Çözüm Süreci fiilen sona erdi

ÖZLEM DOĞAN

milat.ozlem@gmail.com

Türkiye, üst aklın karanlık oyunlarına karşı mücadelesini sürdürüyor. Suruç'ta meydana gelen ve 31 vatandaşımızın hayatını kaybettiği patlamanın ardından, Şanlıurfa'nın Ceylanpınar İlçesi'nde iki polis memuru uyudukları sırada terör örgütü PKK mensupları tarafından infaz edilerek şehit edildi. Hadiseler bununla da sınırlı kalmadı, Diyarbakır'da da tabancayla açılan ateş sonucu yaralanan iki polis memurundan biri hayatını kaybetti, diğer polis memuru ise tedavi altına alındı. Üst aklın senaryolarına uygun hareket eden DAEŞ, PKK ve diğer terör grupları ülkeyi karıştırmak için ellerinden geleni yaparken, Suriye sınırındaki hudut karakoluna DAEŞ terör örgütü militanları ateş açıp astsubay Yalçın Nane'yi şehit etti. Ardından Türk Silahlı Kuvvetleri misliyle karşılık verdi. Savaş uçaklarının Bab Bölgesi'nde DAEŞ'e yönelik bombardımanında iki karargah ile bir toplanma merkezi vuruldu, en az 35 DAEŞ militanı öldürüldü. Mehmetçik, Karkamış'ın karşısındaki Cerablus'taki DAEŞ hedeflerini de vurdu. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran ülke gündemini MİLAT'a değerlendirdi.

TÜRKİYE AZAMİ GAYRET SARF EDİYOR

Türkiye'nin dört yıldır Suriye'deki iç savaşın kendi topraklarına sıçramaması için azami gayret gösterdiğini ifade eden Burhanettin Duran, Türkiye'nin Suriye muhalefetine yönelik desteğini, Esed rejimine karşı duruşunu ve DAEŞ'le olan mücadelesini bu hassasiyetle yürüttüğünü söyleyerek şöyle konuştu: "Özellikle bölgede DAEŞ'in geriletilmesiyle, PYD'nin ülkemizin sınırlarındaki bölgeyi kontrol altına almış olması başka bir tehlikeyi Türkiye için gündeme getirdi. Suruç katliamı ve sonrasında gelişen PKK terörü de böyle bir ortamda gerçekleşti. Türkiye'nin koalisyon seçeneği aradığı, erken seçim olasılığının güçlü olduğu ve Suriye iç savaşının savaşan güçler tarafından Türkiye'ye taşınmaya çalışıldığı bir döneme denk geldi."

ÜÇ ÖRGÜTÜN EYLEMİ BİRBİRİNE TEPKİSEL

DAEŞ'le mücadelenin ABD ile koordineli bir şekilde devam edecek olması ve Türkiye'deki terör örgütlerine de aynı anda müdahale edilmiş olasının çok anlamlı ve kapsamlı mücadele olduğunun altını çizen Duran, "Türkiye'nin terörle bütün cepheleriyle beraber savaşan bir yerde durduğunu görüyoruz. DHKP-C üzerinden Esed rejiminin yapabileceği aksiyonların yanında PKK da bu dönemde aktivitelerini artırdı. Türkiye bu iki terör örgütüne yönelik kararlı mücadelesini sürdürüyor. Ayrıca DAEŞ'in Türkiye içerisindeki eylemlerini ortaya koymasını engellemek için örgütün hücrelerine baskın yapıldı. Çünkü bu üç terör örgütünün eylemleri birbirine tepkisel olarak, etkileşim içinde gerçekleşiyor" dedi.

ÇÖZÜM SÜRECİ FİİLEN BİTME NOKTASINA GELDİ

Çözüm Süreci'nin Türkiye'nin milli ve büyük bir projesi olduğunu fakat Suriye'deki gelişmelerle birlikte 2013 Newroz'undan itibaren Türkiye'nin Çözüm Süreci'ni yürütmesinde zorluklar baş gösterdiğini vurgulayan Duran, "Gezi olaylarıyla beraber iç siyasette yaşanan sıkışmaların Suriye'deki iç savaşla birleşmesi üzerine ülke sıkıntılar yaşadı. PKK, PYD'nin Kuzey Suriye'deki kazanımları üzerinden "Rojova devrimi" konseptiyle pan-Kürdist bir siyaset yürütüyor. ABD desteğiyle DAEŞ'e karşı elde ettiği kazanımları güneydoğudaki baskı ortamı kurmasıyla birleştiriyor. Bu avantajlara dayanarak son dönemdeki tır yakmaları, polis ve askerlerin öldürmeleri üzerinden adını koymadan, fiilen Çözüm Sürecini bitiriyor. PKK'nın Çözüm Süreci'nde verdiği sözlerini yerine getirmemesi artık dayanılmaz bir noktaya geldi " şeklinde konuştu.

PKK'NIN EYLEMLERİ KAPSAMLI BİR MÜCADELEYİ GEREKTİRİYOR

Çözüm Süreci'nde Kandil'den çok Öcalan'ın devrede olduğunu, Öcalan'ın sürece yönelik isteği ve iradesinin hala devam ediyor olabileceğine dikkat çeken Duran, "Hükümetin de sürece desteği devam ediyor olabilir ama silahları bırakacak olan PKK'dır ve PKK'nın gerçekleştirdiği terör eylemleriyle pan-kürdist bir konumda olduğunu görüyoruz. Bu anlamda Fiilen Çözüm Süreci bitme noktasına gelmiştir. Bunu şu aşamada taraflarda dile getirmeyecektir. İstanbul'da yüzü örtülü kişilerin kalaşnikoflarla yaptığı gösteri ve polislerin şehit edilmesi ateşkes ortamının bittiğini gösteriyor" diye konuştu.

TÜRKİYE UYARMIŞTI

Türkiye'nin başından itibaren Suriye'nin radikal örgütlerin yuvası olacağı yönünde diğer ülkeleri uyardığını ifade eden Duran, "DAEŞ'in Suriye ve Irak'ta bu kadar güçlenmiş olmasının Sünnileri işin içine alacak bir politikanın geliştirilmemesiyle alakalıdır" dedi.

ÜLKEYİ İSTİKRARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR

'Artık Suriye iç savaşı Türkiye'ye ciddi anlamda taşıyor ve Türkiye bunu önleyecek kapsamlı mücadele yürütmek zorunda' diye konuşan Duran sözlerini şöyle noktaladı: "Türkiye son saldırıyla birlikte "önleyici savunma" siyasetine geçmiştir. Bu siyaset hem Esed bağlantılı DHKP-C, hem DAEŞ ve hem de PKK'ya aynı anda yöneliktir. Türkiye, DAEŞ'le mücadelede de ikinci bir aşamaya geçti ama bu aktif bir şekilde kara ordusuyla bölgeye giriyor anlamına gelmez. Türkiye'de geçici bir hükümet var ve bu sorunlar geçici hükümetlerin taşıyabileceği sorunlar değildir. Kasımda olası bir erken seçime giderken Türkiye'de böyle kötü olayların devam etmesi ülke açısından ekonomik ve siyasi bir istikrarsızlık nedeni olacaktır. Türkiye bu ara dönemde farklı aktörler tarafından, farklı beklentilerle istikrarsızlaştırılmaya çalışılıyor.