız lazım.

Atatürkçülük Tartışmalarıu2026

-10 Kasım itibariyle başlayan gündem var. Partinizin Atatürk başlığında yeni bir hassasiyeti mi var?

- Atatürk'ü sevmek başka bir şeydir, Atatürkçülük yapmak başka bir şeydir. Mesele ne!.. Efendim ben Atatürk ifadesini kullanmıyormuşum! Ya, yok öyle bir şey. Kullandığım yerler vardır, kullanmadığım yerler vardır. Ben Gazi Mustafa Kemal de diyorum, Atatürk de diyorum. Ama adamın derdi bağcı ile olduğu için, ne deseniz kusur buluyor. Atatürkçülük Marksistlerin, affedersin PKK'lıların, HDP'lilerin, şunların bunların eline düştü. Onlarla birlikte yürüyen kim? Sözde Atatürkçü Kılıçdaroğlu