SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN
Suriye’de bir terör örgütü devleti ve terör kuşağı kurulmasına müsaade etmeyeceğini kararlılıkla dile getiren Türkiye, terör örgütü PKK ve Suriye’deki uzantısı YPG’ye yönelik mücadeleden vazgeçmeyeceğini de aldığı kararlarla tüm dünyaya göstermeye devam ediyor. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri de bölgede harekâta hazır. Diğer yandan ülkenin bir başka gündemi de 31 Mart’ta gerçekleşecek olan yerel seçimler. Hem Fırat’ın doğusuna yönelik olası harekâtı hem de yerel seçimleri Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Halit Keskin’le konuştuk.
ABD, terör örgütlerinin hamisi
ABD’nin Suriye’den çekilme açıklaması PKK/YPG’ye olan desteğinin de sona ermesi anlamına geliyor mu?
Bölgede oluşturulmaya çalışan denklem, Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehdit oluşturuyor. Suriye ile uzun bir kara sınırımız var. Bu sınır boyunca tampon bir terör devletinin oluşması bağlamında ciddi bir sıkıntı görüyoruz. Bu tehlikeyi müttefiklerimize de anlatıyoruz ama gereken hassasiyeti göstermedikleri için hayal kırıklığı yaşıyoruz. Zira biz üst düzeyde güvenlik kaygılarımızdan bahsederken ABD, PKK ve türevi örgütlerle iş birliğine devam ediyor. ABD bu örgütlerin Suriye’de hamiliğini yapıyor.
Irak’ı işgal eden, Suriye’de terörist yapıları besleyen ABD’nin bu coğrafyadaki planı ne?
Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi yeniden tasarlama amacı güttüklerini biliyoruz. Irak ve Suriye’yi mahvettiler. Şimdi gözlerini Türkiye’ye diktiler. İşte bu planlarını engellemek için Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nı gerçekleştirdik. Böylece oluşturmaya çalıştıkları terör koridorunun önüne geçtik. Fırat’ın doğusu bizim açımızdan son derece önemli.
Bölgedeki gelişmeler Türkiye’yi etkiliyor
Suriye ile geniş bir sınırı olan, Suriyeli dört milyon mülteciyi de misafir eden Türkiye için bölgedeki gelişmelere müdahil olmaması düşünülemez, öyle değil mi?
Kimsenin toprağında gözümüz yok fakat bölgedeki gelişmeler bizi de çok etkileyecek. Suriye’nin siyasi istikrarının ve toprak bütünlüğünün sağlanması gerekiyor. Yaklaşık 4 milyon civarında Suriyeli göçmen şu an bizim misafirimiz. Onlar bizim kardeşimiz. Suriye de düne kadar da Osmanlı toprağıydı, bu yüzden oralar bizim gönül coğrafyamız.
Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve beraberindeki heyet Türkiye’de görüşmeler gerçekleştirdi. Sonuç umdukları gibi olmadı sanırım…
John Bolton hayal kırıklığı yaşayıp geri döndü. ABD, Suriye’de yeni oluşumlar meydana getirmeyi ve hükümranlık hakkımızı bu oluşumlarla paylaşmamızı istiyor. Sınırımızda yeni devletçikler oluşturmaya çalışıyorlar. Buna göz yumup sakin karışlamamızı bekliyorlar. Suriye’deki kaotik ortam, terör örgütlerinin beslenmesine yardımcı oluyor. Bütünlük sağlanana kadar Türkiye oradan elini çekemez.
Sürekli teyakkuzda olmalıyız
Küresel güçler oluşturmaya çalıştıkları terör kuşağıyla bölgede ne amaçlıyorlar?
Oluşturmaya çalıştıkları terör devletinde üç koridor tasarlıyorlar. Biri Akdeniz’e, biri Körfez’e, şu an uzak bir ihtimal gibi görünse de bir diğer koridoru da Karadeniz’e doğru çıkarmayı planlıyorlar. Bu nefes borumuzun tıkanması ve içeriye hapsedilmemiz anlamına geliyor. İçerden kalkışmalarla bunun çalışmasını da yapacaklar. Nitekim terör eylemleri, hendekler ve 15 Temmuz’la denediler. Bu yüzden sürekli teyakkuzda olmak durumundayız.
Aslında asıl hedef Türkiye diyebilir miyiz?
Bizi Anadolu coğrafyasından silmek ve bir daha ayağa kalkamayacak hale getirmek istiyorlar. Bu coğrafyada düşünce yeniden ayağa kalkmak imkânsızdır. Suriye ve Irak’ın hali ortada. Bu yüzden birbirimize kenetlenip safları sıklaştırmamız lazım.
Türkiye proaktif siyaset izlemeli
O halde ABD’nin Suriye’den tamamen çekileceğini düşünmek yanlış olur, öyle değil mi?
Orada destekledikleri oluşumun alt yapısını hazırlamadan çekilmezler. Yüz yıllık projelerini bırakıp gitmezler. ABD çekilse Fransa, Almanya ya da Rusya başka bir projeyle gelir. Mezopotamya coğrafyasında ilişkiler çok hızlı değişim gösteriyor. ABD alenen karşımızda evet ama Rusya da yanımızda değil. Bu yüzden daima kendi stratejilerimizi üretmeliyiz. Türkiye artık proaktif strateji izlemeli.
Kilit nokta Türkiye olmadan Suriye sorununu çözmek mümkün değil. Başta ABD olmak üzere diğer devletler de bunun farkında olmalı…
Bu coğrafyadaki en büyük ana aktör Türkiye. Biz sahada olduğumuz için Suriye’deki projelerini ötelemek zorunda kaldılar. O yüzden gelip bizimle görüşüyorlar. Müdahil olacağımızı açıkladığımız an Suriye’den çekileceklerini ve Türkiye’nin müttefikleri olduğunu ifade ettiler. Bu söylemlerinin aksine terör örgütlerini desteklemeye devam ediyorlar. Biz de yaptıkları açıklamalara inanmadığımızı en yüksek perdeden dile getiriyoruz.
Bölgedeki ana arter biziz
O halde bu toprakları işgal etmelerinin önündeki en büyük engel olarak da Türkiye’yi görüyorlar!?
Tarihte olduğu gibi bu topraklarda kavga bitmez çünkü ana arter; Ortadoğu’ya, Afrika’ya ve Kafkasya’ya geçiş noktası olan Türkiye. Bölgede yaşayan halkın da hamisi biziz. Bizim en kuvvetli yönümüz, toplumsal dayanışmamız. Bunu 15 Temmuzda gördük. Biz güçlü ve kararlı olursak, bölgemizde ve Türkiye üzerinde uygulamaya çalıştıkları projeleri hayata geçiremeyecekler.
Tarihteki hadiselere bakıldığında da bu coğrafyada aynı hadiselerin hemen hemen aynı aktör ülkelerle yaşandığına şahit oluyoruz. Neden Ortadoğu?
Küresel güçler büyük yatırım yaptıkları, planlar kurdukları bu bölgeleri kolay kolay bırakıp gitmez. Süper güç unvanını devam ettirmek isteyen bir ülkenin son raundu bu coğrafyadır. Bu coğrafyada hâkim olamayan süper güç unvanını da kaybeder. Bu yüzden küresel aktörler saldırgan tutumlarını sürdürüyor.
16 yıllık başarı tesadüfle açıklanamaz
Türkiye’nin gündeminde Suriye’den sonra 31 Mart’ta gerçekleşecek olan yerel seçimler var. Seçim öncesi mevcut tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kurulduğu günden beri girdiği tüm seçimleri kazanmış olan Ak Parti’nin tek başına iktidar olma özelliğini devam ettirme başarısı tesadüfle açıklanamaz. Bunu birçok problemi çözülen milletle kurduğu gönül bağının karşılığı olarak nitelendirebiliriz.
Vatandaş 16 yıldır neden muhalefet partilerine hiç şans vermedi?
On altı yıllık somut bir başarı hikâyesi söz konusuyken muhalefet partisinin bir proje ortaya koymayıp ‘biz daha iyi yönetiriz, bizi seçin’ açıklaması halk nezdinde bir şey ifade etmez. Halbuki vatandaş sandığa gittiğinde, metro, metrobüs, Marmaray, Avrasya tüneli gibi somut hizmetlere göre oy veriyor. AK Parti Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım da tecrübeli bir siyasetçi. Bu yüzden AK Parti’nin büyük atılımları söz konusuyken muhalefetin işi zor, çünkü ortaya koydukları ikna edici bir projeleri yok.
Muhalefet söylediklerine önce kendi inanmalı
Cumhur İttifakı’nın seçimlere etkisi nasıl olacak?
Cumhur İttifakı meseleye ilk günkü heyecanla sarılıyor. Adayları ciddiyet içinde belirliyor. Somut projeler ortaya koyup hayata geçiriyorlar. Muhalefetin eski alışkanlıklarından vazgeçip milletin gönlüne girmesi gerekiyor. Tabi söylediklerine önce kendilerinin inanıp içselleştirmeleri lazım.
Belediyecilik hizmeti açısından büyük sorunlar yaşayan İzmir halkı sizce bu seçimde Ak Parti der mi?
İzmir’in şehircilik anlamında destek alması şart. Hizmet standartları yükseltilmeli. İzmirliler AK Partiyi denemeli zira İzmir halkı da belediyecilik hizmetinden şikâyetçi. Bu anlamda beklentilerini artırmalılar.
Referandum sonuçlarına göre yerel seçim sonucu çıkarımı yapanlar var. Bu iki seçim, sonuçlarına göre aynı doğrultuda seyredebilir mi?
Referandumdan sonra Cumhurbaşkanımız ‘mesajı aldık’ dedi. Bu anlamda hem kendisi hem teşkilatları çaba sarf ediyor. Millet de bu çabayı görüyor ve sandıkta ona göre karar veriyor. 16 yıllık bir iktidar da bunun kanıtı. Bu yüzden referandum sonucuyla önümüzdeki yerel seçimi kıyaslamaya çalışanlar yanılır.
Etnik siyaset en büyük tehdit
Kayyum öncesi ve sonrası diye bir değerlendirme üzerinden gidecek olursak Kürt seçmenin sandık seçimi ne olur?
Etnik kaşıma üzerine siyaset inşa edenler bu ülke ve bu coğrafya için en büyük tehdittir. Sağduyulu insanların buna izin vermemeli. Devletimiz de tüm imkânlarıyla memleketin her tarafında olduğu gibi doğuda da imkânlarını seferber ediyor. Diyarbakır, Hakkâri, Mardin gibi illerde kayyumdan sonra vatandaşımızın yaşam standardının arttığı aşikâr.
HDP’nin etnik kimlik üzerinden bölücü siyaseti bölgedeki vatandaşın sağduyusuyla hezimete uğrayabilir sanırım…
Biz kardeşiz. Bu ülkede etnik bir ayrım yok. Zaman zaman gezilerimde şahit oluyorum; Doğuda gelişmiş bir yapılanma söz konusu. Oradaki insanlar da terör örgütünün baskısından bunalmış durumdaydı. Bu hizmetleri gördükçe bilinçli davranacaklarını düşünüyorum. Devletin tüm kurumları, vatandaşlarımızın terör örgütleri tarafından istismar edilmemesi için daima bölgede gücünü hissettirmeli.
Asıl mesele İsrail’in güvenliği
Bölgedeki oluşumların ana ekseni İsrail’in güvenliği. Ayrıca İsrail’in etki alanının da artması için hareket ediyorlar. Proje örgüt ve proje devletçikler İsrail’den ayrı düşünülemez. Suriye’deki gelişmelerde pek fazla adı geçmeyen İngiltere de bölgede; gürültü yapmadan, sessiz ve derinden iş yapıyor.
PROF. DR. HALİT KESKİN KİMDİR?
Aslen Giresunlu olan Prof. Dr. Halit Keskin Yüksek Lisansını Gebze Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yaptı. Keskin, uluslararası yönetim literatürüne direkt olarak katkı yapan çalışmalar gerçekleştirdi. Social Science Citation Index (SSCI) kapsamında yayınlanmış birçok makalesi bulunan Keskin, araştırmalarıyla birçok ödül aldı. Keskin, halen Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde öğretim üyesidir.