Ezgi Çelik
Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu Başkanı İlknur Birsel Büyükakça, yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesini öngören düzenlemeye karşı çıkanların iddialarına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesi ile düzenlenen yoksulluk nafakasındaki “süresiz” ibaresinin ömür boyu zulüm anlamına geldiğini kaydeden Büyükakça, “31 yıldır hiçbir kritere bakılmaksızın uygulanan süresiz nafakaya ilişkin yeni bir düzenleme kamuoyunda algı oluşturularak engellenmek isteniyor. Nafakanın süresiz olmadığı iddia edilerek iptal koşullarının çok basit olduğu savunuluyor. Gerçek şu ki, taraflardan biri ölmedikçe, kadın evlenmedikçe ya da haysiyetsiz yaşamı kanıtlanmadıkça nafaka ölene kadar devam ediyor” ifadelerini kullandı.
2 milyona yakın mağdur var
Süresiz nafaka mahkumlarının ömür boyu borçlu yaşadığını, nafaka artırma, icra davaları, hapis cezaları, mahkeme ve vekalet ücretleriyle boğuştuğunu anlatan Büyükakça, mağdurların bu nedenlerle psikolojik travmalar yaşadığını ve amansız hastalıklara yakalandığını ifade etti. İki milyona yakın nafaka mağduru olduğu halde ısrarla ‘tekil’ örnek diyenlerin boşanma verilerini incelemesi gerektiğini kaydeden Büyükakça, 31 yıllık yasanın mağdurlarına tekil örnek denmesinin mantık dışı olduğunu vurguladı.
Süresiz nafakanın nikahsız yaşamaya ve kayıtsız çalışmaya teşvik ettiğini kaydeden Büyükakça, “Nafaka erkekleri evlilik kurumundan nefret ettirirken, ikinci yuvalarda da ekonomik, psikolojik krize neden olarak deprem etkisi yaratıyor. Nafaka miktarını küçümseyenler herkesin gelir seviyesini eşit ya da kendileri gibi zannediyor. 200-300 TL’nin bir asgari ücretli ya da işsiz için ne anlama geldiğini öğrenmeleri için sırça köşklerinden kafalarını çıkarıp dışarıya baksınlar. Nafaka ortalaması diye öne sürdükleri rakam sabit değildir ve her yıl artabilen bir miktardır. Ayrıca mağdurlarımızın arasında yüksek miktarlarda nafaka ödeyenler mevcuttur. Biz nafakada kadının yaşı, sağlığı, eğitimi, iş gücü, çocuğun varlığı gibi hususlar göz önünde bulundurularak kanunda hakkaniyetli ve kriterlere bağlı bir üst sınır konması konusunda ısrarlıyız” diye konuştu.
Mesele nafaka değil, süresiz ibaresi
Süresiz nafakanın çocuk iştirak nafakası ile karıştırıldığını söyleyen Büyükakça, “Bir gün evli kalan çocuksuz erkek dahi mevcut yasa TMK 175’e göre süresiz nafaka mahkûmu olmaktadır. Çocuğu bile belli bir yaşa kadar ödenen nafaka süreli olduğu halde erkeğin hukuki ve manevi bağı kalmadığı kadına ölene kadar maddi olarak mahkûm edilmesi insan fıtratına aykırıdır. Süre uzadıkça icra, hapis, nafaka arttırma davaları ile taraflar arasında husumet oluşmaktadır ve bu durum son derece sakıncalıdır” ifadelerini kullandı. 6 yıldır süresiz nafaka mağduru olan sadece bir kadına ulaştıklarını dile getiren Büyükakça, “O da süreli nafaka yasası beklemektedir. Mesele nafaka, kadın ya da erkek değildir. Esas mesele ‘süresiz’ ibaresidir. O ibare durdukça hakiminde Yargıtay’ın da eli kolu bağlıdır. Düzenlemeye karşı çıkanların öne sürdüğü bir diğer iddia ise nafakaya süre sınırı geldiğinde şiddet gören kadının boşanamayacağıdır. Gerçekten şiddeti yaşayan kadınlar zaten nafaka almıyor. O adamla hiçbir şekilde bağ kurmak istemiyor” dedi.
Erkek SGK değildir!
Hükümetten süresiz nafaka, boşanma davaları süreci ve çocuk icrası konularında acil yasal düzenleme beklediklerini kaydeden Büyükakça, “Çocuk konusu çok önemlidir. Çocuk, velayeti alan tarafın karşı tarafa kullanacağı sopa olamaz. Bunu yapanlar kendi evlatlarına ne büyük zarar verdiklerinin farkında olmaları gerekiyor. Farkında olmayanlara ise çok acil yaptırım gerekiyor. Süre sınırlandırılmasına karşı çıkarken sosyal devlet ilkesinden hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Nafaka üst sınırı beş yılı geçmemeli, hâkim kriterlere bakarak 1-5 yıl arası nafaka süresine karar verebilmelidir ve ondan sonra gerekiyor ise sosyal devlet devreye girmelidir. Süreyi uzatmak husumete neden olmaktadır. En önemlisi de erkek sosyal devlet veya SGK değildir” şeklinde konuştu.