Denizli’nin Kale ilçesi sınırları içinde bulunan İnceğiz (Arapapıştı) Kanyonu, Allah’ın yarattığı doğal güzelliklerden sadece biri…
Bismillâhirrahmenirrahîm
Bizlerle birlikte doğal çevremizi de yaratan yüce Allah'ımıza hamd-ü sena ederim. İslâm penceresinden doğal çevreye nasıl bakmamız gerektiğini bizlere örneklendiren ve öğreten Aziz Peygamberimiz, biricik hayat önderimiz Hazret-i Muhammed'e salât ve selam ederim.
Sevgili kardeşlerim, bu haftaki Cuma Sohbeti’nde “İslâm Penceresinden Doğal Çevrede Görebildiklerimiz” konusunu işlemeye çalışacağız. Aslında bu sohbetimiz geçen haftakinin devamı niteliğinde olacaktır. Etkili kılmasını yüce Mevlâmız'dan niyaz ediyorum.
Çevreyi tahribin sebepleri
İnsan ve doğal çevresi tahrip ediliyor. Dünyamız yaşanamaz hale getiriliyor. Bunun bir temel sebebi var. Hiç şüphesiz 2. derecede sebepleri de var.
Ana sebep Âlemlerin Rabbi ve mülklerin Mâliki olan Allah'a ve ölüm ötesi hayata inançsızlık veya iman yetersizliğidir; iradeli hayatımızdan ötürü Yaradan’ımızın huzurunda sorgulanacağımıza, ceza veya mükâfat alacağımıza inançsızlık veya iman zaafıdır.
Doğal çevreyi tanımamak
2. derecede başlıca sebep insanın ve doğal çevrenin tanınmayışıdır.
Sevgili kardeşlerim, gerçekten insan ve doğal çevresi, gereğince tanınmıyor. Rabbimizin insanlığa son mesajlarını içeren Kur'ân-ı Kerim penceresinden bakılmadıkça da, ne insanın ne de doğal çevrenin tanınması mümkündür. Bu sebeple biz mü’minler, Kur'ân penceresinden doğal çevreye bakmakla yükümlü kılındık. İlk emir Oku’nun bir anlamı da budur. Çünkü ilk emrin indirildiği dönemde okunacak Kur'ân ayetleri yoktu ama her biri bir ayet olan doğal varlıklar vardı.
Kur'ân penceresinden doğal çevreye baktığımızda görebildiğimiz hakikatleri geçen hafta 7 madde halinde tespit etmiş ve açıklamıştık. Açıklamalarımızı sürdürmeye başlamadan önce doğal çevreye ve bu çevrede yer alan varlıklara bir daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Çevremiz Nelerden Oluşur
Toprak, su, nehirler, denizler, dağlar, ovalar, ormanlar, ağaçlar, bitkiler, çiçekler, milyonları aşkın türde kuşlar, böcekler, yırtıcıları ve zehirlileri ile yabani hayvanlar ve de güneş, ay, yıldızlar…
Bütün bunlar bizim doğal çevremizi oluştururlar. Kur'ân penceresinden doğal çevreye bakan insanların tespit edebileceği hakikatleri bir başka yoldan tespit etmek asla mümkün değildir. Çünkü bu tür tespitler için mutlaka Yaradan’ın bildirilerine yani O’nun Kitabı Kur’ân’a ihtiyacımız var.
Bakıp düşünmediğimiz için de Rabbimiz bizi uyarıyor: “Göklerde ve yerde okunacak nice yaratılmış ayetler var ama insanlar onların önünden geçiyor. Farkında bile olmuyorlar.” (Yusuf Suresi 105)
---------------------------------
Varlıklar Allah’ın mülküdür
Geçtiğimiz günlerde Avustralya’da meydana gelen büyük çaplı orman yangınları, bir çok hayvanın telef olmasına sebep olurken, insanoğlunun Doğal çevreye verdiği tahribatın en taze örneğini görmüş olduk.
Avustralya’da yaklaşık 6 milyon hektar alanı yok eden yangınlarda, 2 bin civarında evin kül olduğu ve 480 milyon civarında hayvanın telef olduğu tahmin ediliyor.
Sevgili kardeşlerim, bir daha altını çizelim Kur'ân penceresinden bakılmadığı sürece soyut akıl ve duyu organlarıyla bu hakikatleri kavrayabilmek mümkün değildir.
Doğal varlıklar bizim değil, Allah'ın mülküdür. Çünkü yaratan O'dur, göklerin ve yerin mülkü Yaratanındır. Varlığımız bizim değil. Dünyamızdaki bütün şerlerin ve zulümlerin kaynağında insanın “benim” demesi vardır. Benim vücudum, benim ülkem, benim egemenliğim ve sair… Doğal çevre varlıkları, yalnızca biz insanlar için yaratılmıştır. Allah, Kur'ân'ın birçok sure ve ayetlerinde “biz sizler için yarattık “buyuruyor. O halde bizler için yaratılan varlıklara bizimmiş gibi duyarlılıkla yaklaşmamız gerekir. Doğal çevre varlıkları Allah'ın ve ahiret hayatının varlığına belge yaratıklardır. Bu gerçeğe ışık tutan Kur’ân-ı Kerim'de pek çok ayet var. Akıllara durgunluk veren bir ihtişam var yeryüzünde. Üzerinde yaşadığımız toprakta sayılamayacak ne çok özellikler var. Dikilen ağaçlar renk renk meyveler veriyor. Milyarlarca canlıya mesken oluyor. İnsan zevkten zevke sürükleniyor. Kur'ân penceresinden doğal çevreye baktığımızda kavramamız gereken bir hakikat de çevremizi oluşturan varlıkların bize Şükreden kullar olmamız için yaratıldığı gerçeğidir. Rabbimiz, bizi yaratmadan önce yeryüzünü bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacak şekilde halk etmiştir. Nimetler sürekli tazeleniyor, her zaman yeni varlıklar halk ediliyor. Yaradan kudretini izhar için yeni yeni varlıklar yaratmaya devam ediyor. Her biri orijinal, zerreciklerden galaksilere kadar sayıya sığmaz varlıkların hiç biri diğerinin benzeri değil. Kur'an penceresinden baktığımızda göreceğimiz gerçek de doğal çevremizi oluşturan varlıkların Allah'ı anmakla yükümlü varlıklar olduğu hakikatidir. Kuran'a baktığımız zaman bizim cansız olarak nitelediğimiz varlıkların da kendi iç dünyalarında Yaradan’ı tanıyan ve Onu derviş gibi zikreden varlıklar olduklarını görüyoruz. Doğal çevremizi oluşturan varlıklar bizi tanımaktadır, takip etmektedir ve de duygusal tepkiler vermektedir. Bir örnek, Hz. Süleyman’ın, Saba Melikesi Belkıs hakkında bilgiler edinmek için Hüdhüd kuşundan faydalanmasıdır. Sevgili kardeşlerim doğal çevremizi oluşturan varlıklar bize verilmiş emanettir. ---------------------------
Çevremiz delillerle dolu
“Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanlara fayda veren yüklerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökten indirerek onunla ölü haldeki toprağa can verdiği ve orada her çeşit canlının yetişmesini sağladığı yağmurda, rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirip yönlendirmesinde aklını işleten bir topluluk için elbette nice deliller vardır.” Bakara sûresi ayet 164:
----------------------
Her yaratık bizi Yaratan’a götürür
Sevgili kardeşlerim bizler Müslümanız. Hayata Müslümanca bakmak, çevremizi oluşturan varlıkları tanımak, korumak, yaşatmak, geliştirmek ve gelecek nesillere devretmek konumundayız. Mü’min kardeşlerim, tespit edilecek hakikatler pek çok, bunların üzerinde düşünme melekelerimizi işletmezsek hayatımızda kulca zevklerden de mahrum oluruz. Her yaratık bizi Yaratan’a götüren vasıtadır.
---------------------
Çevreye bakın ve ibretler alın
Kur’an-ı Kerim'de pek çok ayet var ki yaratıklar üzerinde düşünülmesini ister. Örneğin yediğimiz ekinlere/meyvelere ve içtiğimiz sulara bakmamızı öğütler. Şu âyetlere bakabiliriz:
“Görmez misiniz ektiğiniz tohumu. Onları siz mi bitiriyorsunuz yoksa Biz mi bitiriyoruz? (Vakıa Suresi 63/64)
“Görmez misiniz içtiğimiz suyu. Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz yoksa biz mi? (Vakı Suresi 68/69)
-------------------
Her yaratılan Allah’ı anıyor
Sadece insanlar değil, yaratılan her varlık Allah’ı anıyor. “Yedi gök ile yer ve onların içinde yer alan her bir varlık Onun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır. Onun yüceliğini aşkınlığını övgüyle yankılatmayan bir tek nesne bile yoktur. Ne var ki siz onların tesbihlerini iyice kavrayamazsınız. Hiç şüphesiz O halîmdir çok bağışlayıcıdır.” (İsra Sûresi 44)
---------------------------
Tüm yaratıklar Allah’a secde eder
“Görmez misin / akletmez misin, göklerde ve yerdeki büyün canlılar Allah'a secde eder. Güneş, ay, yıldızlar, ,dağlar, ağaçlar, canlılar, insanların bir çoğu da Allah'ın koyduğu yasaların mahkumu ve ona secde halinde…” (Hac Suresi 18)