Cenazesini 70 bin meleğin taşıdığı sahabe kimdir?

Hemen her bir sahabenin dikkat çeken bir özelliği bulunuyor. Bunlar hadislerle bizler kadar ulaşmış. Sahabeleri tanımak adına bunları araştırıyor. Peki Cenazesini 70 bin meleğin taşıdığı sahabe kimdir? İşte  Daha önce yeryüzüne ayak basmamış 70 bin meleğin kendisi için indiği bir sahabeyle, Sa’d bin Muaz (ra)...

Hemen her bir sahabenin dikkat çeken bir özelliği bulunuyor. Bunlar hadislerle bizler kadar ulaşmış. Sahabeleri tanımak adına bunları araştırıyor. Peki Cenazesini 70 bin meleğin taşıdığı sahabe kimdir? İşte Daha önce yeryüzüne ayak basmamış 70 bin meleğin kendisi için indiği bir sahabeyle, Sa’d bin Muaz (ra)...

Kısa dünya hayatının sadece 6 yılını Müslüman olarak geçirmesine rağmen, büyük hizmetlere vesile olan ve Peygamberimizin (asm) dilinde “Ensar içinde en sevgili olma” şerefini kazanan bahtiyar bir sahabe Sa’d bin Muaz (ra).

Sa’d bin Muaz (ra), Evs kabilesinin reisiydi. Mus’ab bin Umeyr (ra) vasıtasıyla kalbinde kudsî İslâm dâvâsı kökleşmiş ve ondan sonra da bütün Evs kabilesinin hidayetine vesile olmuştur. Müslüman olur olmaz iki rekât namaz kıldı ve kavmini toplattı. Onlara şunları söyledi:

“Ey Eşheloğulları! Beni nasıl tanırsınız?”

“Sen bizim efendimiz, en ileri görüşlümüz ve en güvenilir adamımızsın” dediler.

“Ben de size söylüyorum ki, sizler de benim gibi Allah’a ve Resûlüne (asm) iman edinceye kadar, ben içinizden erkek veya kadın, hiçbir kimseyle konuşmayacağım.”

Bu minvaldeki konuşmadan sonra kabilede akşama kadar Müslüman olmayan kalmamıştı. Hicretin 5. senesinde Kureyş müşrikleri Medine’yi muhasara etmişlerdi. Müslümanlar çile ve mahrumiyetler içindeydi. İbnü’l-Araka denilen bir müşrik de elinde yayı ile Sad bin Muaz’ı (ra) gözlemekteydi. Nitekim okla kol damarlarından birini parçaladı. Hz. Sa’d ağır yaralandığını görmekteydi ve şöyle duâ etti: “Ya Rabbi! Eğer Kureyş’le aramızdaki harp devam edecekse ben hayatta kalayım. Senin Peygamberine eziyet eden, onu yalanlayan bu adamlarla harp etmekten hoşlandığım kadar başka bir şeyden hoşlanmıyorum. Eğer aramızdaki harp sona eriyorsa, beni şehadet mertebesine yükselt. Ya Rabbi! Bir de, Benî Kureyza’nın akıbetini bana göstermeden canımı alma..”

Resûlullah (asm) çadır kurdurup Sa’d bin Muaz’ı (ra) oraya yerleştirmişti. Benî Kureyza Yahudileri daha önce Müslümanlarla ahit yaptıkları halde, Hendek Harbi sırasında müşriklerle iş birliği yapmışlar ve ahdi bozmuşlardı. Resûlullah (asm) hakemlik yapmak için Sa’d’ı dâvet etti, sonra da ona hükmünü vermesini söyledi.

Sa’d hükmü belirttikten sonra çadıra döndü. Yarası açılmıştı, ama buna aldırmıyordu Hz. Sa’d (ra). Çünkü Cenâb-ı Hak ona Benî Kureyza’nın perişanlığını ve müşriklerin hezimetini göstermişti. An be an şehadete yaklaşıyordu. Resûlullah (asm) üzgündü, Hz. Ebûbekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) ağlamaklıydı. Altı senelik bir İslâmî hayattan sonra şehit olarak vefat etti Hz. Sa’d (ra). Vefatı üzerine Peygamberimiz (asm); “Sa’d’ın cenazesi üzerine Rahman’ın Arş’ı titremiştir.” “Sa’d bin Muaz için, daha önce yeryüzüne ayak basmamış 70 bin melek inmiştir.” buyurdu.

Kısa bir zamanda bu kadar güzel mertebeye ulaşmak... Ne büyük saadet. Şefaatlerine nail olmak duâsıyla.. Rahmetullahi aleyh