Bütçe disiplini korunacak

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Bütçe disiplini her ne suretle olursa olsun korunacak' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Merkez Bankasında düzenlenen ve yaklaşık 2.5 saat süren bilgilendirme toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Başbakan Davutoğlu, 62. Hükümet'in kurulmasının ardından bütün bakanlıklardan ayrı ayrı brifingler aldığını, bakanlıkların dışında ayrıca devlet kurumlarının işleyişi bakımından merkezi konuma sahip bütün kurumları da ziyaret ettiğini söyledi.
Bugün de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasını, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile ziyaret ettiklerini ifade eden Davutoğlu, "Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'ya ve ekibine yaptıkları hazırlık dolayısıyla teşekkür ediyorum. Zaten biliyorsunuz yerleşmiş teamül vardır; Merkezi Bankası Başkanı yılda iki kez Bakanlar Kuruluna brifing sunar. Ama bunun ötesine geçerek daha yakından, uluslararası küresel piyasalarda gelişmeleri, uluslararası ekonomik politikalardaki gelişmeleri doğrudan istişare etme bağlamında toplantımız çok verimli geçti" diye konuştu.
Küresel sistemin büyük bir dönüşüme açık olduğunu, küresel sistemin dönüşümünün hem siyasal hem ekonomik sonuçlar doğurduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Dünya ekonomisinin yapısı, birçok testlerden sonra kendini de yenileyerek dönüşüyor. Bu yapısal değişimleri sarsan, bir deprem etkisiyle sarsan 2008 küresel krizin etkileri içinde de son derece dinamik uluslararası ekonomik ortamda bulunuyoruz. Bu ekonomik ortamı yakından takip etmek, bu ekonomik ortamdaki refleksleri, kurumsal ve psikolojik yaklaşımları, mekanizma içindeki problemleri görmek, siyasal sorunların ekonominin üzerindeki yaptığı etkileri özelikle yakın çevredeki siyasal sorunlar bağlamında izlemek, rasyonel ekonomik politikaların olmazsa olmaz şartlarıdır."
"TÜRKİYE, ÖRNEK İSTATİKSEL VERİLERE ULAŞABİLMİŞ BİR ÜLKE"
Gelecek hafta G20 Zirvesi için Avustralya'ya gideceklerini ve önümüzdeki dönem de Türkiye'nin G20 Dönem Başkanlığını üstleneceğini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla Türkiye artık sadece kendi iç ekonomik krizlerine tepki veren ve bununla yetinen, bu tepkileri verirken uluslararası piyasalarda başta IMF'den destek uman bir ülke değil. Hem kendi ekonomik büyümesini rasyonel biçimde kılmaya yönelik başarabilen, küresel bunalıma, krize direnç gösterebilen sağlam bir finansal yapıyı sürdürülebilen, mali bütçe disipliniyle örnek istatiksel verilere ulaşabilmiş bir ülke. Bu, hükümetlerimizin şimdiye kadar takip ettiği politikanın aslında önemli bir başarısı ve Merkez Bankası ile bu anlamda ortak ve benzer yaklaşımlar, analizlerle sürekli istişare içinde olunması da bu başarının sürdürülebilmesi açısından önemli. Bunun da ötesinde Türkiye sadece iç ekonomik başarısıyla önemli bir ülke değil. Şu anda çevremizde kırılganlığı artmış ülkeler varken, neredeyse bırakın ekonomik politikaları, siyasal anlamda varoluşluk tehlikesi yaşayan ülkeler varken, Türkiye istikrar adası olarak ekonomik büyümeyi son derece rasyonel çerçevede sürdürmeyi başarabilmiş ülke olarak örnek gösterilen bir bölge gücü."
Türkiye'nin, küresel ekonomik politik yapıda öncü rol oynayabilecek, en az gelişmiş ülkeler ile en fazla gelişmiş ülkeler arasında küresel ekonominin sürdürülebilir adalet anlayışıyla rasyonel perspektifin barındırılabileceğini gösteren bir ülke olarak gelecek sene uzun yıllar anılacak bir G20 Dönem Başkanlığı yapacağını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben bu sunuşun, G20 Zirvesi öncesinde olmasını özellikle rica etmiştim. Yarın da son derece önemli yapısal dönüşüm programının perspektifini kamuoyuyla paylaşacağım. Bir ülkede, siyasal istikrar ile ekonomik kalkınma arasında ekonomik performans arasında doğrudan ilişki vardır. Birçok bugün siyasal krize karşı ekonomik krizle karşılaşan ülkelere baktığınızda, bu krizlerin önemli sebeplerinden birisi, sürekliliği olan siyasi istikrarın olmaması. Hepiniz Avrupa'dan, hatta büyük ülkelerden örnekleri arka arkaya sıralayabiliriz. İstihdam üretemeyen ülkelerin çoğunda siyasi istikrar problem vardır. Aynı şekilde ekonomik performansı düşen ülkelerde de siyasal istikrarı sürdürme imkansızlığı var. Türkiye bütün bu sınavlardan büyük bir başarıyla geçti.
"YENİ BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDEYİZ"
"Şimdi hem toplumumuza güven veren hem küresel piyasalara bu güveni veren yeni bir dönemin eşiğindeyiz" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"30 Mart seçimleri, 10 Ağustos seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve nihayet yeni hükümet ve devir teslimleri gerçekleştirdikten sonra, önümüze bakmamız gereken ve önümüzdeki 9 yılı, Cumhuriyetin 100. yılına kadar çok akılcı bir şekilde planlamamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Burada kurumlar arasında ve ekonomik politikalar arasında entegrasyon, ekonomik politikalar arasında birbirini tamamlayıcılık dişlisi, hayati derecede önemlidir ve bizim birinci önceliğimiz bu politikalar, finansal politikalar, tarım politikaları, sağlık politikaları, reel sektör, sanayi politikaları, AR-GE politikaları, inovasyon çalışmaları, bütün bunlar nihayet bir ülkenin toplam performansını yansıtırlar. Eğer birbirini destekler mahiyetteyse anlam taşır. Ülke ekonomileri, küresel ekonomik politik içindedir. Aynı şekilde kurumsal olarak da hiçbir kurum bir ülke ekonomisi içinde birbirleriyle iletişimsiz içinde yürümez. Aslında Türkiye bu konuda başarılı bir örnektir. O bakımdan Merkez Bankamızın, rasyonel ekonomik politikalar uygulamasındaki merkezi konumu ve yasal olarak kendisine verilen fiyat istikrarını koruma misyonu çerçevesinde yürüttüğü çalışmaların diğer çalışmalarla, diğer ekonomik faaliyetlerle birbirini destekler mahiyette çok önemlidir."
"KRİZLERİ AŞMAK TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL"
"Güven, bütün ekonomiye birlikte hep beraber duyulan güvendir" ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu anlamda finansal istikrar komitesinin oluşmuş olması ve orada ülkemizin en önemli finansal aktörlerinin, mali aktörlerin ve kurumların, Başbakan Yardımcımız Başkanlığında da hem küresel küresel krize, olabilecek krizlere refleks verecek nitelik kazanmış olması için de BDDK'nın, birçok finansal kurumun olduğu, bu bile açık bir şekilde göstermektedir ki ihtiyaç hissettiğimiz şey bütüncül, birbirini destekleyen, birbirini tamamlayan entegre bir stratejik ekonomik vizyondur ve bu vizyon Türkiye'de vardır. Bu sebeple biz şu ana kadar krizleri aşabildik. Ama krizleri aşmak tek başına yeterli değil. Krizler aynı zamanda fırsat oluşturan dönemlerdir. Böylesine özgün ve yaratıcı politikalar geliştirmek durumundayız ki diğer ülkelerle aramızdaki, gelişmiş ülkelerle aramızdaki fark azalsın. Bu anlamda yapmamız gereken iki ana husus var; birincisi var olan ekonomik sistem içinde bütün dünyaya güven veren kendi halkına güven veren ortamın oluşması, burada Merkez Bankasının güvenilirliği, aldığı kararların etkinliği, diğer yandan her bir bakanlığımızın gösterdiği performans, özel sektörün piyasaların verdiği refleks, istihdam alanlarının açılmasıyla, ülke insanının genelde duyduğu memnuniyet, hepsi bu çerçevede değerlendirilir."
"ÖNCELİKLİ DÖNÜŞÜM PROGRAMINI SEKTÖREL BAZDA İLAN EDECEĞİZ"
Davutoğlu, Türkiye'nin kısa vadeli, günlük, anlık tepkiler vermediğini, orta vadeli bir program içinde olduğunu söyledi.
Bütçe disiplini konusunda son çıkan rakamların çok ümit verici olduğunu dile getiren Davutoğlu, bütçe disiplininin her ne surette olursa olsun korunacağını bildirdi.
Hükümetin geçmişte popülist bir ekonomik politika anlayışının olmadığını ve şimdi de olmayacağını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Neden? Çünkü bütün siyasal göstergeler ortaya koyuyor ki Haziran 2015'te yapılan seçim sonrasında da biz yine bu sorumluluğu üstlenmeye devam edeceğiz. Popülizm, insanların bir sonraki seçimi kazanma güveni yoksa ortaya çıkar. Kimse bizden popülizm beklemesin. Ama bunun yanında kimse de dinamik bir şekilde seyreden ekonomi politik konjonktürde, statik bir tavır da beklemesin. Dinamik konjonktür dinamik tavır almayı gerektirir. Her an yeni ve özgün kuralları ortaya koymayı gerektirir. Bir kriz anında refleks verme kudretimizle ki bunu çok kriz testinden geçtik, çok da iyi reflekslerle hep beraber aştık, bütün ekonomik kurumlarımızla. O refleksi verdikten sonra kalıcı ekonomik yapıyı kurma, yapısal reformları yapma arasında bir bütünlük var."
"Mesela yine içeride birlikte değerlendirdiğimiz, geçen sene yaşadığımız kuraklığın bu yaz tarım fiyatları üzerindeki etkisini de göz önüne alarak Tarımsal Ürün Piyasalarını İzleme ve Değerlendirme Komitesi'nin oluşumuna karar vermiştik, biraz daha detaylandırdık" ifadesini kullanan Davutoğlu, bu izleme ve değerlendirmenin kurumlar arası koordinasyonu teşvik edeceğini kaydetti.
O zaman aldıkları her bir kararın, bu dinamik konjonktürde hem içeride hem dışarıda cevap veren bir mahiyeti olacağını anlatan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Burada fiyat istikrarını koruyacak olan şey sadece talep kontrolü değildir, arzın, reel sektörün devreye girmesiyle ülkenin yapısal bir değişim geçirmesidir. Onun için de yarın 25 yapısal dönüşüm programını, öncelikli dönüşüm programını sektörel bazda ilan edeceğiz. Bununla da yapmak istediğimiz şey şu, zannetmeyin ki biz sadece bir kriz yönetiyoruz. Biz ülkenin geleceğinin, ekonomisinin yapısal temel taşlarını da dokuyoruz. Herkesin bunu bu şekilde değerlendirmesi icap eder. Günlük tartışmalarının ötesinde, fiyat istikrarı, reel sektörün desteklenmesi, arz talep dengesinin üretim artışıyla takviye edilebileceği bir üretkenliğin, verimliliğin sağlanması, işte fark oluşturacak olan bu.
O bakımdan hükümetimizin açıklamalarında, özellikle 62. Hükümet Programı'nı dikkatlice okuyanlar göreceklerdir ki 12 yıl içinde Türkiye'nin küresel ekonomik krize rağmen kat ettiği yol, atıl kapasiteyi en iyi kullanıma dayalıdır. Şimdi ise insani kalkınma prensibi etrafında bütünüyle ekonominin yeniden yapısal dönüşümünü öngören bir perspektif benimseyeceğiz."
Dünya ekonomisi 90'lı yıllarda büyürken Türkiye ekonomisinin küçüldüğünü, 2000'li yıllarda dünya ekonomisi daralırken Türkiye ekonomisinin büyüme başarısı sağladığını vurgulayan Davutoğlu, "Bunda ekonomi yönetiminin, Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığında 12 yıl içinde sergilediği performans, Merkez Bankamızın krizlere gerekli müdahaleleri, refleksleri doğru zamanda yapması ve şimdi de 62. Hükümetle birlikte tekrar 9 yıllık perspektifle ekonominin yeniden yapılandırılması yönünde atacağımız kararlı adımlar etkili olacak" diye konuştu.
"DENGELİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMEYİ GERÇEKLEŞTİREN EKONOMİK PERFORMANS"
Davutoğlu, "Burada kimse Türkiye'de ekonomi yönetiminde sanki bir iletişimsizlik varmış gibi kanaat içinde olmamalıdır. Kimse de kurumlar görevlerini ifa ederken kendi mekanizmaları içinde birbirinden kopuk hareket ediyor gibi bir kanaat içinde de olmamalıdır. Nihayet ülkemizin performansı, toplu olarak hepimizin gösterdiği külli performansla belirlenir" değerlendirmesinde bulundu.
"Siyasal istikrar en ufak zaaf göstermiş olsaydı son 2, 3 ay içinde yapılan cumhurbaşkanı seçimi ve sonrasındaki devir teslimlerde, şu anda biz faiz politikalarında ve diğer alanlarda çok daha karamsar bir tabloyla karşı karşıya kalabilirdik" diyen Davutoğlu, brifingde, son aylarda artan güvenin içeriye sermaye akışını hızlandırdığı, içeride ve dışarıda Türk ekonomisine güveninin arttığı yönünde bilgi aldığını anlattı.
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunların hepsi mutlaka fiyat istikrarına, faiz politikalarına pozitif yönde etki etmesini beklediğimiz ve bu yönde de bir seyir içinde gördüğümüz hususlar. Başka ülkelerde aksine bir trend olduğunda ki son 4, 5 yıl içinde 5 kez hükümet değişmiş çok büyük ekonomiler var. Her hükümet değişiminin o ekonomi üzerinde uyguladığı baskıyı da herkes görüyor. O bakımdan tekrar Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına, değerli Başkana, bütün çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Bu istişarelerimiz hep devam edecek ama Türkiye tüm dünyaya ama en önce, önemli olan da kendi halkına güven veren, fiyat istikrarını koruyan, dengeli büyümeyi, sadece büyüme değil dengeli ve sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştiren ekonomik performansla yoluna devam edecek."
Kaynak: AA