Büyük acıyı unutmadık

17 Ağustos 1999 saat 03:02'de Marmara Bölgesi'nde kimileri için hayat sonsuza dek durdu. 7.4'lük deprem sadece Marmara'yı değil, dönemin aciz koalisyon hükümetini de salladı. On binlerce vatandaşımızı yitirdiğimiz büyük felaketin bugün 16. yıldönümü.

ÖZLEM DOĞAN

Her şey sıcak bir Ağustos gecesinde saatler 03:02'yi gösterirken başladı, ya da bitti. Derin bir uykuda olan Marmara, daha önce hiç yaşamadığı korkunç bir uğultu ve sarsıntıyla yataklarından fırlayan, çığlık atan insanların yaşadığı korkuyla uyandı. Kimi ne olduğunun farkına bile varamadan beton yığınlarının arasında can verirken, kimi de enkaz altında saatlerce, günlerce kendisine uzatılacak bir yardım eli bekledi. Avcılar'dan İzmit'e, Gölcük'ten Adapazarı'na kadar deprem önüne çıkan ne varsa yıkıp geçmişti. Dönemin koalisyon hükümetinin acziyeti ise en az deprem kadar acı verici olacaktı.

BÜYÜK SARSINTININ SABAHINDA

Büyük sarsıntının ardından insanlar sokaklara döküldü. Kimsenin ne olduğuna dair en ufak bir tahmini yoktu. Başta İstanbul olmak üzere Marmara, daha önce böyle bir yıkımla karşı karşıya kalmamıştı. Deprem genelde Doğu illerini vuruyordu. Bu büyük sarsıntıya hazırlıksız yakalananlar şaşkınlıkla oradan oraya koşturarak yardım için bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte felaketin boyutları da gözler önüne serildi. Enkaz altlarından çığlıklar yükseliyordu. Bazı enkazlar ise cayır cayır yanıyordu. Eelektrkler ve telefonlar kesikti. Deprem nedeniyle ana yollar da büyük hasar almıştı. Herkes uyanmıştı ama devlet baba hala derin uykudaydı.

TÜRKİYE YÜREK YÜREĞE

Bülent Ecevit'in başında olduğu koalisyon hükümeti uyuyordu ama Türk halkı yine birbirine kenetlendi. STK'lar ve gönüllü arama ekipleri vatandaşın yardımına koştu. Ellerde kazma küreklerle enkaz altından bir canlı çıkarabilmenin ümidiyle çalışmalar başladı. Malzemeden çalarak apartmanlar yıkan hırsız müteaahitlerin sattıkları evler binlerce insana mezar oldu. Gölcük sahilinde doldurulan yerlere yapılan binaları içindeki insanlarla birlikte deniz geri aldı. İstanbul Avcılar'da da can pazarı yaşanıyordu. Gölcük donanması da büyük hasar almıştı. Aşırı sıcağın verdiği etkiyle enkaz altındaki cesetlerin kokusu Marmara semalarını ağır bir kokuya bürümüştü.

ENKAZ ALTINDAN SAĞ ÇIKIP KAYBOLANLAR

Sadece Türkiye değil, tüm dünya bu büyük felakete kilitlendi. Tüpraş alev alev yanıyordu. Büyük tankların patlaması yanında 7.4'lük deprem bile bir hiç olarak kalacak ve belki de İzmit başta olmak üzere Marmara'nın bir bölümü haritadan silinecekti. Şükür ki yine bir vatandaş, yangını kendi haline bırakmış olan yetkililerden aldığı izinle kendi icadı olan bir kimyasalla yangını söndürmeye muvaffak oldu. Çaresizlikle yaralarını sarmaya çalışan Türk insanının yardımlaşmasıyla yaralar sarılmaya çalışılıyordu ama felaket o denli büyüktü ki, devletin ancak birkaç gün sonra uzanan eli bile artık hiçbir anlam ifade etmeyecekti. Enkaz altından canlı olarak çıkan insanların bir anda ortadan kaybolması bölgede organ mafyasının depremzedeleri kaçırdığı iddiasını güçlendirdi. Dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un; 'Yabancılara tek bir hasta vermem' açıklaması büyük tepki toplasa da daha sonra enkazdan çıkan çocukların organ mafyası tarafından kaçırıldığı söylentileri, Durmuş'un bir bildiği mi vardı? Sorusunu akıllara getirdi.

KOALİSYON HÜKÜMETİNİN ACZİYETİ

Devletin acziyeti kadar Kızılay'ın -tabiri caizse- milattan önce kalma çadırları ve deprem sonrası ortaya dökülecek olan vurgunları da vatandaşa vurulan bir tokat oldu. Paramparça çadırlar ve yıllar öncesinde kalan yardım malzemeleri adeta alay eder gibi depremzedelere gönderilmişti. Hem koalisyon hükümeti hem de köklü kuruluş Kızılay sınıfta kaldı. ANAP- MHP-DSP hükümetinin felaket bölgesine depremden üç gün sonra gelmesi can kaybını kat be kat artırdı.

RAKAMLARDA KALAN HAYATLAR

Resmi raporlara göre Marmara depreminde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. Oysa gayriresmi rakamlara göre kayıp sayısı 100 binleri geçiyordu. Büyük kayıplara rağmen devlet deprem bölgesini afet bölgesi ilan etmedi. Çünkü bu durumda vergiler alınmayacak, elektrik, su, telefon ücretsiz sağlanacaktı. Depremzedeler arsa bedellerini, ev eşyalarının kaybını devletten talep edebilecekti. Sadece bununla da kalınmadı. Depremzedeler için toplanan paralarla memurların maaşı ödendi. Marmara depremi sadece vatandaşı değil, hükümeti de yıktı geçti ve seçimde halk koalisyon partilerini sandığa gömdü.