KİTAP GEZGİNİ / SÜLEYMAN KARAKULLUK
TOPLUMA mal olmuş insanların, hatıralarını yazması ve bunları sevenleriyle paylaşması bana göre son derece “alicenap” bir davranış… Fakat hatıra yazmak o kadar kolay değil… Bu açıdan bakıldığında Ali Rıza Demircan Hocaefendi’nin hatıratını bir roman keyfinde okudum ve inanın çok beğendim.
Kusurlarını da yazmış
Hocamız, kendi hayatından örnekler verirken; iyi hasletlerinin yanı sıra, son derece ince zeka örneği cümlelerle kusurlarını ve hatalarını da hatıratına almış… Doğrusu buna her babayiğit cesaret edemez…
Çok güzel bir kapak
Bir kere hatıratın ciltli bir kapak ve güzel bir sayfa tasarımının yanı sıra aralara fotoğraflar serpiştirilmesi harika olmuş… Hocamız, kitabın başına son derece detaylı bir fihrist eklemiş. 18 sayfalık bir fihristi ilk defa görüyorum doğrusu..
Hafızası çok güçlü
Hatırat yazmak için hafızanızın hayli güçlü olması gerekiyor. Hocamız kendi hafızasına son derece güvenirken şöyle diyor: “Hatıratınızı yazmaya başladığınızda – nisyan ile illetli olsa da- hafızanın ne büyük bir nimet olduğunu anlayabiliyorsunuz. Hafıza kaybından Rabbimize sığınmalıyız.”
Sürgün meselesi
Kitabın başlarında hocamız 12 yıl boyunca Süleymaniye Camii hatipliği yaptığı görevinden, “İslam’a Göre Cinsel Hayat” isimli kitabı yüzünden Büyük Piyale Paşa Camii’ne sürüldüğüne inanıyor… Bu konuyu ilerleyen sayfalarda daha detaylı şekilde anlatıyor.
Kasımpaşalı hoca
Demircan, Kasımpaşa doğumlu ama ailesi Rize’den gelme… Çocukluk yıllarında sünnetçiden nasıl kaçtığını anlatan Hocamız, ilerleyen bölümlerde son derece ilgi çekici hatıralarını, l aleyhinde anlaşılsa bile yazıya dökmekten çekinmemiş.
Hafızlığa başlaması
Rize’deki ilkokul döneminde derslerde kızlarla yarıştığını söyleyen hocamız, Hafızlığa da annesinin ısrarları ile başladığını belirtiyor. Bunun yanı sıra Hafızlık yaptığı dönemlerde maçları ve takımları takip ettiğini hatta sinemaya bile gittiğini söylüyor.
Demircan hocamızın hatıralarını yazdığı kitapta çok eski tarihli resimler de var. Bunlardan biri de Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Rahmetli Sabahattin Zaim hocalarla yan yana olduğu kare..
Eğitim hayatı
Eğitim hayatı boyunca kendisine ders veren hocaların bir çoğunun ismini bizzat hatırlayan ve onlar hakkında müsbet veya menfi tahlillerini aktaran Ali Rıza Demircan, tanıştığı ünlü isimlerle ve üniversite hocalarıyla yaşadığı ilginç olayları da aktarmayı ihmal etmemiş.
Arapça öğrenme istediği
Hafız olduktan sonra Arapça öğrenme arzusunu yerine getirmek için çalmadığı kapı kalmayan hocamız, İHL’de ve İlahiyat Fakültesi’nde aradığını bulamadığını, sonradan eğitim gördüğü Haseki Eğitim Merkezi’nin de beklediği gibi çıkmadığını aktarıyor.
17 yaşında evleniyor
Daha 17 yaşındayken evlenen hocamızın 7’si kız 2’si erkek 9 çocuğu var. İşin garibi, kendisi de, anne ve babasının 10 çocuğundan 9’uncusu… Çocuklarını İslami terbiye içinde yetiştirmeye gayret ettiğini ve bunda büyük oranda başarılı olduğunu belirtiyor. 9 çocuğuna da Hac ve umre yaptırmış. Çocuklarının en ünlüsü, AK Parti’den Beyoğlu Belediye Başkanı olan Ahmet Misbah Demircan..
Kadı Mehmet Camii
Dini görevine ilk olarak 1964 yılında babasının yaptırdığı Kadı Mehmet Camii’nde başlamış. Maaşını da babasından alıyormuş. Camide vaaz vermeye başladıktan sonra vaazları çok beğenilmiş, cemaati giderek artmış. Bu, kendisine cesaret verince Fahri Vaizlik imtihanına katılmış ve kazanmış, Eminönü’ndeki Yeni Cami’ye vaiz olarak atanmış.
Sesinden ürken genç
İstanbul İmam Hatip Lisesi yıllarında münazaralara katıldığını ve bir çok kez şampiyonluklar kazandıklarını belirten Hocamız, kendi sesinin akustiğini ilk defa Aksaray’daki Luna Park Gazinosu’nda yapılan bir yarışmada duyduğunu ve ürktüğünü belirtiyor.
2 üniversiteye kayıt
İHL’den mezun olduktan sonra Yüksek İslam Enstitüsü’ne giren Ali Rıza Demircan, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne de kaydını yaptırıyor. Kayıt numarasını bile unutmamış maşallah.
Süleymaniye yılları
1969 yılında bir arkadaşının teşviki ile Süleymaniye Camii Hatipliği için sınava giriyor ve kazanıyor. Sınava giren ünlü isimler de var: Numan Güzey, Zekeriya Beyaz, Sadık Albayrak, Mustafa Lütfi Yılmaz, Mustafa Çağırıcı bunlardan bazıları... 22 kişi arasından kendisi seçiliyor. Bunun kendisine daha önce gördüğü bir rüyada mülhem olduğunu da söylemeden edemiyor.
Hutbeleri hazırlaması
12 yıl boyunca görev yaptığı Süleymaniye’de okuduğu hutbelerin hepsini kendisinin hazırladığını söylüyor. Hiçbir zaman Diyanet’ten bir hutbe okumadığının altını çiziyor. Hocamızın hutbeleri o dönemde büyük rağbet görmüş… Bunu isimlerle ve örneklerle anlatıyor. Ve en önemlisi hutbelerini, dönemin günlük konularına göre seçmesiymiş..
Yaşar Nuri Öztürk
Tanıştığı bazı isimlerle ilgili görüşlerini yazmaktan çekinmeyen Hocamız, Timurtaş Uçar ile kendisinin tarzını açıklarken, “Ben onun kadar halka inemedim” diyor. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Kur’andaki İslâm” isimli kitabını okurken ise zaman zaman elinden fırlatacak duruma geldiğini aktarıyor.
Ünlü sunucular
TV’lerde katıldığı programları sunanlarla ilgili düşüncelerini paylaşan Ali Rıza Demircan hocamızın en dikkat çekici yorumu Müge Anlı hakkında…. Anlaşılan o ki Müge Anlı’yı hiç ama hiç beğenmemiş. Hocamızın, kamuoyunun yakından tanıdığı diğer ünlüler hakkında çok ama çok enteresan tahlilleri var.
Mesai arkadaşları
Süleymaniye Camii’nde, Eminönü Müftülüğü’nde ve Haseki Eğitim Merkezi’ndeki mesai arkadaşlarıyla ilgili hatıralarını anlatan Demircan Hoca, gerçekten büyük bir cesaret örneği göstererek, ne hissediyorsa onları aktarıyor…
Okurken tutulması
Bir gün bayram namazında, A’lâ Süresi’ni okurken tıkanıp kaldığını, atlama yaptığını belirten Hocamıza, Caminin baş imamı şöyle demiş, “Oğlum ne işin var Â’la ve Gaşiye Sûrelerinde, Kevser ve İhlâs sana yetmiyor mu?”
Özeleştiri yapıyor
Hocamız hatıratını yazarken, inanın kendisini eleştirmekten yani özeleştiri yapmaktan hiç çekinmemiş… Ama bunu öyle bir ince zeka ve edebi üslupla yapmış ki. Kendi kusurunu anlatırken bile ayrı bir takdir kazanıyor… Mükemmel bir taktik doğrusu… Bu, her yazarın başarabileceği bir olay değil…
Diyanet ve Haseki
Hocamız bir kere sürgün olayından dolayı Diyanet’e gönül koymuş… Diyanet’in bir türlü kabuğunu kıramamasından yakınıyor. Haseki Eğitim Merkezi’ndeki eğitim düzeyinden de kendi adına memnun kalmamış o yıllarda.
Camideki gizli yol
Süleymaniye Camii’nde, gizli ve özel bir yoldan kubbenin üstüne çıkıldığını söyleyen Hocamız, “Bir keresinde bu yoldan çıkmış ve kubbenin etrafını dışarıdan dolaşmış” Aynı olaya, yıllar evvel, 1982 veya 83’te arkadaşım Mustafa Canlı ile Beyazıt Camii’ni gezerken, rastgele bir kapıyı açtığımızda denk gelmiştik. Üst katta bir pencereyi açtığımızda karşımıza merdiven çıkmış, biz de merdiveni tırmandıktan sonra kendimizi büyük kubbenin üstünde bulmuştuk.
Süper bir hatıra
Hocamızın hatıratından o kadar çok notlar almışım ki, buraya kadar yazdıklarımın neredeyse 3 katı… Ancak, tüm bunları anlattıktan sonra sizin kitabı almanıza hacet kalmaz gibi sanki… O yüzden şunu söylüyorum. Ali Rıza Demircan Hocamızın, kendi kurduğu ARDEV (Ali Rıza Demircan Eğitim Vakfı) yayınlarından çıkan bu eseri mutlaka bulun, alın ve okuyun… Bu arada ARDEV’in resmi açılımı şöyle, “Araştırma Dayanışma ve Eğitim Vakfı” … Kitaba ulaşma konusunda ARDEV’in resmi sitesinden bilgi alabilirsiniz.
Hocamızın yüreğine sağlık. Allah ona uzun ömürler versin…