Can Dündar'ın isyanına isyan !

Eğer hava diğer gazlar gibi tüplerde satılsaydı, Can Dündar bütün servetini verseydi acaba kaç günde kaç tüp hava alabilirdi!..

Abdülkadir İKBAL

Bir gün içerisinde cereyan eden ve bütün alemi kucağına alan ve bütün mahlukların imdadına yetişen sonsuz rahmet, İlahi gazapla kıyas edilmeyecek kadar fazladır.

İnsanoğlu kendini çok büyük bir mahluk zannediyor. Bir sivrisineğe, bir mikroba mağlup olan insan, ne kadar zavallı ve acziyet içinde olduğunu idrak edemiyor.

Milat Gazetesi'nin 19 Mayıs 2014 Pazartesi günkü nüshasının manşeti "NATO kafa" idi. Soma faciası üzerine Hürriyet Yazarı Yılmaz Özdil'in 'Müstehaktır' ifadesi eleştiriliyordu. Haberde, 1999'daki Marmara Depremi'nin ardından gazeteci yazar Can Dündar'ın da benzer içerikte bir 'Allah'a isyan' yazısı yazdığı vurgulanarak, medyadaki zihniyetin dünden bugüne değişmemiş olduğuna dikkat çekiliyordu. Ki Can Dündar'ın, Soma'nın ardından da benzer içerikli yazılar yazdığını biliyoruz.

Can Dündar, "İsyanımı bağışla tanrım!.. Tevekkül gelmiyor içimden." diye başlayan, "Taş üstünde taş bırakmayan gazabın, azaba çevirdi yurdumu.. Hiddetine amenna, lakin nerede merhametin? Küfre ve günaha bulandık, ya ömrünü sana vakfetmiş kullarından ne istedin, merhametin bu kadarsa, al senin olsun." diye sonlandırdığı isyanında , ben de bütün ruhu canımla isyan ediyorum.

Can Dündar ve onun gibi olanlar her halde etrafına bakıp, bu alemde her gün, her zaman her dakika cereyan eden ve yaratılan her şeyi, mucize olan varlıkları ve hadiseleri göremiyor ve böyle bir alemde olduklarının farkına bile varamıyorlar.

Kur'an-ı Kerim, bazılarını "gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler akılları var düşünmezler" diye tarif ediyor. Çünkü insan; aklını, vicdanını ve kalbini Allaha karşı kapatıp, bir daha açmadığı sürece, Allah o insana hidayet vermez. Allah zoraki olarak hiç kimseyi de hidayetten mahrum bırakmaz. Dayatma olsa mesuliyet olmaz. Hidayet talebe bağlıdır. Talep olmadan Allah hidayeti verseydi, imtihanın sırrı bozulurdu.

Alemdeki sonsuz mucizeler

Evet bu alemde yaratılan sonsuz mucize ve harikalar karşısında bunları görmezlikten ve duymazlıktan gelenler akıl ve vicdanlarını kaybetmişlerdir.

Malum olduğu üzere her insan ve her mahluk yokluk aleminden varlık alemine gönderiliyor. İnsan bir meni hücresi olarak annenin rahmine düşer. O karanlık odada bütün azaları yerleri yerine konulur. Plasenta denilen göbek kordonu ile beslenir. Dokuz ay sonra dünyaya gönderilir, bütün azaları dünyaya uygun olarak yaratılmıştır. Annenin göğüslerinden çocuk için özel bir rızık hazırlanır, iki musluk halinde bembeyaz süt akmaya başlar. Çocuk dünyaya gelmeden annenin göğüslerinden süt gelmez. Evet Yokluktan varlığa çıkmak elbette sonsuz bir rahmettir.

Hava tüplerde satılmıyor!

Her sabah güneşin altın huzmelerinin, dünyayı aydınlatıp ısıttığını, milyarlarca yıldızın; gökyüzünde, altlarında kazık ve direk olmadan ve birbirine çarpmadan deveran ettiğini gören insan bu mucizelere bakarak İlahi rahmetin sonsuzluğunu rahatlıkla anlayabilir. Her saniyede insanların ve muhtaç olan tüm mahlukların nefes alıp verdiklerini, bir nefes ciğere alındığında bir daha çıkmadığı zaman, hayatın söneceğini, bir nefesin bile ne kadar büyük bir rahmet olduğunu anlar. Tüm canlılar için hava birinci derecede ihtiyaçtır. Eğer hava diğer gazlar gibi tüplerde satılsaydı Can Dündar bütün servetini verseydi acaba kaç günde kaç tüp hava alabilirdi.. Ya bir de yediğini içtiğini çıkaramasaydın ne hale gelirdin.. O bile cihana değer büyük bir rahmettir.

Toprağın yağmurlu izdivacı!

Kuru toprak, gökten indirilen yağmurla izdivaç eder, yaratılan bir çok mahlukun rızkı o kara topraktan ikram ediliyor.

Su, yerin çok derinlerinde olsaydı ikinci derecede olan bu ihtiyacımızı nasıl temin edecektik?.. İlahi rahmet bütün çeşitleriyle vücudumuzu ve etrafımızı kuşatmıştır. Bunu görmemek ne büyük bir gaflet ve Allah'a karşı bir iftira ve hakarettir.

Bir gün içerisinde cereyan eden ve bütün alemi kucağına alan ve bütün mahlukların imdadına yetişen sonsuz rahmet, İlahi gazapla kıyas edilmeyecek kadar fazladır. Allah'ın rahmeti hiddetini her zaman geride bırakmıştır.

Bu sonsuz rahmet karşısında Allah'a karşı ne zaman rahmetin gelecek diyerek ileri gitmek elbette büyük bir isyandır. Özellikle bir insanın neşir yoluyla yaptığı çalışma bir çok insanın akidesini bozar hale getirir veya şüphe uyandırırsa, o insanın yaptığı tahribat elbette ahiret aleminde kendisine daha büyük zararlar verecektir.

Dizginler O'nun elinde

İnsanoğlu kendini çok büyük bir mahluk zannediyor. Bir sivrisineğe, bir mikroba mağlup olan insan ne kadar zavallı ve acziyet içinde olduğunu idrak edemiyor. Ne güneşten bir şule ışık getirebilir ne de bir damla su veya havayı icat edebilir, ne de kendi vücudunu idare edebilir. Her şeyin dizgini elinde, her şeyin programı yanında olan Allah'a dayanmazsa ufacık ölçüleriyle bu hayatın içinde bir gün bu fani dünyadan gidip toprağın sinesine ister istemez girecektir.

Şan, şöhret, mevki makam ve servetin tümü ölümle bir gün insanı terk eder, dünyaya ait olan ne varsa dünyada kalır. Ayrılmak istemediği o tatlı dünyadan ayrılmak zorundadır.

Başta Kur'an-ı Kerim ve onun en mükemmel tefsirini yapan ve yaşayan Hz. Peygamberimize (s.a.v) kulak vermeyenler elbette büyük bir hüsrana du00fbçar olacaklardır.

Tedbir almadan çalışmak!

Gelelim asıl meselemiz olan Soma'daki faciaya.. Herhangi bir devletin kanunlarına uymayanlar o devlet tarafından cezalandırılırlar. İlahi kanunlara uymayanlar da bazen bu dünyada ceza görürler. Bir insan en soğuk bir zamanda tedbir almadan soğuğa meydan okusa hastalanması kaçınılmazdır. O hastalık aynı zamanda dünyevi bir cezadır. Trafik kurallarına uymayanlar hayatlarını tehlikeye atarlar.

Yerin yüzlerce metre altında adeta bir mezarda çalışma yapan insanların hayat şartlarını iyileştirmemek, o insanların ölümüne sebebiyet verebilir ve vermektedir. Marmara depreminde bazıları tarım arazilerinde evlerini yapmışlardı. Depremden en çok zararı onlar gördüler. Kocaman dağlar tepeler dururken insanların o yerlerde ev yapması mezar yapmaktan farksızdır.

Titanic neden battı?

İngilizlerin, Kuzey İrlanda Belfast'ta yaptığı Titanik için "Asla batmaz" diyorlardı. Buz dağlarına yaptığı sefer onu parçaladı ve o soğuk sular binlerce insanın mezarı oldu. Neden? Çünkü bir çok tedbirsizlik vardı.

Bir çiftçi en iyi şekilde tarlayı sürmeli, en iyi tohumu ve gübreyi serpmeli, imkanı varsa o tarlayı sulamalı. Çiftçinin vazifesi burada bitmiştir. Dolu yağsa, sel olsa, tufanlar gelse ve daha başka felaketler geldiğinde onun yapacağı ne olabilir ki. Çünkü İnsanın vazifesi başkadır İlahi vazife başkadır.

Zaten her zaman felaketlerin ekserisi insanların hatasındandır. İyiler kötülere mani olmasa onlar da cezaya müstahak olur. Ancak onun hesabı sadece bu dünyaya münhasır değildir.

Sendika baronlarına bakın!

Bir de şu ülkemizdeki sendika baronlarına bakın aldıkları maaş ne kadardır bilemiyorum. Taksim meydanı veya işçileri ilgilendirmeyen konularda çalışma yapanlar hangi gün yer altında adeta mezarda çalışan bu kahraman insanların haklarını savunmak için sokağa dökülüp bizleri aydınlattılar. Bilmediğimiz konuları dile getirip, onların bir gün bir felaket yaşayacağını bizlere ilettiler.

Çünkü bu sendikaların çoğu mesleki değil adeta bir siyasi parti gibi ve ideoloji üzerinden çalışma yapan sendikalardır. Bu sendikaların bu haliyle işçilere hizmet vermesi mümkün olabilir mi?...

Soma'daki sendika ne iş yapar?

Başta hükümet ve bürokrasi olmak üzere tüm Maden işleten firmaların sorumluluğu her zaman vardır ve tartışılmalıdır. Maden işleten firmalarla birlikte işçi sendikalarının da mercek altına alınması mutlaka gereklidir. Çünkü onlar sözde işçilerin haklarını savunan örgütlerdir. Bu örgütler en hayati konularda çalışma yapmalıdırlar. Tabii işçilerle alakalı çalışmalara vakit bulabilirlerse..

Şahsen her kesten evvel bu Soma felaketi hususunda bütün sendikaların hesap vermesi gerektiğine inanlardanım. Maden ocaklarının önünde hak namına bazı eylemler ve söylemler geliştirilseydi, uyarı görevini hem hükümete, hem diğer idarecilere ve hem de halka karşı yapmış olsalardı, Allah'ü alem bugün farklı şeyler konuşacaktık. Böylece Hakk'ın rızası da kazanılmış olurdu.

Evet Can Dündar ben de senin isyanına böyle isyan ediyorum. İşini yapmayan herkes bu felaketten elbette nasibini alır. İnsanların yaptığı fahiş hataları Allah'a iftira etmekle meseleyi izah edemezsiniz. Kaç makaleniz maden işçileri ile ilgili olarak bu felaketten evvel yayınlandı, doğrusu bunu da merak ediyorum.

Karanlık dehlizlerin izini süremeyenler, bizleri hiçbir zaman aydınlığa çıkaramazlar. Soma'da meydana gelen elim kazada vefat edenler rızıkları için yer altına inip her türlü zorluğu göğüsleyerek ölümü göze aldıklarından zaten bir nevi şehit hükmündedirler.