Yeni Şafak'taki makalesinde Hayrettin Karaman, cenazenin kabre götürülmesi esnasında bağırıp çağırmanın, sesli olarak tekbir getirmek ve zikir yapmanın, çalgı ve çelenğin bid'at olduğunu kaydetti.
Karaman "Cenaze kabre indirilinceye kadar -bazı müctehidlere göre omuzlardan yere indirilinceye kadar- oturmak mekru00fbhtur" diye ekledi.Hayrettin Hoca'nın yazısının tamamı şöyle:
"İstemem nakl-i cenazemde çeleng-ü ahenkDebdebeyle gidilir saha değildir makberOrası medhalidir barigeh-i Mevla'nınKapısından içeri aczile girmek ister.Yukarıdaki dörtlük mütefekkir, mutasavvıf, şair Tahirülmevlevu00ee'ye aittir. "Cenazemi taşırken çelenk ve musiki istemem. Kabristan gürültü ve gösteriş yaparak gidilecek bir saha değildir. Orası Mevla'nın Huzuru'na giriştir. Kapısından içeri boynu bükük girmek gerekir" diyor.Bugünlerde cenazenin musiki/marş veya tekbir eşliğinde taşınmasının caiz olup olmadığı tartışılıyor. Olay yeni değil, bir asır önce de tartışılmış, ben 1970'li yıllarda "Ebediyyet Yolcusunu Uğurlarken" isimli bir kitapçık yazmıştım, o kitapta hem bu dörtlük hem de aşağıya alacağım bilgiler vardı. Kkitap T. Diyanet Vakfı tarafından defalarca basıldı. Demek ki bugün tartışanların itibarına mazhar olmamış:Herhangi bir müminin cenaze namazı kılındıktan sonra onu kabre kadar taşımak vazifesi vardır. Bir de taşımaya iştirak etmeyenlerin cenazeyi görünce ayağa kalkıp kalkmamaları mevzu00fbu münakaşa edilmiştir. Önce hadu00eeslere bakalım:a) İlgili hadislere göre Müslümanların birbiri üzerindeki haklarından biri de cenazeyi taşımak ve defnetmektir.b) Ebu00fb Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasu00fbl-i Ekrem (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılınıncaya kadar cenazenin yanında bulunana bir kırat; defnedilinceye kadar hazır bulunana iki kırat ecir vardır". İki kırat nedir? diye sorulunca, "İki büyük dağ gibidir".Hadisleri yorumlayan İbn Kudame'ye göre cenazeye katılmanın üç derecesi vardır:Birincisi namaz kılıp ayrılmaktır.İkincisi defnedilinceye kadar hizmetlere katılmaktır.Üçüncüsü definden sonra da kabrin başında bir müddet bekleyip dua ve istiğfar ile meşgul olmaktır.Cenazeyi kabre götürenlerin ölümü, ahireti ve Allah'ı düşünmeleri, süku00fbneti muhafaza etmeleri, dünyevu00ee meseleleri konuşmamaları, gülmemeleri bu vazifenin adabı cümlesindendir.Cenazenin dört tarafından 40 adım taşımak teşvik edilmiştir.Bu esnada bağırıp çağırmak, sesli olarak tekbir getirmek ve zikir yapmak, çalgı ve çelenk bid'attır, menedilmiştir. Cenaze kabre indirilinceye kadar -bazı müctehidlere göre omuzlardan yere indirilinceye kadar- oturmak mekru00fbhtur.Cenazeyi görünce ayağa kalkma meselesine gelince:Sahih hadu00eeslere göre Nebiyy-i Ekrem'in (s.a.) cenaze görünce ayağa kalktığı, etrafındakilere de 'kalkın!' dediği rivayet edilmiş; hatta bir defasında, "Bu Yahudi ölüsüdür" demişler; "O da bir şahıs (veya hayat) değil midir?" cevabını vermiştir.Gene sahih hadu00eeslerde Peygamber Efendimiz'in (s.a.) kalkmayı terkettiği rivayet edilmiştir.Bu karşılıklı rivayetleri yorumlayan alimlerden bir kısmı "kalkmak önce mendu00fbp iken sonra neshedilmiştir, cenazeye kalkılmaz" demişlerdir. Ebu00fb Hanife böyle diyenler arasındadır. Bazıları kalkmak veya kalkmamak serbesttir demiş, bazıları da kalkmak daha iyidir. Hz. Peygamber'in (s.a.) oturması sadece bunun caiz olduğunu bildirmek içindir demişlerdir. Nevevu00ee, İbn Hazm, Ebu00fb İshak eş-Şirazu00ee, kalkmayı tercih edenler arasındadır.İhtiyaç olunca cenazeyi vasıta ile taşımak da caiz görülmüştür."