BM Yüksek Komiseri Türk, Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi'ne video mesaj gönderdi

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, "Orta Doğu'daki yıkıcı gelişmeler bağlamında, çevrim içi taciz ve insanlıktan çıkarıcı söylem içeren paylaşımlar, hem bölge içinde hem de bölge dışında antisemitizmi ve Müslüman karşıtı nefreti körüklüyor. Bu, çok endişe vericidir." dedi.

Türk, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının İstanbul'da düzenlediği Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi'ne (Stratcom Summit'23) video mesaj gönderdi.

Mesajında, sosyal medya ve mesajlaşma hizmetleri de dahil olmak üzere kadınlara ve kız çocuklarına yönelik "kadın düşmanı saldırıların" özellikle internet üzerinde yaygınlaştığını kaydeden Türk, "Şu anda Orta Doğu’daki yıkıcı gelişmeler bağlamında, çevrim içi taciz ve insanlıktan çıkarıcı söylem içeren paylaşımlar hem bölge içinde hem de bölge dışında antisemitizmi ve Müslüman karşıtı nefreti körüklüyor. Bu, çok endişe vericidir." ifadelerini kullandı.

Türk, örgütlü dezenformasyon kampanyalarının diğer gruplara karşı nefret ve ayrımcılığı körüklediğini vurguladı.

Devletler ile işletmelerin bu tür zararlı söylemlere karşı yükümlülüğünün bulunduğunu hatırlatan Türk, "Ancak bilgiye erişime yatırım yapmak yerine, bazı hükümet yetkililerinin ve işletmelerin bilgiye erişimi sınırlayarak ya da kendi çıkarları için otorite ve nüfuzlarını kullanarak yanlış bilgi ya da dezenformasyon yaydıklarını görmekten büyük endişe duyuyoruz." diye konuştu.

Türk, iletişimin kitlesel olarak denetlendiğini, internet ve iletişimde geniş çapta kesintiye gidildiğini, insanların hayatta kalmak için ihtiyaç duyabilecekleri hayati iletişim veya bilgilerden mahrum bırakıldığını ve gazeteciler ve insan hakları savunucularının sadece ifade özgürlüğü haklarını kullandıkları için hapis cezasıyla karşı karşıya kalmasıyla sivil alanın zayıflatıldığını dile getirdi.

İnsan haklarının birleştirici diline dayanan bir yaklaşımın "daha iyi ve sağlıklı, bilgi edinme hakkını ve açık ve özgürce tartışma hakkını koruyan bir yöne" yönlendirmeye yardımcı olabileceğine inandığını kaydeden Türk, "Bu noktaya, özgür ve bağımsız medya, eleştirel düşünceyi teşvik eden eğitim sistemleri, devletlerin ve şirketlerin özel hayatın gizliliği ve ifade özgürlüğü gibi insan haklarına saygı göstereceklerine dair verdikleri sağlam taahhütler yoluyla güveni yeniden inşa ederek ulaşabiliriz." değerlendirmesini yaptı.

Türk, ifade özgürlüğünün "sadece olumlu bilgilerle sınırlı olmadığının" kabul edilmesi gerektiğine işaret ederek sadece istisnai durumlarda ifade özgürlüğüne kısıtlama getirilmesinin düşünebileceğini; kışkırtma, ayrımcılık, düşmanlık veya şiddet içeren söylemlerin uluslararası insan hakları hukuku kapsamında yasaklandığını belirtti.

Devletler ve şirketlerin bilgi ve içeriğe yönelik politikaları ve yaklaşımları konusunda şeffaf davranması, tüm insanların kendilerini etkileyen politikalarda söz sahibi olmasını sağlaması, tartışma ve münazara için güvenli ve canlı bir ortamı teşvik etmesi gerektiğini vurgulayan Türk, devletlerin kendi içindeki ve uluslararası dijital uçurumun kapatılması anlamına geleceğini ifade etti.

Türk, geleceklerini, dijital alanda ve dijital alanın dışında insanlığa gerçekten fayda sağlayacak şekilde; güven, hakikat, özgürlük ve hesap verilebilirliğe dayalı olarak şekillendirme yükümlülüklerinin bulunduğunu vurguladı.