Çocukların uykusunun süre bakımından adolesan (ergenlik) döneme kadar azalma eğilimi gösterdiğini anlatan Özgen, doğumda toplam uyku süresinin 16-17 saatken, 5 yaşta 11, 13 yaşa kadar 10, ergenlik döneminde de 9 saate düştüğünü bildirdi.
Uykunun, gün içinde yaşananlarla ilgili bedenin ve zihnin, tamir, yenilenme ve yeni bir güne hazırlanma süreci olduğunu belirten Özgen, her bireyin kendine ait, beynin kurguladığı ve ihtiyaç duyduğu bir uyku süresi bulunduğunu dile getirdi.
Bu sürenin kurgulanan biyolojik ritim içinde alınması gerektiğini anlatan Özgen, ihtiyaç duyulan uyku süresi alınmadığı takdirde uyku yoksunluğunun gerçekleştiğini vurguladı.
Uyku yoksunluğunun gün içinde gerek bedensel, gerekse zihinsel işlevlerde bozulmalara yol açtığına dikkati çeken Özgen, şunları kaydetti:
"Gündüz işlevsellikteki bozulma, uykudaki yoksunluk süresiyle orantılı artar. Araştırmalar yetersiz uykunun, öğrenme, bellek, dikkat ve dikkati sürdürme yeteneğini bozduğunu göstermektedir. Kısalan uyku süresiyle orantılı olarak bozulan zihinsel işlevler nedeniyle öğrencinin performansında düşme beklendik bir sonuçtur. Dikkat bellek gibi işlevlerde kaliteli ve yeterli uyku olmazsa olmaz bir süreçtir. Öğrendiğimiz bilgilerin uzak belleğe alınması, gerektiğinde ifade edilmesi için uykuya ihtiyaç mutlaktır. Yetersiz uyku, kısa dönemli bireysel performansta düşmeye neden olmasının yanı sıra uzun dönemli olarak da zihinsel, ruhsal ve bedensel hastalıkların oluşma riskini artırmaktadır."
İnternet alışkanlığı uyarısı
Günümüzde çalışan anne, babaların işten gelip yemeklerini yedikten hemen sonra çocuklarının uyumasını beklediğini aktaran Özgen, çocukların ise bütün gün göremediği ebeveynleriyle vakit geçirmek istediğini söyledi.
Özgen, şöyle konuştu:
"Çocuk bütün gün göremediği ebeveynleriyle vakit geçirmek istiyor. Anne-baba bir taraftan günün yorgunluğunu gidermek istiyor, diğer taraftan sağlık açısından çocuğun erken yatıp uykusunu almasını istiyor. Bu ikilem sonrası ebeveyn-çocuk arasında yatıp yatmama konusunda inatlaşma yaşanıyor. Bu durum da çocuğun çocuklukta ve erişkinlikte de uyku konusunda problemler yaşamasına yol açıyor. Ebeveynler, çocuklarına uykunun önemini doğru bir üslupla anlatmalılar. Çünkü çocuklar kendi içlerinde birer birey olarak inanmadıkları veya sebebini anlayamadıkları şeyleri reddetme ya da onunla inatlaşma, hatta aksini yapma eğilimindedir. Ebeveynlerin izah dili çok önemli. Baskı veya otoriter bir dil, onlara bu doğruyu aktaramaz, aksine iletişimsizliğe yol açar. Aynı zamanda çocuklarınızla yatmadan önce yeterince vakit geçirin. Çocukların sevginize duyduğu önlemi size anlatmaya çalışmalarına gerek kalmasın."
Ergenlikte fiziksel, hormonal ve ruhsal yapıdaki değişikliklerin uykuyu olumsuz etkilediğini, günümüzde internet alışkanlığının da uyku düzenini bozan faktörlerin başında geldiğini ifade eden Özgen, "İnternet ve oyun alışkanlığı, gençlerin uzun saatlerini bilgisayar başında geçirmelerine yol açıyor. Gündüz vakitlerini okul ve işte geçiren gençler akşamlarını internet başında harcıyor. Gece geç saatlere hatta sabaha kadar internet, online oynanan strateji oyunları uyarılmışlığı artırarak uyku bozukluğuna yol açıyor. Bu durum okul yaşamını olumsuz etkilediği gibi iş yaşamına atılan gençlerde adaptasyon sorunu ortaya çıkarıyor. Bu kişiler bir türlü normal mesai düzenine alışamıyor." dedi.
Uykunun bölünmesine neden olan alışkanlıklardan (gece çalışmaları) kaçınılması gerektiğine değinen Özgen, uykunun kendi içinde birbirini tamamlayan dinamik süreçlerden oluştuğunu ifade etti.
Sağlıklı bir uyku sürecinin en az bölünmüş uykuyla sağlandığını vurgulayan Özgen, "Akşam saatlerinde uykuyu bozabilecek çay, kahve veya kolalı içeceklerden sakınılmalıdır. Akşam saatlerinde yatma saatlerinden en az iki saat öncesinde yorucu faaliyetleri kesmek gerekir. Bu saatlerde bedensel ve zihinsel gevşemeye fırsat verilmelidir." diye konuştu.