ÖZEL HABER: ÖZLEM DOĞAN
Marmara Denizi müsilaja teslim olmuş durumda. Daha önce de deniz salyası yaşanan Marmara’da ilk defa böyle geniş çapta bir müsilaj görülüyor. Deniz canlılarının hayatını önemli ölçüde etkileyen, birçoğunun ölümüne sebep olan, denizin dibini karartan ve görüş mesafesini kısıtlayıp deniz içi hayatı adeta felç eden müsilaj oluşumunda küresel ısınma ve çeşitli organizmaların çoğalmasının yanı sıra kirlilik de en büyük nedenler arasında yer alıyor. İBB’nin yönetimine gelen CHP’li Başkan Ekrem İmamoğlu’nun göreve gelir gelmez ileri biyolojik arıtma tesisi temel atmama töreni düzenlemesi de göz önünde bulundurulduğunda CHP’nin çöp mazisi yeniden gündeme geldi. Arşivlerden, kurulduğu günden Adnan Menderes’in iktidara geldiği güne kadar CHP’nin İstanbul’un çöplerini başta Adalar civarı olmak üzere Marmara Denizi’ne döktürdüğü ortaya çıktı.
İstanbul’un CHP çilesi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP yönetimine geçmesiyle birlikte yıllar önce temizlenip canlı bir hayata kavuşturulan Haliç renk değiştirdi. Ardından Marmara Denizi kırmızı alarm verdi. CHP’li belediyelerin yönetimi altında İstanbul’un yaşadığı çöp, çamur, çukur zulmünün geçmişi çok eskilere dayanıyor. Dönemin Akşam, Hakimiyet-i Milliye, Vakit, Ulus ve Cumhuriyet gazetelerinde yer alan haberlerde, tek parti belediyelerinin çöpleri denize döktüğü ve deniz dışında başka bir alana çöp dökmeyi yasakladığı ifade ediliyor. İstanbul’da çöp kokusu ve pislikten şikâyet eden vatandaşların yaşadıkları sıkıntı Adnan Menderes yönetimiyle son bulduğu yine manşetlerle gözler önüne seriliyor.
İstanbul’un çöpleri denize
Çöplerin denize dökülmesi hakkında gelen emir üzerine icab eden tedbirleri almak için belediyede bir toplantı yapıldığına dikkat çeken 1937 tarihli Akşam Gazetesi’nde haber şöyle devam ediyor: Toplantıda bilhassa çöplerin su cereyanlarının tesiriyle sahillere gelmemeleri için, denizin neresine ve ne suretle döküleceği hakkında tahkikat yapılmıştır. Belediyede bir toplantı daha yapılacak ve çöplerin denize dökülmesi için lazım gelen bütün tedbirler alınacaktır.
Sahil boydan boya çöp ve leş dolu
Tek parti CHP yetkililerine sesini duyuramayan vatandaşların şikayetlerine 1929 tarihli Ulus gazetesi şu şekilde yer vermiştir: Eminönü’ndeki kazık iskelesinin mezbelelikten kurtarılmasını rica etmiştik. İskeleye bir süpürge bile vurulmadı. Bu hususta belediye çalışanlarının dinler gibi görünüp aldırış etmediğini anladık fakat yine de yazacağız. Belediye çalışanları vazifesini yapmıyor diye biz de vazifemizi yapmayacak değiliz. Yenikapı’dan Davutpaşa’ya kadar sahil kokmuş çöp ve ölmüş hayvan leşleriyle dolmuş durumda. Sahildeki evlerde değil oturmak, burun tıkayarak geçmek bile mümkün değil. Çöpler, Hayırsızada civarına dökülüyor. Bu işten çöplenenler varsa aranıp bulunsun.
CHP’den denize çöp dökme ilanı
Nisan 1930’da tek parti CHP’si belediye başkanlığının Vakit gazetesi ilanında denize dökülecek çöpler için şöyle bir yazı çıkmıştı: Şehremanetinden: 31mayıs 1931 tarihine kadar Beyazıt, Fatih, Beyoğlu ve Üsküdar daireleri dahilinden toplanacak süprüntüler ile lâğımlardan çıkacak müzahrafat ve Karaağaç mezbahasından kan tahammüratı ve işkembe muhteviyatı vesaireyi denizde tesbit ve tayin edilen mahallere nakil ile denize dökülmesi kapalı zarfla münakaşaya konmuştur.
Adalar açıkları çöp dağıydı
İstanbullunun, kurulduğu günden itibaren CHP’den çektiği çöp çilesini Marmara Denizi de çekti. Şehrin tüm çöpünü yıllarca Marmara’ya boşaltan belediye yönetimi özellikle Adalar civarını seçiyordu. Deniz akıntısıyla sahile vuran ve toplanmayan çöpler ayrıca kokuya ve hastalığa neden oluyordu. 1931 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde Belediye başkanlığının(şehremaneti) çöpleri denize dökmek için anlaştığı Tahmil ve Tahliye Şirketi’nin taahhüde uymayıp çöpleri Beşiktaş’taki iki iskeleye doldurduğu, çöpleri sekiz gün beklettiği için çevrede dayanılmaz bir koku olduğu haberleri çıkıyordu.
Senelerce süren çözümsüzlük
Sarayburnu’ndan Kumkapı’ya ve Samatya’ya kadar uzanan sahilboyunun tüm İstanbul çöpünün toplandığı yer olduğuna dikkat çeken 1929 tarihli Akşam Gazetesi, belediyenin bu yığılmaya mâni olmak için çöp mavnalarının denizden sahile 3-4 mil uzağa dökülmesini ve çöplerin lodoslu havalarda semtlerde oturanları bezdirdiğini yazıyor. Senelerden beri devam eden bu çirkinliğe bir çare bulunmamasından şikâyet eden vatandaşların talebi üzerine yakılmak için fırınlar oluşturulmasının düşünüldüğü, bunun da bir işe yaramayacağı belirtiliyor.
Hizmet yerine içki kumar propagandası
Dönemin gazetelerinde Pangaltı, Kurtuluş ve Nişantaşı’nda görülen tifo vakalarının çöplerden ve bostanlara akan lağım sularından kaynaklandığını yazan gazeteler, halka yazılı mecralardan propagandasını yaptığı içki ve kumara alıştırıp bunların satışıyla ilgilenen tek parti anlayışının vatandaşa hizmetten ne kadar uzak olduğunu gözler önüne seriyor.
Mikrop yuvalarına para yok, baloya var
Uzun yıllar belediye tarafından denize yığılan çöplere bir de açık lağımlar eklendiği için İstanbul’un çehresi kire batmış durumdaydı. Bu durum, 1944 tarihli Akşam Gazetesi’nde Beyoğlu çöplerinden çoğuu mavnalara nakleden Haliç’teki çöp iskelesine, pis kokuların Iintişarına en gayri müsait, en soğuk günlerde bile, insanın midesi bulanmadan yanaşmak mümkün olmadığını belirtiyordu. İstanbul’un sıhhatini tehdit eden bu mikrop yuvalarına ilişkin belediyenin temizlik faaliyeti tamamen maksadı temin etmekten uzak olduğu belirtilirken belediyenin mali durumunun yeterli olmadığı ifade ediliyordu. Oysa İstanbullunun sıhhatini düşünmeyen CHP hükümeti temizliğe para bulamazken pahalı balolar düzenlemekten geri durmuyordu. 1937 tarihli Ulus Gazetesi’nde çöp fırınları yapılana kadar çöplerin denize döküleceği haberi çıkmışsa da ileriki yıllarda da bu fecaat durum değişmemişti.
Dünden bugüne CHP değişmedi
Sadece CHP’nin tek parti döneminde değil, 80’lerin sonu ve 90’lı yılların başında da İstanbul halkını pislik ve hastalıkla baş başa bırakan CHP’nin hizmet etmemeyi bir parti misyonu haline getirmesi bugün de sürüyor. Uzun yıllar sonra İBB’nin başına geçen CHP’li yönetimin ilk icraatı İstanbul için hayati önem taşıyan ileri biyolojik arıtma tesisi projesini iptal etmek oldu. CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun ‘yapraklar bile beni alkışlıyor’ diyerek hizmet iptali reklamı yapması, Marmara Denizi’nin adeta ölümüne kapı aralayan sebep oldu.
.