Çanakkale Ruhu Ezanlarla Yaşıyor         

Yeni Zelanda’da camilere yapılan alçak saldırılarda şehit sayısı 49, yaralı sayısı 48. Kutsal iki mabedimizde gerçekleştirilen bu alçak ve insanlık dışı kıyımı bütün İslâm âlemi ve vicdanlı herkes lanetliyor.

Mehmet Nuri Yardım

Acımız büyük. Bu haince taarruzun arkasında kimlerin olduğu belli. İslâm düşmanı güçlerin gerçekleştirdiği bu felâketlerin, mazlum ümmetin intibahına, uyanmasına ve şuurlanmasına vesile olması en büyük duamız, niyazımız, temenni ve tesellimiz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, menzilleri mübarek olsun.

Müslümanlar saldırı altında

Yeni Zelanda’daki bu hadise aslında İslam düşmanlarını deşifre etmiştir. Caninin silahlarının üstündeki yazıları, asıl amacını gösteriyor ve bu olayın bir plan ve tertip dahilinde hazırlanıp uygulandığına işaret ediyor. Bilhassa Batı dünyasında İslamafobi’nin kışkırtıcı etkisidir bu. İslam’la terörü eşleştirmeye çalışan emperyalistlerin, faşistlerin ve siyonistlerin devamlı tahrikleri ve nefret dili sonucunda bunlar yaşanıyor. Batı, ‘Ilımlı İslam’ yutturmacasını yıllarca dünyaya dayatmaya çalıştı. Sanki İslam, normal değil de aşırılıkları bünyesinde barındırıyor algısını oluşturmaya çalıştı. Şüphesiz bu, boşuna bir çaba değildi.

FETÖ’yü de bu şekilde kullandılar

Amerika-İsrail Birleşik Devletleri ile Batılı devletlerinin Türkiye’yi parçalamak isteyen bu robotlara sahip çıkması boşuna değil elbette. Onlar da 15 Temmuz’da neler yaşandığını bal gibi biliyorlar. Ama gerçeği görmek istemiyorlar. Zira onlar Türkiye’nin giderek büyüdüğünü, halkının şuurlandığını, İslam âlemine öncülük etmeye başladığını farkediyorlar. Ve bunu gelecekleri adına tehlikeli bir gelişme olarak kabul ediyorlar. Kendi kendine yeten, kendi silahlarını üreten, savunma gücünü geliştiren bir Türkiye istedikleri bir ülke değil. Bütün hınçları, öfkeleri, kinleri bundandır. Ya Türkiye dünyanın sayılı devletleri arasına girerse ve peşine 56 İslam ülkesini katarsa hâlleri ne olur? Bu endişeyi ve korkuyu yaşıyorlar. Amerika-İsrail Birleşik Devletleri ile Avrupa’daki bazı terör hamisi ülkeler bu kâbusu yaşıyor. Avrupa Birliği konusundaki dayatmaları, işi yokuşa sürmeleri ve Türkiye’yi engellemeleri bundandır.

Ezan-I Muhammediye Tahammülsüzler

Dışarıdaki düşmanlarımızın içeride de uzantıları var. Artık bu gerçeği görmeliyiz. “Türkiye’nin beka meselesi yoktur.” diyenlerin gözleri perdelenmiş, kalpleri mühürlenmiştir. Ya ihanet hesapları içindeler veya aşırı safdildirler. Bizim inancımızda, kültürümüzde mukaddes kavramlar vardır. Meselâ ‘Ezan-ı Muhammedî’ böyle bir kutsalımızdır. Ezan okunurken susulur, konuşulmaz. Hatta Kur’an-ı Kerim bile okunmaz. Sıradan bir çağrı değildir ezan. İslâm’ın simgesi, sembolüdür. Bunun için huşu içinde dinlenir. Zira müminlere haberdir, muştudur, müjdedir ve kutlu bir davettir. Bu hakikati idrak edemeyenler var ne yazık ki. Ama bir kısım kısmetsizler vardır ki, bırakın ezana hürmeti, hakaret etmeye bile yelteniyorlar. Sosyal medyada bunu görüyoruz. Arsızca, hayasızca, edepsizce ezandan rahatsız olduğunu yazma cüretini gösteren akıl fukarası var.

Ezanımıza hayasızca saldırdılar

Madem ki bazı nadanlar ve nasipsizler ezanımıza hayasızca saldırabiliyor. Öyleyse büyük şairimiz Mehmed Âkif’in şu mısralarını daha yürekten ve gür bir sesle haykırma vaktidir: “Ruhumun senden İlâhî şudur ancak emeli: / Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem eli; / Bu ezânlar –ki şehâdetleri dinin temeli - / Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.” Dünya Kadınlar Günü’nü istismar ederek ezanı ıslıklayan, asırlarca semalarda çınlayan mukaddes çağrıyı protesto etmeye yeltenen güruh, bu toprakların insanı olamaz. Elbette o kalabalıkta herkes, bu çirkin eylemde bulunmadı ama failler de engellenmedi. Bu ne menem iştir? Vicdanı bulunan, imanı olan her vatandaşımızı rahatsız eden bu süfli davranış, ‘beka’ meselesini yeniden hatırlattı. Saklamaya gerek yok. En mukaddes iki varlık sebebimiz olan ‘bayrak’ ve ‘ezan’ tehlike altında. Kutsallarımıza düşman olan, sayıları az da olsa bir zümre var aramızda. 15 Temmuz ihanet gecesini alkışlayan hainler de bunlardı, o gece sela okuyan imam ve müezzinleri tartaklayan kudurmuşlar da... Ve bu sefiller, fırsat buldukça küstahlaşıyor, saldırganlaşıyorlar.

Türkiye’de ezansız semt kalmadı

Öncelikle ruhsuzlara şu hatırlatmayı yapmakta fayda var. “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye!” denmiş ya. Artık borunuz susmuş, sesiniz kısılmış, nefesiniz kesilmiştir. Bu İslâm diyarında, güzel Türkiye’mizde hükmünüz kalmamıştır, esaminiz bundan böyle okunmayacaktır. Eskiden ‘ezansız semtler’ vardı belki. Şimdi şükürler olsun ki, ezansız semtimiz de kalmadı yurdumuzda, ezansız şehrimiz de... Anadolu’yu gezin, kasabaları dolaşın, köylere gidin, mezralara çıkın. Her tarafta aynı mukaddes sedayı duyacaksınız: “Allahü ekber Allahü ekber...” Geçmişte yıkılan/yıktırılan camiler inşa ediliyor. Mabedler ihya ediliyor. Mescitlerin kubbeleri örülüyor, minareler semaya doğru yükseliyor...

Utanç verici pankartlar

Bahsi geçen protestoda taşınan bazı pankartları gördüm. Utanç verici. Tek kelimeyle rezillik. O sözleri burada belirtmeyeceğim. Ama insan kılıklı, kadın görünümlü o mahlukatın hiç bir zaman anne olamayacakları hükmüne vardım. Onlarda ne sevgi olur, ne de merhamet. Ne ar damarı bulursunuz ne de şefkat... Çözülmüşler, bozulmuşlar, kokuşmuşlar âdeta... Bu ülkede yaşamayı asla haketmeyen, bu havayı birlikte teneffüs etmek istemeyeceğimiz o ezan düşmanlarına, cami ve mukaddesat karşıtlarına şu tavsiyede bulunulmalı: “Kutlu ezan çağrısından ziyade çan seslerini duyabileceğiniz ülkeler çok. Hergün beş vakit bu çileyi (!) çekeceğinize İslam’dan nasipsiz o ülkelere gidebilirsiniz.” 81 milyon insanımızın ve hanımların bakmaya utanacağı o kirli protesto alanında tek tük de olsa bir kaç başı kapalıyı gördüm. Onlar orada ‘görevli’ değilse hamakatin zirvesinde dolaştılar demektir, akıllarını başlarına almalılar.

Günümüzün cibali babaları

Bu arada şer ittifakı dört koldan saldırırken sözde muhafazakâr olduğunu öne süren bazı çevrelerin kalemşörleri günümüzün ‘cibali baba’lığına soyunmuş vaziyette. Malum rivayete göre, İstanbul’un fethi sırasında da Cibali Baba adında bir meczup varmış. İstanbul, Fatih’in toplarıyla dövülürken ve Fetih yakınken “Aman gâvurcuklarıma dokunmayın” diyerek fethi engelliyormuş. Nihayet Akşemseddin’den bunu öğrenen Fatih Sultan Mehmed “Ya Rab! Ya bizim canımızı al, ya da o mecnun velinin canını al ve fethi nasip et.” diye dua etmiş. Cibali Baba emanetini teslim ettikten sonra fetih müyesser olmuş. Bilhassa bir gazeteyi karargâh yapıp oradan sürekli olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, hükümete, Cumhur İttifakı’na yaylım ateşinde bulunuyorlar.

Vicdan adına, vicdansızca satırları karalıyorlar

Bu yazarların bir kısmı, eski ihanet örgütlerinin yayın organlarında yazıyordu. Bir kısmı ‘Gezi ihaneti’ni desteklemişti. Bu basiretsiz, ferasetsiz ve şuursuz kalemler, oturdukları ve yükseldikleri dalı kesmeye çalışıyorlar, farkında değiller.

Gezi kepazeliğinden kadınları sömürmeye

Gezi kepazeliğinde gencecik çocuklarımızı kullanmaya çalışan dış mihraklar, şimdi de gözlerini kadınlarımızın üstüne dikmiş. Onları kendi kızıl emellerine uygun şekilde yönlendirmeye çalışıyorlar. Ama imanlı, inançlı, kararlı ve yüreği Türkiye sevdasıyla dolu olan, ezana hürmeti, bayrağa saygısı yüksek kadınlarımız/kızlarımız bu çirkin tuzağa asla düşmeyecektir. Ey ezana tahammül edemeyen ruh ve akıl fukarası! Çamlıca’dan sonra yakında Taksim’de de “Allahü ekber” sedaları yükselecek bilesiniz. Beyoğlu daha da nurlanacak. Şişli’den Fatih’e, Moda’dan Üsküdar’a, Beykoz’dan Sarıyer’e, Pendik’ten Beylikdüzü’ne kadar bütün İstanbul, Anadolu’nun her semti, mahallesi, sokağı İslam’ın sembolü Ezan-ı Muhammedî ile yankılanıp duruyor.

Bu sesi susturamayacaksınız

Mevcut zillet ittifakında yer alan bazı muhafazakâr görünümlü partiler ve özellikle saf kitleleri de, artık uyanıp intibaha gelmeli. Kimlerin ipiyle hangi çukurlara itildiklerini görerek bu felâket tertibinden bir an önce kurtulmalı. Aksi takdirde büyük vebal altında kalacaklardır. İleride duyacakları pişmanlık da kâr etmeyecek, ömür boyu vicdan azabı çekecek, çocuklarının torunlarının yüzlerine bakamayacaklardır. Çanakkale Destanı’nın yıldönümündeyiz. Merhum Âkif’in “Çanakkale Şehitleri”ne şiirini devamlı okumalı, okutmalıyız. Şiirle başlamıştık yazımıza. Şairimiz Yahya Kemal’in “Ezân-ı Muhammedî”si ile bitirelim. Vatanımızın bölünmemesi, ezanlarımızın dinmemesi ve bayraklarımızın inmemesi için canlarını feda eden bütün şehitlerimize rahmet ve mağfiret diliyorum: “Emr-i bülendsin ey ezân-ı Muhammedî / Kâfî değil sadâna cihân-ı Muhammedî / Sultan Selîm-i Evvel’i râm etmeyip ecel / Fethetmeliydi âlemi şân-ı Muhammedî / Gök nûra gark olur nice yüzbin minâreden / Şehbâl açınca rûh-ı revân-ı Muhammedî / Ervan cümleten görür Allahü Ekber’i / Akseyleyince arşa lisân-ı Muhammedî / Üsküp’de kabr-i mâdere olsun bu nev-gazel / Bir tuhfe-î bedî’ü beyân-ı Muhammedî”