Başbakan Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı ve AK Parti Ankara milletvekili Yalçın Akdoğan Star gazetesindeki köşesinde Paralel Örgüt'ün hedefe ulaşmak için her yolu denediğini ve hoşgörü maskesi altında her türlü kumpası yapacaklarını ve yaptıklarını yazdı.
"BUNLAR İÇİN AMACA GİDEN HER YOLMÜBAH"
İşte Akdoğan'ın o yazısı:
İslami hareketler içinde istihbarat şebekesi gibi faaliyet gösteren grupların habis ve hastalıklı bir anlayışa kaymasının çok örneği var. 'Amaca ulaşmak için her yolu mübah gören' bu yapıların temel sorunu kendisini 'hakikatin merkezinde görmesi'dir. Diğer Müslümanları vecemaatleri bile kendi önderliğindeki dava için ayak bağı gören bu tür gruplar çok büyük haksızlıklara ve zulümlere imza atmıştır. Hem ahlaki olarak hem de psikiyatrik olarak travma üreten bu gruplar herkesin malını, canını, onurunu ve hatta imanını beşparalık edebileceklerine inanırlar. Onlar için herkes ve her şey kurban edilebilir.
"CEMAAT CHP'YE ÇALIŞIYOR"
Geçenlerde bir yazıda şöyle demiştim: "Öğrenci evlerinde kalanları bile siyasi kavganın parçası haline getirmek, bütün yapıyı CHP'nin propaganda birimi gibi çalıştırmak gerçekten büyük haksızlıktır." Son günlerde internette yayılan bazı ses kayıtlarında CHP'ye oy sağlamak için AK Parti'yi yerin dibine batıran sohbetlere şahit oluyoruz. Bunlardan birinde abi olduğu anlaşılan birisi öğrencilere ablalık yapan gruba hitap ediyor, Başbakan'ı ve ekibini yerden yere vuruyor. Bir cemaatin bu tür siyasi faaliyetler içine girmesi öncelikle ona inananların meselesidir. Ancak bu kişiler yalana, iftiraya, karalama kampanyasına başvuruyorlarsa ortada başka bir sorun vardır.
"CHP CEMAAT İÇİN SUÇ ÖRGÜTÜ DERKEN BUNLAR NEREDEYDİ"
Bu sözde abi, dinleyenlere Başbakan'ın yanındaki tüm danışmanların alkolik olduğunu, namaz falan kılmadığını, neredeyse Müslüman bile sayılmayacağını anlatıyor. O kadar inanarak anlatıyor ki, bahsettiği kişiler olmasak biz bile inanacağız. İnsanları bu tür ağlak sahtekarlara çevirmek ve her türlü yalanı söyleyebilecek bir tetikçiye dönüştürmek gerçekten hastalıklı bir durumdur. İnsanların imanını, inancını, dini bağlılığını sorgulamak, hiç tanımadıkları insanları günahkar, kafir, mürted ilan etmek tek kelimeyle hayasızlıktır. Konuşan şahıs belki de Risalelerin R'sini bilmezken Risale-i Nur dersi veren bir insanı alkolik, namaz kılmaz, dinsiz-diyanetsiz ilan etmek gerçekten acınacak bir haldir. İstihbarat oyunlarının, psikolojik harekatın parçası olan insanlar giderek zombileşiyorlar ve kendi yalanlarına kendileri inanacak kadar körleşiyorlar. (Daha düne kadar cemaati yerden yere vuran CHP'nin değirmenine su taşımak izahı mümkün olmayan bir durumdur. Hatırlanırsa 2005 yılında Kemal Kılıçdaroğlu ve 69 milletvekili arkadaşı o dönem devam eden suç örgütü davasına atıf yaparak cemaatin okul, dershane ve yurtlarına yönelik araştırma komisyonu kurulmasını önermiş, bunların hangi kaynaktan beslendiğini sormuşlardı.)
"ZAMAN YAZARI BAŞBAKAN'I MÜRTED YAPTI"
Bir Zaman gazetesi yazarı ise Bediüzzaman hazretlerinin sözlerini istismar ederek kin kusuyor, kişisel hezeyanlarını analiz gibi sunuyor: "Müslümanların fasıkı başka fasıklara benzemez. Çünkü başka dinleri terk eden, herhangi bir dinde ışık bulabilir; fakat İslam bütün hakikatleri muhtevi olduğundan, İslam'ı terkeden hiçbir yerde ışık bulamaz". Başbakan'ı önce Firavun yaptılar, Nemrut yaptılar, despot yaptılar, şimdi de mürted yapıyorlar. İnsanların dinden çıktığını söylemek kimsenin haddi değildir. Bu tür ithamlar insanlara açık küfür ve hakaret etmekten daha vahimdir. Kendisini dinin merkezinde görerek başkaları üzerinde tezyif ve tahkire varan söylemlerde bulunanlar, sadece kendi sukutlarına sebep olurlar.
"BUNLAR SÖZDE DİYALOGCU"
AK Partilileri sapık, sapkın, dinden çıkan insanlar gibi takdim edenlerin sözde diyalogcu, hoşgörülü, insansever gibi görüntüler vermesi sadece milleti kandırmaktır.
Kara propaganda, her zaman yapanı karartır, karanlık bir yola sokar. Bu kadar istihbarat oyunlarına, güç kavgalarına, siyasi yalanlara, edepdışı ithamlara başvuranların maneviyat iddialarına kimse inanmaz.
"PARALEL ÖRGÜT HASTALIKLI BİR YAPI"
Binlerce insanı dinleyen, fişleyen, dosyalayan, suçlu gibi gösteren, şantaj yapan hastalıklı bir yapının figüranı olanların bu kadar vicdandan, hayadan, aklı selimden sapması kaçınılmazdır.
Paralel yapıyı eleştirmemiz sebebiyle bozulanların şunu anlaması gerekiyor: Biz kardeşlik derken, hüsnü zanla olumlu çalışmaları desteklerken bile bizi dinleyip suç örgütü üyesi gibi kumpas kuranlar, her türlü kirli yöntemle bizi yok etmeye uğraşanlar eleştiriden fazlasını hak etmektedirler.