Savaşı önlemek, barışı sürdürmek, ülkeler arası dostluğu artırmak ve iş birliği sağlamak.
Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra işte bu 4 hedef doğrultusunda kuruldu.
En temel amaç, en temel hakkın sağlanmasıydı; yani yaşam hakkı.
Ancak BM, bu amaca ulaşmada büyük zorluklar yaşıyor.
BM'nin 'kaygı' gücü
5 daimi üyeyle beraber, 193 ülkeden oluşan dev bir güç olan örgüt özellikle son 10 yıldır işlevini yerine getirememekle eleştiriliyor.
Dünyada salgınlar, savaşlar ve açlıklar artarak devam ederken, Birleşmiş Milletler tüm süreci sadece kaygıyla takip ediyor.
Bu kaygıyı ise bazen kınamayla, bazen de şiddetli kınamayla aşmaya çalışıyor. Ancak kınamanın şiddeti yaşanan insan hakları ihallerinin ve dramların önüne geçemiyor.
Kaygı neden oluşur, nasıl aşılır?
Klinik Psikolog Şeyma Çelikkaya'ya göre kaygı, insanın bedensel ve ruhsal varlığını tehlikede görmesi sonucu oluşan bir durum. Kaygı bozukluğu ise, kaygının biraz daha sık yaşanması ve aşırı boyutta olmasını temsil ediyor.
Belirsizlik, kontrol edememe, tehdit algısı, yetersizlik ve kendimizi kontrol edemediğimiz anlarda kaygı durumunu yaşıyoruz.
Kaygının üstesinden gelinmediği sürece yapılması gereken işlere odaklanılamadığını ve zihinde halledilmeden halledilemeyeceğini söyleyen Çelikkaya'ya göre yapılması gereken ilk şeylerden biri, kaygıyla yüzleşmek.
"Öncelikle Kişilerin ya da kurumların bu kaygıyı tanımaları bunlarla yüzleşmeleri gerekiyor. Eğer yüzleşme olmazsa bu sorunlardan kaçarsak sorunlar çözülmemiş olacak. Sorunları çözüme ulaştırmak için yüzleşme gerekiyor."
Eleştirilerin hedefinde BM'nin seçkin ülkeleri var
Uzmanlara göre kaygının ortadan kalkması için, mevcut sorunları yok saymak yerine onlarla yüzleşmek gerekiyor.
Ancak Katliamlar, savaşlar ve açlık krizleri dünyanın dört bir yanında devam ederken, BM bu durumla savaşmak yerine kaygı kaçışına ve endişelenmeye devam ediyor.
Ancak örgütün endişeleri, ne Yemen’e atılan bombaları durduruyor, ne de Akdeniz’in toplu mezar olmasının önüne geçiyor.
BM'nin geleceği için edişe
Konuyla ilgili örgüte yöneltilen çok sayıda eleştiri var.
BM’nin seçkin ülkeleri Çin, Fransa, Rusya, ABD ve İngiltere’nin karar ve veto yetkisi, örgütün görevini yerine getirememesinde en büyük etken olarak görülüyor.
Pek çok sivil toplum kuruluşu aynı fikirde...
BM demokratik olmak yerine, belli ülkelerin amaçlarını korumaya hizmet eden bir yapıya büründü.
BM dünya için endişeleniyor, ancak eleştirilerin dozuna bakılırsa, esas endişe konusu BM’nin geleceği olacak.