Tarafsızlar kafilesinden olan, kaleminden ekseriyetle güzel, manidar ve zekice değerlendirmeler okuduğumuz taraf yazarı M. Bilici bu defa akıllara ziyan, talihsiz bir yazı kaleme aldı. Önce yazıdan bir kısa bir bölüm okuyalım: 'Cemaat ile hükümetin şiddetlenen kavgası öncelikle bir iktidar kavgasıdır. Fakat bu iki tarafı moral anlamda eşit kılmıyor. Kader noktasında daha temiz olan tarafın kavgayı kazanması beklenir ve bu Cemaat'tir. Çünkü hamle yapsa da Cemaat, bunu meşru bir sebebe, yolsuzluğa dayandırmıştır. Cemaat'in hamlesinde intikam olsa da her şey kanuni duruyoru2026 Cemaat'in savunanları ekseriyetle, bir davaya adanmış insanlar ve ikinci derecede hükümetin başarısızlığından medet umanlardır. Hükümeti savunanlar ise ekseriyetle ya menfaati için savunan parti mensuplarıdır ya da partinin sahibi olduğu devletin maaşlı memurlarıdır. Ancak içinde menfaatin olan bir davada tam ihlası kazanmak çok zorduru2026
Olan bitenin ihlasla alakasının olmadığı, meselenin görünür bir iktidar kavgası olduğu güneş gibi ortada dururken bunu bir tarafın ihlasına diğer tarafında ihlassızlığına bağlamak olan biteni romantik okumak dışında bir anlam ifade etmez. İktidar kavgası gibi dünyevi ve seküler bir vakıayı, manevi ve dini hayatın en anahtar kavramlarından biri olan 'ihlas' ile açıklamak apaçık 'düzlemleri' birbirine karıştırmaktır. Kaldı ki 'cemaatin hamlesinde her şey kanuni duruyor' ifadesi başlı başına bir fiyaskodur. Çünkü cemaatin yaptığı bütün hamleler baştan ayağı gayr-ı kanuni ve gayr-i ahlakidir. Tam bir tutarsızlık, samimiyetsizlik ve intihar girişimidir. Yine cemaat kesimine 'ekseriyetle dava adamı', diğerlerine 'ekseriyetle menfaatçi memurlar' demek hem mevcut siyasi gerçekliği okuyamamak, hem Ak partiye oy vermiş yüzde ellilik bir kesimin manevi hukukuna tecavüz, hem de kelimenin en yalın anlamıyla gerçek bir ihlassızlık örneğidir. İçinde menfaatin olmadığı bir grup, dernek, cemaat, yapı kaldı mı? Artık meselenin sade bir yolsuzluk meselesi olmadığı, daha geniş çaplı mevcut iktidarı devirme meselesi veya operasyonu olduğu aklını yememiş vasat zekalı her vatandaşın malumu iken, cemaati aklamak için, meşru! bir sebebe dayanıyorlar demek aslında safını zımnen belli etmektir.
Hükümetin en büyük manevi gücü, kendi görevli elemanlarından ziyade hükümetin propagandasının etkisine girmiş ve direkt bir menfaati olmayan dindar tabandan insanların dualarıdıru2026 Cemaat'in ise bu konuda hükümette hiçbir zaman olmayan nükleer bir enerjisi var.
Evet bu süreçte en büyük belirleyici güç dindar tabandan insanların hükümete yaptığı samimi dualardır. Hükümet bu dualar sayesinde mukavemetini muhafaza ediyor belki de. Hayati soru şu: bu samimi dindar taban neden cemaate değil de hükümete dua ediyor? Bu sorunun sahih cevabı her şeyin açıklayıcısıdır. 'Cemaatin nükleer enerjisi' sakın İsrail, Amerika ve neo-conların tekelinde bulunan küresel emperyalist sermayeye eklemlenme mahareti olmasın?
Cemaat sonunda kazanır çünkü Cemaat'in dışı çürük, içi ise temizdir. Hükümetin ise dışı temiz ve masum iken içi çürüktür. Dışarıdan içe doğru karşılıklı bıçaklar kemiğe dayandığında çürük olmayan taraf kazanacaktır. Cemaat dinu00ee bir amaç uğruna dünyaya saldırır ve kendi dışındaki hiç kimseye acımaz bir bencil adanmışlar topluluğu iken, hükümet dünyevi bir amaç/ siyaset uğruna dünyaya saldırır. Cemaat daha itici, hükümet daha çekicidir. Cemaat daha uhrevi, hükümet daha dünyevidir.'
Hayret! Dini bir amaç uğruna dünyaya saldırır ve kendi dışındaki hiç kimseye acımaz bir bencil adanmışlar topluluğu olan bir cemaatin içi nasıl temiz olur? Dahası böyle gayri meşru bir yoldan amaca ulaşılsa bile geride 'dini' olan bir şeyin kalması mümkün mü? Eğer cemaat bu felsefe üzerine inşa edilmişse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: hem içi hem dışı tamamen çürük, kokuşmuş ve bitmiştir cemaatin. Ama yazarımız bu açık tezadı fark etmeyecek kadar özensiz ve dikkatsizdir nedense. Bitmedi, şimdiden zaferi böylesi bir benciller topluluğunun kazanacağını söylemek ise en büyük gaflettir. Evet cemaat daha itici, hükümet daha çekici. Peki bunun sebebi cemaatin izlediği politikalarla muhafazakar dindar camianın vicdanında mahkum olması ve hükümetin çekici olması aynı camianın vicdanına ma'kes olmasından dolayı değil midir? Bu saatten sonra küresel bütün menfaat şebekeleriyle gizli bir irtibat (yoksa ittifak mı demeliydim) içinde olan bir yapının 'uhrevi' olduğunu söylemek safdillikten başka bir şey değil. Kullandıkları araçlar itibariyle Cemaat'in sicili hiç de temiz değildir. Canavarlarla savaşıp canavarların dilini öğrenmiştir. Şimdi şikayet etse de Cemaat'in iktidarında da sansür var, dosyalar varu2026 Vaziyet biraz yakından önyargısız bir nazarla irdelenirse durum tam tersinedir bence. Yani Cemaat daha dünyevi, hükümet daha uhrevidir.
Hasılı dini bir amaç uğruna dünyaya saldıran ve kendi dışındaki hiç kimseye acımaz bir benciller topluluğu olan, kendi din kardeşlerine karşı bile takiyye yapan, canavarlarla savaşıp onların dilini öğrenen ve zamanla canavarlaşan, amacına ulaşmak için her aracı meşru kabul eden ve bu uğurda her türlü sansür, dosya, montaj ve şantaja başvurmaktan çekinmeyen, güneydeki sevgili! ülke olan İsrail'in en adi çıkarlarını ümmetinen ali menfaatlerine önceleyen, böyle yaptığı içinde dindar muhafazakar tabanın temiz yüreklerinde ebediyen mahkum olan bir yapı, görünürde kazansa da, bu savaşı çoktan kaybetmiş sayılır. Hem de kıyamete kadar.
ŞAHİN DOĞAN