Rebîülâhirden sonra, cemâziyelâhirden önce gelir. Türkçe’de cemâdiiûlâ ve cemâdilâhlre, daha yaygın olarak da cemâziyelevvel ve cemâziyelâhir şekillerinde
kullanılan iki ayın Arapça’daki asıl adları cumâdelûlâ ve cumâdelâhiredir. Câhiliye döneminde diğer aylar gibi bu iki ayın da başka adlan bulunduğu, bu isimlerin İslâm’ın doğuşu sırasında kullanılmaya başlandığı nakledilmektedir. Ayrıca yılın beşinci ve altıncı aylan olmalarından dolayı cumâdelûlâya cumadâ hamse, cumâdelâhireye cumada sitte de denilmiştir. Cumâdâ “soğuk” ve “kurak” anlamlanna gelir. Söz konusu ayların isimleri değiştirildiği sırada şiddetli soğuk veya kuraklık hüküm sürdüğünden bu şekilde adlandınldikları rivayet edilir.
Arapça’da bütün ay adları kelime olarak müzekker olduğu halde sadece bu iki ay müennestir. Fakat bazı Arap ülkelerinde halk ağzında bu aylann cumâ-delevvel ve cumâdelâhir şeklinde müzekker olarak kullanıldığı görülmektedir. Türkçe’deki kullanımın da bundan etkilendiğini söylemek mümkündür.
Eskiden cemâziyelevvel câ , cemâziyelâhir şeklinde kısaltılırdı. Osmanlıca vesikalarda bu iki ayın kısaltması “cemâzeyn” olarak yapılır, ulufe dağıtımında ise rebîülâhirle birlikte “recec” veya “recâc” şeklinde ifade edilirdi.
Cemâziyelevvel, Türkçe’de “cemâziyelevvelini bilmek” deyimi içinde bir kimsenin kısmen lekeli olan ve herkesçe bilinmeyen geçmişinden kinaye olarak kullanılmaktadır.
İslâm tarihinde cemâziyelevvel ve cemâziyelâhir ayları içinde birçok hadise cereyan etmiştir. Meselâ Hz. Ali cemâziyeievvelin sekizinde doğmuş, Cemel Vak’ası bu ayın on beşinde olmuştur. Hz. Ömer cemâziyelâhirin altısında halife olmuş, Ca’fer es-Sâdık bu ayın altısında, Hz. Fâtıma ise yirmisinde dünyaya gelmişlerdir. Araplar arasında cemâziyelâhirde pek çok olayın vuku bulduğunu ifade eden şöyle bir söz vardır: “Hayret verici pek çok olay cumâdâ ile receb arasında meydana gelir”.