CİZRE'DE NELER OLUYOR (2)

Birkaç gün önce kaleme aldığım Cizre olayları ile ilgili yazım, okuyucular tarafından bir çok olumlu ve olumsuz tepkilere sebep oldu. Sosyal medya üzerinden gelen tepkileri dikkate alarak bu konu hakkında tekrar yazmak ihtiyacı hissettim.

Öncelikle , Cizre'de yaşanan olayları münferit bir hadise veya kendiliğinden gelişmiş toplumsal bir refleks hareketi olarak görmek yanlış olur. PKK'nın gücünü en fazla hissettirdiği bir bölge olarak bilinen Cizre ve havalisinde olaylar bir gövde gösterisi olmaktan çıkmış, devletin orada ki gücünü ve varlığını tehdit eder bir kalkışma niteliğine dönmüştür. Ülkenin seçim atmosferine girmesinin beklendiği bir zamanda, HDP eş Başkanı Nurettin Demirtaş'ın "barajı geçemezsek siz düşünün" nev'i tehdit kokan açıklamasının akabinde Cizre'deki olayların patlak vermesi elbette bir tesadüf değildir.

HDP'nin, daha önceki seçimlerde de başvurduğu ve sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan'ında zaman zaman vurgu yaparak "silahların gölgesinde" bir seçim stratejisini benimsediği yönünde uyardığı benzer olaylar, HDP üzerindeki şüpheleri artırmıştır. HDP'nin Pkk kartını kullanmak istemesi yeni bir şey olmadığı gibi, bu bölge halkı tarafından da gayet net bir şekilde ifade edilmektedir. Konunun bir başka önem arz eden hususu da, HDP'nin, Hükümete darbe girişimlerinde bulunarak ajanlık faaliyetleri yapmakla suçlanan ve Devlet içerisinde örgütlenen "paralel örgüt"le bir dirsek temasının olup olmadığı yönündedir.

Cizre'de yaşanan olayların okunması gereken satır aralarında bir çok konu başlığı bulunmaktadır. Polisin bölge halkına karşı kullandığı gereksiz şiddet ve panzerlerden gizlice , Devletin polisleri tarafından kaldırımlara atılan torpiller, orada Devlete ve millete düşman bir güruhun bulunduğunu ve bu olayların fitilini ateşlemek için her türlü cinayeti işlemeye hazır beklediğini en açık bir şekilde göstermektedir. Bütün bu olayları ajite ederek, oradan çıkacak bir "kaos"u ülke geneline yaymak isteyen bir "üst akıl" ın olduğu bellidir. Ismarlama eylemler ve sipariş usulü çalışma üslubu ile hareket eden bir örgütün, tamamen bölge halkının menfaatleri doğrultusunda Cizre'yi ateşe verdiğini düşünmek saflık olur. Ortadoğu ile ilgili işgal dürtüleri hep teyakkuz halinde olan " Siyonist İsrail" ve onun suç ortakları " Vahşi batı" , Emperyalist emellerini gerçekleştirmek adına bölge üzerinde kullanabileceği ne kadar aktör varsa satın almış ve topyekun taaruz durumunda en son haçlı seferlerini çoktan başlatmıştır.

Meseleyi objektif bir şekilde tanımlamak ve her kesimin görüşlerine yer vermek bakımından, önceki yazımda HDP'li bir yetkili ve orada yaşayan bir aydının görüşlerine yer vermiştim. Bu yazımda da yine bölge üzerinde ciddi bir taban potansiyeline sahip olan HÜDA PAR yetkililerinin yorumlarına yer vererek yaşananların perde arkasını aralamaya çalışacağım. Hüda PAR Genel Başkan Yardımıcısı Sait Şahin'in görüşleri şöyle.

" Olaylar, 6-7 ekimde başlayan İşid ve Kobani bahanesiyle tüm Türkiye'ye yayılan hadiselerin devamı niteliğinde ve sadece Hüda Par'a yönelik değil, tüm Müslümanları kapsayan bir şiddet hareketidir.

"Hüda Par bir kavganın tarafı değil, mağduru durumundadır. 6- 7 Ekim olaylarında başlayan süreçte HÜDA Par hedef gösterildi, üzerinde islami semboller taşıyan herkese saldırdılar, şantiyeleri bastılar, iş makinelerini yaktılar"

"27 Aralık'a gelinceye kadar bunlar devam etti, ancak ölümler yaşanmadığı için medya gündeminde yer bulmadı. 27 Aralık gecesi saat 03: te bir Parti üyemizin evine uzun namlulu silahlarla ateş açtılar evin etrafına hendekler kazıldı, yönetim kurulunda üye kardeşimizin 65 yaşında babası yaralandı ancak 10 saat boyunca oradan çıkamadıkları için kan kaybından vefat etti ve süreç böyle başladı"

" PKK son zamanlarda şehir içi kadrolarını da silahlandırmıştı, dağ kadrosu da bu saldırılara destek verdi ve bu olaylar başladı. Bu olaylarda ana fail PKK dır. Saldırıları başlatan "kanton bölge" ilan eden saldıran PKKdır, ancak ülkede çözüm sürecini istemeyen ve pusu da yatan birileri bu olayları fırsat bilip devreye girdiler"

" Olaylarla Hüda Par VE Ak Parti hedef alınmıştır. Paralel yapı ve derin devletin ölü hücreleri de bu saldırılarda önemli rol üstlenmiştir".

Konu ile ilgili Hüda Par Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin ile konuştuklarımızdan seçtiğim konu başlıklarından önemli gördüklerimi yazıma taşıdım. Elbette bölge üzerinde bir değil belki onlarca gizli elin, oradan çıkartılacak bir kaosla tüm ülkeyi vurmak istediği açık bir şekilde bilinmektedir. Bölge halkının ve bölge siyasetçilerinin konuyu sadece bir kavga olarak lanse etmesi yerine, Bölgenin siyasal, sosyal ve jeopolitik yapısını da göz önünde bulundurarak bir tahlil yapabilmesi adına bir katkı sunduğumu sanıyorum.. HAMZA MERCANOĞLU