Cizre'de neler oluyor?

HAMZA MERCANOGLU u2013 hamzamercanoglu@hotmail.com

Aslında bölgeye yakınlığım itibarıyla Cizre'ye giderek olaylar hakkında yerinde bilgi alıp, çatışan gruplarla görüştükten sonra bir yazı kaleme almak istiyordum. Ancak orada ikamet eden bir kaç dostum bunun iyi bir fikir olmadığını söyleyerek beni vaz geçmeye ikna ettiler. Yaklaşık bir haftadan bu yana devam eden çatışmalar durmuş değil. Paris'te meydana gelen karikatür krizi sebebiyle gündemin ikinci sırasında yer bulan Cizre olayları, bir çok açıdan değerlendirilmesi gereken ciddi bir hadisedir. Kavganın tarafları HÜDA-PAR (Hizbullah) ve PKK ( YDGH) gibi görünse de, ilginç detaylar ve satır araları olduğu muhakkak. Belki de bu kavganın böyle görünmesini isteyen üçüncü hatta dördüncü tarafların da olabilirliği muhtemel gibi görünmektedir.

SORUN SADECE PARALELCİLER DEĞİL!

Papa'yla yaptığı görüşmeden sonra medyanın gündemine gelen ve Diyarbakır'la ilgili çok kültürlü yaşama dair projeleri yle bilinen Sur eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ile bir telefon görüşmesi yaptım. Cizre olayları ile ilgili düşüncelerini sordum. Kendisi Diyarbakır'da yaşasa da Cizre olaylarını yakından takip eden ve öncelikli bilgi sahiplerinden. Zira mensup olduğu HDP, bu kavganın taraflarından birisi olarak gösterilmektedir.

Demirbaş, olayların başlama ve devam sürecinde direkt olarak hükümeti suçlamasa da, hükümetin izlemiş olduğu politikalar sebebiyle yegane sorumlu olduğunu söylüyor. Cizre'deki olayların Hatip Dicle'nin Cizre'ye gelerek orada bir basın açıklaması yaptıktan iki saat sonra alevlendiğini, çadır basıldığına ve Nihat'ın öldürüldüğüne dikkat çeken Abdullah Demirbaş, Hükümetin, katilleri ve suçluları yargı önüne çıkartması ve güvenliği sağlaması gerektiğini de ekliyor. Abdullah Öcalan ve HDP'nin hükümetle gayet uyumlu bir süreç takip ettiklerini de ekleyen Demirbaş, Öcalan'ın bir kaç gün önce YDGH'lılara yönelik "maske takmayın, molotof atmayın ve olaylara karışmayın" şeklindeki açıklamasına vurgu yaparak, "biz çözüm sürecinin bitmesini asla istemeyiz ancak bu saldırıların hedefi hükümettir ve halkımız üzerinden bir hesaplaşma yapılmaktadır" dedi ve Paralel yapılanmaya atıfta bulundu.

Bölgede istihbarat savaşı yaşandığına dair duyumlarımdan bahsettiğimde Demirbaş şunları söyledi: "Bununla ilgili bir delil olması gerekir. Ancak buradaki olayları tamamen yabancı güçlere veya paralel yapılanmaya yüklemek doğru değildir. Hükümet tek muhataptır ve gereğini yaparak burada yaşanan olayları bastırıp suçluları yargı önüne çıkartmalıdır."

MAHMUT YAŞADIKLARINI ANLATTI!

İstediğim bu değildi, ben daha çok olaylar ve bölgede yaşananlar hakkında müştemilatla bir açıklamaya ihtiyaç duyuyordum. Kuzey Irak'ta yaşayan Cizre'li bir dostum vasıtası ile Cizre'de yaşayan Mahmut'u aradım. Uzun bir görüşme yaptık ve bana olayların başlangıcı ve devam eden süreç hakkında tafsilatlı bilgiler verdi.

İlginç gördüklerimi size Mahmut anlatsın:

"Hatip Dicle Cizre'ye geldiği gün eyvah! dedik. Çünkü ne zaman buraya gelip barış adına açıklamalar yapsa, o gün mutlaka bir olay oluyor veya bir cinayet işleniyoru2026"

"Hizbullah (HÜDA-PAR) ile PKK arasındaki husumet yeni bir şey değil. 90'lı yıllardan bu yana kavgalar yaşanır, ama bu sefer çok büyük oldu. İki tarafı sürekli tahrik eden başka güçler var. Tanımadığımız kişiler şehirde cirit atıyoru2026"

"Bir hastaneye polisler toma ile geldiler ve hastanenin kapısında gaz bombası attılar. Doktorlar hastaları bırakıp kaçtılar. Gaz içeriye kadar geldi, hastalar az kalsın boğuluyordu. Polisin neden gaz bombası attığını anlayamadık. Çünkü orada hiç bir olay yoktuu2026"

" İlkokulların kapanış saatinde polis ekipleri ellerinde silahlarla okul önüne geliyor, çocuklar onlara taş atıyor, onlarda gaz bombası. Bu her gün yaşanan bir rutindir..."

"HDP olaylara karışmıyoruz diye açıklama yapıyor. Ama daha dün benim yanımda HÜDA-PAR'lı genci az kalsın linç ediyorlardı. Ziraat bankasını basan YDGH'lı gençler oradan geçen HÜDA-PAR'lı gencin üzerine benzin döküp yakacaklardı. Oradaki halk müdahale etti de zorla kurtardılar genciu2026"

"Gazeteci arkadaşlar olaylarla ilgili Emniyet Müdürü ile görüşmek istediler. Ancak müdür izindeymiş! Kaymakam ile görüşmek istediler. Fakat talepleri reddedildiu2026"

"Cizre halkı olarak şunu anlayamıyoruz; Hrant Dink davasından şüpheli birisini Emniyet Müdürü olarak buraya göndermek niye? Paralel yapıdan sürgün edilen emniyet ve yargı mensuplarının buraya gönderilmesi çok manidar. Bölge zaten karışık, Devlet bununla neyi amaçlıyor?"

Mahmut ile görüştüğüm konularda bana anlattıkları bizzat şahit olduğu hadiselerdir, duyumlarına yer vermedim yazımda.

SAYGIN AİLELER GÖÇE ZORLANIYOR

Bütün bu yazdıklarım eşliğinde, sanırım bölgede neler olup bittiğine ilişkin bir kanaat oluşacaktır sizlerde. Benim kanaatim şudur ki; Bölgede kavga eden ve savaşan iki gruptan fazlası var. Özellikle çözüm sürecinin hayata geçirilmemesi ve kaosun hakim olmasını isteyen güçler ki, bunlar sadece paralel örgütle sınırlı değil. Ortadoğu üzerinde işgal emelleri olan egemen ve emperyalist güçlerin Cizre üzerinden bir kalkışma ve ulusal bir kaos planladıkları bir gerçek. Bu olayların altında yatan ana sebeplerden bir tanesi de bölge halkını yıldırmak ve göçe zorlama politikasıdır. Bölgede yaşayan birçok toprak sahibinin daha şimdiden topraklarını satılığa çıkarttığını ve göçe hazırlandığını duyuyorum.

BÖLGE EKONOMİSİ HEDEF ALINDI

Bu olayların ekonomik yansımaları sadece Doğu bölgesi ile sınırlı değil. Bir sanayi kenti olan Gaziantep, Adana ve Kahramanmaraş gibi yakın İllerde de hissedilen bir krize yol açmaktadır. Bölgede yatırımların tamamen durduğunu söylemek uçuk bir iddia olmaz. Zira an itibarıyla özellikle inşaat ve gayrimenkul piyasası en kötü günlerini yaşamaktadır. Daha üç ay öncesine kadar çok hareketli ve rantabl olan bu sektör, şu anda iş yapamaz duruma gelmiştir. İhracat konusunda da büyük bir sıkıntı yaşanmaktadır. Kuzey Irak ve Ortadoğu ülkelerine yaptığı ihracatlar ile ayakta duran sanayi sektörü, Ortadoğu bölgesindeki savaşlar ve ülkemizin doğusunda yaşanan kaoslar sebebiyle gerekli ihracatı yapamamakta ve beklenen rakamları yakalayamamaktadır. Hal böyle olunca hem yeni yatırımların önü kesilmekte ve diğer taraftan da işsizliğin önü açılmaktadır. Dün konuştuğum sanayici bir dostum 40 işçi birden çıkarttığını ve 300, 400 işçi çıkartan fabrikaların olduğunu söyledi. Gaziantep dahi bu kaos ve kavga ortamından en çok zarar gören şehirlerden bir tanesi.

Bölge halkı çözüm sürecini şiddetle destekliyor. Kavgadan yana değiller, barışın gelmesi için de dua ediyorlar. Ancak bölge üzerine uzanan bir ya da bir kaç gizli ve kirli el ya da eller, sürekli kaos üretmekle meşgul. Hükümetin kirli emniyet mensupları ve şaibeli yargı mensuplarını süratle bölgeden çekmesi lazım. Zira en çok eleştirilen ve anlaşılamayan hususlardan bir tanesi budur. Huzur, barış ve esenlik dileğimle...