Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
6 aylık aranın ardından ata yurdum Rize'de olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Kısa süre önce TV'de birileri üniversitelerin sayısıyla dalga geçerken 'Profesörü olmayan üniversite var, bunlarla mı övünüyorlar' diyordu. Recep Tayyip Erdoğan üniversitesinde yüzün üzerinde profesör var.
"HAFTA SONUNU ZOR ÇEKTİM"
Dün gece geldim. Hafta sonunu zor çektim. Ne zaman Perşembe olacak da Rize'ye gideceğiz diye... Yarın denizin üzerine inşa edilen Rize - Artvin Havalimanı'nda inceleme yapacağız. Biz yolları ırak değil, yolları kısalttık. Yol medeniyettir dedik, bu adımları attık. Hava şartları uygun olursa Ayder Yaylası'ndaki çalışmaları da yerinde görmek istiyoruz. Ovit Tüneli'ni de açtık, son durumu yerinde görelim istiyoruz.
"BU SEVİYEYİ YETERLİ BULMUYORUZ"
Sonradan ismimizin verildiği üniversiteye her türlü desteği sağladık, sağlıyoruz. 25 fakülte ve yüksekokulu ile Rize'deki üniversitemiz iftihar ettiğimiz bir düzeye geldi. Tabii biz bu seviyeyi yeterli bulmuyoruz. Üniversitemizin önce ülkemizde ilk 10'a, ardından dünyada ilk 500'e girmesini bekliyoruz. Ben, siz değerli hocalarıma güveniyorum. Recep Tayyip Erdoğan ismini taşıyan üniversiteye yakışan da budur.
"ARTIK İZAH EDİLEMEYECEK BİR GÖRÜNÜME BÜRÜNDÜ"
Geçtiğimiz günlerde Milli Uzay Programımızı paylaştık. Bir kesim var ki ülkelerinde yaşanan her türlü hayırlı gelişme onların üzerine kabus gibi çöküyor, rahatsız oluyorlar. Kimi şakaya vuruyor, kimi de göstere göstere kinlerini göstermekten çekinmiyor. Artık bu ruh hali siyasi rekabetle, çıkar çatışması ile izah edilemeyecek bir görünüme bürünmüştür. Dünyada kendi ülkesinin felaketini dileyecek, her felaketten haz duyacak kadar insanına yabancılaşmış başka bir kesim var mı bilmiyorum. Bu kesimi mazur görmek istiyoruz ancak bu hüsnü niyeti bile hak etmiyorlar.
TAKOZ OLMAYA İZİN VERMEYİZ
Bölünmüş yol yaparsınız 'Buraya uçak mı inecek', uzay programı açıklarsınız 'Başka işiniz mi kalmadı' derler. Yarın öbür gün uzaya kendi bilim insanımızı gönderdiğimizde 'Dünyaya mı sığmadınız' diyeceklerini duyar gibiyim. Her ilimizde üniversite kurduğumuzda bunların nasıl feveran ettiğini unutmadık. Bunların asıl sıkıntısı siyasetten iş dünyasına medyadan akademiye uzanan toplumu yönetebildikleri gizli iktidarlarının yıkılıyor olması. Kimsenin lafında, peynirinde, gemisinde gözümü yok. Yürütülen işlere takoz olmaya izin vermeyiz.
Hiçbir belediye Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın olurunu almadan tahvil çıkaramaz. Cumhurbaşkanı'nın onayı olmadan tahvil çıkaramaz, yurtdışından borçlanamaz. Geçenlerde ana muhalefetin başındaki zat 'Biz şu kadar ucuz faizle yurtdışından borçlanma yaptık' diyor. E yalan. Daha sonra bakanlığımız belgeleriyle bunun nasıl yalan olduğunu açıkladı. Yalana gerek yok, dürüst ol. Yarışa girmek güç ister, istikrar ister. Bunlarda bu yok.
YAPTIKLARIMIZI GÖRMEK İSTEMİYORLAR
Geçtiğimiz günlerde baktım birisi öğrenci sayısının 3.5 milyonu geçtiği İstanbul'da 40 bin tablet dağıtmakla övünüyor. MEB'in dağıttığı 2 milyonu aşkın tableti bir kenara bırakıyorum, sadece Şahinbey ilçe belediyesinin dağıttığı 50 bin tableti kimse görmek istemiyor. YÖK projesinin tanıtım töreninde söylediğim gibi altyapı ve insan kaynağına yaptığımız yatırımla Türk yükseköğretim sistemi ileri bir seviyeye ulaştı. Üniversite sayımızı 77'den 207'ye, öğrenci sayımızı bir milyondan, Almanya'dan çok çok ilerdeyiz onu söyleyeyim, Merkel'e 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var deyince öyle bir şaşırdı. Öğrenci sayısı itibariyle Avrupa'da üniversiteye erişim sayısında ilk sıraya çıktık. Bütçeden ayırdığımız payı 2.5 milyar liradan aldık, bu yıl itibariyle 36 milyar liraya yükselttik.