Yazar, çevirmen ve düşünür Cemil Meriç'in kütüphanesindeki her biri eşsiz 300 Osmanlıca eser, başta araştırmacılar olmak üzere insanlığın istifadesine sunulmak üzere Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesine bağışlandı.
Dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji dahil sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapıp yazılar kaleme alan, ardında onlarca makalenin yanı sıra 8 çeviri ve 12 kitap bırakan, 2015 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Vefa Ödülüne layık görülen düşünce adamı Cemil Meriç'in, bağışlanan Osmanlıca eserleri arasında el yazısını taşıyan kitaplar ve notlar da bulunuyor.
Vefatının ardından babasının kütüphanesini ağabeyi ile paylaşan Prof. Dr. Ümit Meriç, kendi payına düşen baba yadigarı emsalsiz Osmanlıca eserleri, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Kütüphaneler Daire Başkanlığı görevlilerine teslim etti. Görevliler, Ümit Meriç'in evindeki eserleri hassasiyetle kutulara yerleştirerek, araçlarla taşıdı.
Kitaplara dünyanın her noktasından ulaşılabilecekCemil Meriç'in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç, AA muhabirine, "kahraman" olarak nitelediği babasının 38 yaşında görme yetisini kaybettiğini, 68 yaşında felç olduğunu, 71 yaşında da hayatını kaybettiğini söyledi.
20. yüzyıl Türkiye'sinin yetiştirdiği en büyük mütefekkirlerden Cemil Meriç'in kitap okumayı, "bilmece çözmenin güzelliği gibi" diye tarif ettiğini aktaran Prof. Dr. Meriç, babasının hayatını "kitap almak ve kitap yazmak" şeklinde özetledi.
Babasının görme yetisini kaybettikten sonra karanlık dünyasını kitaplarla aydınlattığına vurgu yapan Prof. Dr. Meriç, Cemil Meriç'in, eserlerini ülkenin değerlerine adayan fikir işçisi olduğunu kaydetti.
Manevi değeri yüksek baba mirası eserleri bağışlama fikrini anlatan Prof. Dr. Meriç, kitapların Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesinde beşeriyete açılacağına inandığını ifade etti.
Meriç, eserlerin aynı zamanda dijital arşivde de yer alacağını, böylelikle araştırmacıların dünyanın her noktasından bu kitaplara ulaşabileceğine işaret etti.
Babasının kütüphanesinde 11 bin 500 kitap bulunduğunu, Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesine hediye edilen Osmanlıca 300 kitabın büyük kısmının İstanbul Konstantiniyye Dersaadet'te basıldığını, aralarında baskısı Bombay (Hindistan) ve İskenderiye'de (Mısır) yapılmış olan eserlerin de yer aldığını dile getiren Prof. Dr. Meriç, bu durumun İslam coğrafyasındaki irfanı da gözler önüne serdiğini vurguladı.
"Türk-İslam tarihinin dünyadaki en önemli merkezi olması gerektiği görüşüne sahibim"Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesinde 5 milyon kitabın yer almasının hedeflendiğini, kendisinin de bu hedefe katkı sunmak istediğini belirten Prof. Dr. Meriç, şöyle konuştu:
"Ben bir sosyoloji hocası olarak bu külliyedeki kütüphanenin Türk-İslam tarihinin dünyadaki en önemli merkezi olması gerektiği görüşüne sahibim. Dolayısıyla Kanada'da, Japonya'da, Çad'da ya da Rusya'da, dünyanın neresinde çıkmış olursa olsun, hangi dünya dilinde olursa olsun Türk ve İslam medeniyetiyle ilgili dünyada ne kadar kitap varsa bunun merkezinin, beyninin Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki kütüphane olması gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla Cemil Meriç'in kütüphanesinde bulunan, tamamen irfan dünyamızla ilgili eserin bulunması gereken en önemli yerin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kütüphanesi olduğunu gördüm ve irfan dünyamızın bu en önemli eserlerini oraya armağan ederek, kaybolmakta olduğunu ızdırap ile seyrettiğim millet şuurumuzun ve milli hafızamızın yeniden gençliğe kazandırılması anlamında bu kitapların orada yer alması gerektiğine inandım."
"Kitapların kütüphanemde kalmasının egoizm olduğu kanaatine vardım"Her kitabın babasından bir iz taşıdığına değinen Meriç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün ciltlerinde babamın ellerinin sıcaklığını hissediyorum. Bir kısmı beraber okuduğumuz kitaplar, fakat böyle olmasına rağmen kitapların benim kütüphanemde kalmasının egoizm olduğu kanaatine vardım. Çünkü nihayet burada ben, benim yakın çevremdeki birkaç talebem, belki burada o kitapların olduğunu duyan birkaç genç araştırmacı gelecek ve bunlardan istifade edecekti. Fakat külliyeye kitapları hediye etmek suretiyle, 'kökü mazide olan atiyim' inancına sahip olan ülkemin hafızasına, hafızasının hücrelerine birkaç hücre de ben ilave ederek onu devletime armağan ediyorum, dolayısıyla toplumuma armağan ediyorum, dolayısıyla da beşeriyete armağan etmiş oluyorum. Yani benim evimin kütüphanesinde bulunacaklarına beşeriyetin, ümmetimin ve milletimin hizmetinde bir açılım göstereceğine inandığım için bu kitapları seve seve, ayrıldığım için biraz üzülerek ama asıl layık oldukları yere hediye ederek, tam yerine vermiş olduğumu düşünerek çok büyük bir bahtiyarlık hissediyorum."
"Şifrelerin saklandığı birer mücevher kutusu değerindedir"Meriç, yüzyıllarca hakimiyet sürdüğü topraklarda insanları huzur içinde yaşatan Osmanlı'nın taşıdığı sırrın dünyanın en önemli araştırma konusu haline geleceğine değindi.
Bağışı yapılan kitaplardan bu sırrın şifrelerine ulaşılabileceğini belirten Meriç, "Yani kitaplar sadece sayfalar bütününden ibaret değil, müstakbel beşeriyetin çözümünü aradığı problemlere cevap veren şifrelerin saklandığı birer mücevher kutusu değerindedir." değerlendirmesinde bulundu.