Biz 15 yıldır kimi dışladık!

Ataş, son yıllarda yapılan seçimlerde milletin neden partilerini tercih ettiğinişöyle açıkladı: Hamdolsun milletimizi aldatmadık, milletimizde her anlamdabize destek verdi. Aldatmış olsaydık 15 Temmuz'da insanlar sokağa dökülmezdi.

BAYRAM ZİLAN/ANKARA

CUMHURBAŞKANLIĞI Hükümet Sistemi referandumuna 1,5 ay gibi kısa bir süre kaldı. Siyasi partiler seçim kampanyalarına başladı. Meydanlar yavaş yavaş ısınıyor. Diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de gözler iktidar partisinde.

Peki, referandumdan "Evet" çıkması için AK Parti neler yapıyor?

Nasıl bir çalışma yürütüyor?

AK Parti teşkilatları nasıl bir strateji izliyor?

Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin Türkiye'ye ne gibi faydaları olacak?

Tüm bu soruları AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş'a sorduk.

-Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçtiğimizde Türkiye'de neler değişecek?

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 1994'te İstanbul'da Büyükşehir Başkanı olunca nasıl bir belediyecilik yaptı? Olaya buradan bakarsak bugün gelinen noktada nelerin olabileceğini rahatlıkla görebilir ve söyleyebiliriz. 2002 yılında nasıl bir Türkiye devraldık ve bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyoruz. Buradan bakınca gelecekle ilgili nasıl bir sistemin ikame edilebileceğini daha rahatlıkla görebiliriz. Ben her toplantıda şunu ifade ediyorum. Biz 2002 yılından bugüne kadarki süreç içerisinde her alanda Türkiye'yi değiştirip dönüştürmüş bir partiyiz. Ulaşım, Eğitim, Sağlık, Ekonomi ve Tarım'a varıncaya kadar her alanda çok ciddi değişim ve dönüşümler yaşandı. Kiminle yaşandı bu? Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki bir yönetim ile yaşandı.

SİYASETİ DÖNÜŞTÜRDÜK

En önemlisi de biz toplumdaki siyasetçi algısını değiştirdik, dönüştürdük. "Siyasetçi yalan söyler, verdiği sözü yerine getirmez" anlayışını ters yüz ettik. Milletimize herşeyden önce bugüne kadar hiç yalan söylemedik. Hep gerçekler ile yüzleştirdik. Gerçekleri uygulamaya çalıştık. Ne söylediysek yaptık, neyi vaadettiysek yerine getirdik. Bugüne kadar milletimize karşı hiçbir olumsuz davranış içerisinde olmamaya özen gösterdik. Herşeyi milletin gözü önünde yaptık. Hizmetleri de böyle yaptık. Demokratikleşme süreci içerisindeki değişim ve dönüşümü de böyle yaptık. 2002'den bu yana demokratikleşme adına Türkiye'nin bireysel hak ve özgürlükleri adına her alanda ciddi değişim ve dönüşümler yaşandı. Bunlar yaşanırken AK Parti bugüne kadar 11 seçim geçirdi. 11 seçimde de oylarını artırarak çıktı. Niye oylarını artırdı? Çünkü biz millete yalan söylemedik, milletimizi aldatmadık ve başımızın sıkıştığı her süreçte de milletimize danışmayı kendimize usül edindik.

Bugün yapılmak istenen, 2007'de başlatılıp da yarım bırakılan işin tamamlanmasıdır. 2007'de ne yaptık? Bundan sonraki süreçlerde Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin dedik. Neden buna ihtiyaç duyuldu? 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Abdullah Gül'ün seçiminden önceki Cumhurbaşkanlığı süreçlerinin hiçbirisinde yaşanmamış bir hukuk garabeti yaşandı. 367 garabeti yaşandı. Bunlar niye yapıldı? AK Parti'yi engellemek, AK Parti'nin gösterdiği bir Cumhurbaşkanı seçilmesin diye yapıldı.

-Böyle bir sistem değişikliğine neden ihtiyaç duyuldu?

Çünkü Türkiye'nin hızlı karar alması gerekiyor. Hızlı hareket etmesi gerekiyor. Artık bürokratik engellemelerle karşı karşıya kalmaması gerekiyor. Parlamentonun da hızlı karar alması gerekiyor. Bakın bir anayasa değişikliğinin meclisteki değişim sürecinde neler yaşadık. Burun kırmadan bacak ıssırmaya, kürsü işgalinden kürsüye kendisini kelepçelemeye varana kadar muhalefet adına her türlü rezalet yaşandı. Böyle birşey olabilir mi? Türkiye'nin meclisinde bu tür davranışları sergilemeye kimin ne hakkı var? Muhalefetini yapacaksan adam gibi yap. Ama eski Türkiye'de alışkanlıklarını sergilemenin ne anlamı var? Yani Türkiye, üçüncü, beşinci dünya ülkesi değil ki! Kendi fonksiyonel yapısı içerisinde dünyada söz sahibi olan ülkelerden bir tanesidir yeni Türkiye. Söyleyeceği bir şey olmayanlar kalkıp bu tür davranışlarla engellemeyi kendilerine siyaset tarzı olarak görüyor.

-Muhalefetin "tek adamlık" iddiası ne derece doğru?

Bunu kim söylüyor? Cumhuriyet Halk Partisi. Tek adamlık, CHP'nin kendi siyasi tarihinde var. Diktatörlük diyorsanız dönün kendi siyasi tarihinize bakın. Biz 15 yıldır bu ülkede iktidardayız. 14-15 yıldır bu ülkeyi yönetmeye çalışıyoruz. Hangi hareketimiz insanları ötekileştiren, dışlayan bir harekettir? İnancından, ırkından, fikrinden, siyasi görüşünden dolayı bugüne kadar kimi ötekileştirip dışladık? Bunlara baktığımız zaman Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasi tarihinde en acı örneklerini görüyoruz.

Kimseyi ötekileştirmedik

-AK Parti hiç kimseyi ötekileştirmedi mi? Dışlamadı mı?

Vatan hainliği yapanları tabii ki hukuk çerçevesinde içerisinde ötekileştirmişizdir. Ama vatan hainliği çerçevesinde. Bu ülkeye ihanet edenler, bu ülkeden kaçıp Avrupa Parlamentolarına sığınanlar olmadı mı? Almanya bunlara kucak açmadı mı? Yıllardan beri Avrupa ülkeleri teröristleri beslemiyor mu? Hem maddi olarak, hem fiziksel olarak, hem de lojistik destek olarak bu vatan hainleri Türkiye'ye saldırmaları için beslenmiyor mu? Bütün dünyanın gözü önünde oluyor bunlar. Bu tipleri tabii ki dışlarız.

-AB ülkelerinin Türkiye aleyhine aldığı kararları nasıl değerlendirmek gerekir?

Türk hükümetinin bir bakanına konuşma müsadesi vermiyorsanız neyi konuşacağız. Nasıl bir değerlendirme yapacağız. Maalesef Cumhuriyet Halk Partisi'nin de bu konuda ciddi manada sesi çıkmıyor. Bahçeli sağolsun bir devlet adamlığı tarzını ortaya koydu, destek verdi.

-Seçilme yaşının 18'e düşürülmesini eleştirmekle neyi amaçlıyor CHP?

"18 yaşın ne gereği vardı, neden getirdiniz?" diye soruyor CHP. Gençlere neden güvenmiyorsunuz? Sözde çıkıp gençlik geleceğimizdir diyorsunuz, sloganlar atıyorsunuz. Geleceğimiz olan gençlere siyaset yapma alanındaki bu fırsatı tanımayı çok görüyorsunuz. Niye kendi gençlerinize, çocuklarınıza güvenmiyorsunuz? O zaman Türkiye'nin geleceği ile ilgili yeni liderler nerde ve nasıl yetişecek?

-"Tayyip Erdoğan'ın karakterini, duruşunu biz biliyoruz. Fakat Tayyip Erdoğan'dan sonra bu sistem sıkıntı yaratırsa ne olacak?" diyerek kaygısını dile getirenlere mesajınız nedir?

Tayyip Erdoğan'ı kendi içinden çıkarmış bu toplum yeni Tayyip Erdoğanları da çıkarır. Kendi milletimize ve kendi topluluğumuza niye güvenmiyoruz? Bu, kendi milletine ve toplumuna güvenmemektir. Türkiye'nin 10 yıl sonrasını, 20 yıl sonrasını düşünmek zorundayız. Gençlerimize bu fırsatı vermek zorundayız ki zehir gibi bir gençliğimiz var. Biz sahip çıkmayınca başkaları sahip çıkıyor, alıyor elimizden. Biz sahip çıkalım. AK Parti sayesinde TBMM'ye ilk kez 25-35 yaş arası gençler girdi. Fena mı oldu? Recep Tayyip Erdoğan 40 yaşında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Belediye Başkanlığı'ndaki başarısı Recep Tayyip Erdoğan'a Başbakanlığı getirdi. Başbakanlık'taki başarısı Cumhurbaşkanlığı'nı getirdi. Bir sürü siyasetçi yetişti onun sayesinde. Bir sürü kalifiye insan yetişti. Bürokraside yetişti, siyasette yetişti, kadın siyasetçiler yetişti, genç siyasetçiler yetişti. Bu fırsatı vermemiz gerekiyor, kendimize, halkımıza güvenmemiz gerekiyor.

-Oy kullanma oranlarının artması açısından bir stratejiniz var mı?

Yaptığımız çalışmalarda insanlarımıza; "Git, demokratik hakkını, kararını görüşün Evet de olsa Hayır da olsa sandığa git kardeşim. Sandığa gidip oyuna kullanmazsan söyleyecek sözün olamaz." diyoruz. Biz milletimize güveniyoruz. Bugüne kadar milletimize hiçbir zaman yanlış yapmadık. Her seçimde milletimiz doğru karar verdi. Hoşunuza gitmeyen kararlar olabilir. Ama bu kararı millet verdiyse başımızın tacıdır.

Kimler neden hayır diyor!

-Hayır diyen teröristtir anlamına gelecek bir ifade kullandınız mı hiç?

16 Nisan'da da evet verenler de hayır verenler de bu ülkenin insanlarıdır. Ancak eleştirdiğimiz şu: bunu da çarpıtıp başka türlü söylüyorlar. Terör örgütleri kime hangi görüşten yana karar vererek hayır diyor. Niye? Kandil diyor ki 'Evet çıkarsa bizim işimiz biter.' FETÖ terör örgütü de 'Hayır' çıkması için harıl harıl çalışıyor. Ablalarını, abilerini ev sohbetlerinde dolaştırıyor. Ne oldu da 'Hayır' çıkması için harıl harıl çalıştırıyorsunuz? Demek ki Türkiye'nin geleceği ile ilgili korku ve endişeleri var. Gelişmiş, kalkınmış bir Türkiye olmasın, bölgesinde söz sahibi bir Türkiye olmasın diye önüne geçmeye çalışıyorlar.

-Yeni sistemde Cumhurbaşkanı'nı kim denetleyecek? Yasama işlevsiz hale mi gelecek?

Cumhurbaşkanı, şu anki mevcut sistemde sınırsız yetkilere sahip. Vatana ihanetin dışında hiçbir sorumluluğu yok. Sadece Yüce Divan'a vatana ihanet ederse sevk edilebiliyor. Bugüne kadar bunların da örneği yok. Şimdi yeni sistemde Meclis'in 5'te 3 çoğunlukla Cumhurbaşkanı'nı Yüce Divan'a gönderme yetkisi var. Kalkıp Meclis'in yetkileri elinden alınıyor diyorlar. 15 yıldır CHP de Meclis'te biz de. Bir tane CHP milletvekili çıksın desin ki ben bir tane yasa teklifi verdim ve geçirdim. Bunun örneği yok. Şimdi tam tersine yetki Meclis'e veriliyor. Yasama daha güçleniyor.

-Kararname yetkisi, Meclis'i Cumhurbaşkanı karşısında zayıf düşürür diyenler haklı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir radyoda konuşmasında: "Cumhurbaşkanı bir siyasi partiden seçilirse, Başbakan da başka bir siyasi partiden seçilirse" dediği gibi, değişiklik paketini okumadan yorum yapıyorlar. Cumhurbaşkanı'nın hiçbir kararnamesi yasalara aykırı olamaz. Bireysel hak ve özgürlükle ile ilgili kararname çıkaramaz. Yasalara aykırı kararname çıkaramaz.

-AK Parti teşkilatı referanduma nasıl hazırlandı? Kampanya süreci nasıl gidiyor?

Biz Genel Merkez olarak iki kitap bastırdık ve bunu bütün teşkilatlarımıza gönderdik. Teşkilatlarımıza da "bunları okumadan çıkıp sokakta konuşmayacaksınız" talimatı verdik."Satır satır okuyacaksınız, bilgi sahibi olacaksınız" dedik. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Biz büyük bir camiayız. 10 milyon 50 bin üyesi olan, 1 milyon 600 binden fazla aktif çalışan teşkilat mensubu olan bir siyasi partiyiz. Bunları da yeterli görmedik broşürler yaptırdık, dağıtıyoruz. Ayrıca bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Şehir şehir dolaşıyoruz. Sadece bendeniz 10 ile, 13 ilçeye gitmişim. Bizim gibi Genel Başkan Yardımcılarının her biri, milletvekillerimizin, bakanlarımızın her biri, seçim bölgelerinde harıl harıl bu tür bilgilendirme toplantıları yapıyor. Anayasa değişikliği içerisinde aktif rol oynayan Mustafa Şentop, Burhan Kuzu, Hayati Yazıcı, Abdulhamit Gül ve diğer hukukçu arkadaşlarımız, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Başdanışman olarak görev yapan arkadaşlarımızın her biri her gün Türkiye'nin belirli bölgesinde tabanımızı bilgilendirmekle meşgul. Her gün tabanımızla sistematik bir şekilde önce kendi üyelerimiz, sonra seçmenlerimiz ile tek tek, kapı kapı dolaşıyoruz. Kadın kollarımız bir yandan, Gençlik kollarımız diğer yandan, seçmenlere ulaşarak doğruları anlatıyor.

-Seçmenlere mesajınız nedir?

Biz 15 yıldır bu ülkede hiçbir kesime yanlış yapmadık ve aldatmadık. Ne aldatan olacağız dedik, ne aldanan olacağız dedik. Siyaseti bu kurgu üzerine yaptık. Hamdolsun milletimizi aldatmadık, milletimizde her anlamda bize destek verdi. Aldatmış olsaydık 15 Temmuz'da insanlar sokağa dökülmezdi. Liderine inandığı ve güvendiği için millet bir çağrı ile sokağa indi. O gün lider Kılıçdaroğlu olsaydı, millet onun çağrısına uyar mıydı?