Birileri karar aldı diye tarihimiz değişmez ki!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman parlamentosunda alınan sözde soykırım kararının," bir kıymeti harbiyesi" olmadığını söyledi ve "Birileri o tür bir karar aldı diye tarihimiz değişecek değil" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyaret için gittiği Kenya'da Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüştü.

ALİ ADAKOĞLU / MOGADİŞU

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Afrika seyahatini Somali'yle tamamladı. Erdoğan, kendisini takip eden basın mensuplarına

Uganda ve Kenya'daki temaslarıyla ilgili bilgiler verdi.

- Uganda ve Kenya'daki temaslarınıza ilişkin genel bir değerlendirme alabilir miyiz?

Uganda ve Kenya'da,liderlerin Türkiye'ye karşı olan muhabbetlerini görmenin bahtiyarlığı içindeyim. Gerek Museveni, gerekse Uhuru'yla verimli görüşmeler yaptık. Uhuru'nun anlamı 'hürriyet'; çok gayretli cevval bir arkadaş, bir sene sonra da seçimleri var. Uganda'da ise seçimler yeni yapıldı ve yüzde 62 ile Museveni seçildi. 30 yılı aşkın bir süredir de başkan. Temaslarımız gayet başarılıydı. İş adamlarımız da yaptıkları görüşmelerle iyi sonuçlar elde ederlerse, buralar ülkemiz için iyi bir pazar olacaktır. Bütün mesele hazine garantisi almaktır. Bu olursa, işi sağlama bağlamış oluruz. Museveni de Uhuru da, bu konuda tamam diyorlar. Temenni ederim ki Türkiye'ye yapacakları seyahatlerde bu görüşmeleri, belli bir neticeye kavuştururuz. Ağustos ayı içerisinde bizde olacaklar. Kendileri ile o zaman noktayı koyarız.

Kararın kıymeti yok

- Bizler Kenya'da iken Alman Parlamentosu da 1915 olaylarına ilişkin malum tasarıyı onayladı. Bundan sonra Almanya ile ilişkilerimiz nasıl seyredecek?

- Önemli olan niyetu2026 Karşınızdaki dost olmamakta direniyorsa zaten yapılacak bir şey kalmaz. Ama biz, 'Niyet hayır, akıbet hayır' diyoruz. Dolayısıyla bizler dostlarımızı çoğaltmanın gayreti içinde olacağız. Ama aksi şekilde davrananlar, önemli bir dostlarını kaybetmiş olurlar. Bizim orada 3 milyonu aşkın insanımız var. Bunların Alman ekonomisi içerisinde çok ciddi potansiyeli var. Tabii ki orada parlamento içinde yapılan tartışmaların, konuşmaların notları henüz bize ulaşmış değil. O notlar üzerinden bir değerlendirme yapacağız.

Alman parlamentosunda alınan o kararın, esasen bir kıymeti harbiyesi yok. Bizim 1915 olaylarıyla ilgili yaklaşımımızın ne olduğu ortada. Birileri o tür bir karar aldı diye tarihimiz değişecek değil. Farkında olmadıkları konu şu: Türkiye gibi bir dostu kaybetme riskiyle karşı karşıyalar. Dediğim gibi Türkiye'ye dönmemin ardından, Başbakanımızla, Dışişleri yetkililerimizle oturup konuşacağız, gerekli değerlendirmeleri yapacağız. Nitekim Almanya'daki Büyükelçimiz istişare için Türkiye'ye çağrıldı. Onun da görüşleri alınacak. Ne yapacağımıza, yapacağımız değerlendirmeler neticesinde karar vereceğiz.

MOGADİŞU BÜYÜKELÇİLİĞİ: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyaret için bulunduğu Somali'nin başkenti Mogadişu'da Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile birlikte Türkiye'nin Mogadişu Büyükelçiliği'nin açılışını yaptı. Açılışta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Mahmud'un eşi Qamar Omar Ali ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da yer aldı.

AİHM kararı ortada

-Yahudi soykırımını yapan, Holokost'un faili olan Almanya, acaba bu tür bir kararla deyim yerinde ise kendine ortak mı arıyor?

- Holokost ile 1915 olayları arasında herhangi bir benzerlik yok. 1915 olayları ile AİHM'nin aldığı karar da son derece açık. AİHM kararında, Ermeni anlatısının mutlak gerçek olmadığı ve özgürce tartışılabileceği, Ermeni anlatısını sorgulayan görüşlerin ifade özgürlüğünün mutlak koruması altında olduğu, 1915 olayları ile Holokost arasında benzerlik kurulamayacağı açıkça ifade ediliyor. Bu tespitler hukuken de bağlayıcı. AİHM, bunları açık ve net olarak söylüyor.

Mülteci sorunu bağlantısı

- Alman Parlamentosu'nun böyle bir karar almasını, Türkiye'nin mülteci politikasına karşı bir adım olarak yorumlamak mümkün mü?

- Geri Kabul Anlaşması, vize serbestisi gibi meseleler, AB'yle ilgili konular. Bizim bu konulardaki tavrımızın ne olduğu da belli. Bunu Dünya İnsani Zirvesi sırasında Şansölye Merkel'e de anlattım. Söz konusu iki konu eş zamanlı olarak yapılmak durumundadır. Eş zamanlı olarak yapılmazsa, biz de gerekli adımı atmayabiliriz. Yani Geri Kabul Anlaşması'nın TBMM'den, Bakanlar Kurulu'ndan geçmiş olması bu işin artık bitmiş olduğu anlamına gelmez. O işin bizim Göç İdaresi'nden de ayrıca geçmiş olması.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Uluslararası Mogadişu Aden Abdelle Havaalanı'ndan büyükelçiliğe gidişi esnasında güzergah boyunca ellerinde Türk ve Somali bayrağı bulunan somaliler sevgi gösterisinde bulundu.

- Peki Türkiye, Alman parlamentosunda onaylanan karara karşı ne gibi adımlar atacak?

- Alman parlamentosunun kararı hayra alamet bir adım değil. Dediğim gibi önce gereken değerlendirmeleri yapmamız lazım. Öfke ile kalkıp zararla oturmak bize yakışmaz.

Üst akıldan talimat

- Bu çerçevede Almanya'ya karşı ekonomik tedbirler gündeme gelebilir mi?

- Bu tür şeyleri konuşmak için erken. Tekrar söylüyorum. Önce oturup olayı iyi değerlendirmemiz lazım. Ama enteresan olan bir şey var. Burada da bir üst akıl var. Niye mi? Düşünebiliyor musunuz, oylamada bir ret, bir de çekimser,bir de oylamaya katılmamış olanlar var. Almanlar için bu kadar milli bir mesele mi bu? Geçen sene 1915 olaylarının yüzüncü yılıydı. Böyle bir tasarı niye geçen sene oylanmadı da bu sene oylandı. Bunlar düşündürücü tabii! Üst akıldan kendilerine böyle bir talimat gelmiş olmalı ki böyle bir adım attılar. Şimdi merak ediyorum: Alman yöneticiler böyle bir karardan sonra benim şahsıma, Başbakanımıza hangi yüzle bakacaklar acaba?

Grubu ikna edemedi

- Şansölye Merkel'in oylamaya katılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Birkaç gün önce yaptığımız telefon görüşmesinde, elinden geleni yapacağını söylemişti. Ben 40 yıldır siyasetin içindeyim. Grubun ikna edilememesini anlayamıyorum. Keşke katılıp oyunu verseydi.

- Türkiye-Almanya ilişkilerinin bu noktaya gelmesi, Türkiye-AB müzakerelerini olumsuz etkiler mi?

- Almanya'ya olan hadiseye, Almanya'yla alakalı bir mesele olarak bakmak lazım. Bunu bir Türkiye-AB olayı gibi görmek doğru olmaz. AB olayını ayrı değerlendirmek lazım.

- Alman parlamentosunda alınan karar, aslında Almanya'ya yönelik bir operasyon gibi de görülebilir mi? Zira bununla Türkiye ile ilişkiler sabote ediliyor. Bunun bölgesel hesaplarla bağlantısı, bir tür provokasyon olması mümkün mü?

- Almanya'daki bazı kesimlerin son zamanlarda Türkiye konusundaki tavırlarının pek kabule şayan olmadığını daha önce ifade etmiştim. 'Alman ekolü' diye bir ifade kullanmıştım. Bu ekol şu anda Türkiye üzerinde bazı operasyonların içinde, peşinde. Bu konuda Alman medyası da bir hayli aktif. Türkiye'de bağlantıları da var tabii. Tüm bu hususları da iyi incelemek lazım.

İsrail'le olan ilişkiler

- İsrail'le ilişkiler ne durumda? Geçtiğimiz günlerde Netenyahu, "Anlaşmaya çok yakınız. Önümüzdeki hafta bir Avrupa ülkesinde görüşmeler olacak" dedi. Detay verebilir misiniz?

- İsrail ile olan görüşmeler uzun zamandır devam ediyor. Ben mayıs ayının sonuna doğru görüşmeler neticeye bağlanır diye düşünüyordum. Fakat bazı gelişmeler sebebiyle bir sarkma oldu. Bizim bu konudaki şartlarımız belli. Özür, tazminat,Gazze'ye ambargonun kaldırılması. Özür ve tazminatın ardından, ambargonun nasıl kaldırılacağının netleşmesini bekliyoruz. Tabi İsrail'deki yeni hükümetin bu hususlarda nasıl davranacağı da önemli? Liberman'ın Savunma Bakanlığı'na gelmesi bu durumu nasıl etkiler? Netenyahu, hükümeti kurarken Liberman ile bu konuları görüştü mü? Şimdi yapılacak olan görüşmelerde, zannediyorum bu konular da ele alınacaktır.

- Bahsettiğiniz bu görüşme nerede yapılacak?

- Müsaade edin de o görüşmenin yapılacağı yeri söylemeyelim.

ABD'nin verdiği sözler

- Son zamanlarda Suriye konusunda sık sık bir ifade kullanıyorsunuz. "ABD taahhütlerini yerine getirmezse, kendi göbeğimiz kendimiz keseriz" şeklinde. Bu ifadeyle tam olarak neyi kastediyorsunuz?

- Bizim gerek Suriye'de, gerek Irak'ta, NATO müttefikleri olarak ABD ile ortak çalışmalarımızın olması gerekir. Mesela biz Afganistan'a niye gittik? NATO üyesi bir ülke olarak ABD'nin davetine icabetle gittik. Üstelik halen de orada kalmaya devam eden 4-5 ülkeden biriyiz. Şimdi Irak'ta aynı şey oldu. Ama Irak'la ilgili olarak örneğin Başika'daki mevcudiyetimizi birileri sorun gibi gösterebiliyor. Biz Başika'ya DAİŞ'le mücadele için gittik. Bunu da merkezi yönetimle, civardaki yöneticilerle konuşarak yaptık. Tüm bunları Sayın Obama'ya da söyledim. Müşterek hareket edilmesi gerektiğini belirttim. Bu Suriye için de geçerli. Onların genelkurmayları ile bizim genelkurmayımız görüştü. Görüşmeler olumlu gelişiyor. En son Münbiç'i DAİŞ'ten arındırma meselesiyle ilgili olarak da görüşmeler oldu. Suriye Demokratik Güçleri'nde 2500 kadar Arap var. Bunlara 450 YPG'linin de lojistik destek verdiğinden söz ediliyor. Türkiye olarak biz hassasiyetimizi, kararlılığımızı muhataplarımıza söyledik. Kuzey Suriye'de yeni bir sorun yaşamak istemiyoruz. Arkadaşlarımız yoğun bir temas halinde ABD'li mevkidaşları ile görüşüyorlar. Gerekirse kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.

Münbiç Arapların yeridir

- Münbiç civarındaki son gelişmelerle ilgili olarak size gelen bilgiler ne yönde?

- Bize gelen bilgilere göre 12 köy DAİŞ'ten alındı. İlerleme her geçen gün devam ediyor. Yalnız orada önemli olan bir şey var. Münbiç Kürtlerin değil, Arapların yaşadığı bir yer. Kürtler gelip oraya yerleşmeleri gibi bir mantık olmaz. Orada Teşrin Barajı'nın doğusu batısı meselesi var. Biz YPG'nin batıya geçmesini istemiyoruz. ABD ise 'Lojistik için gelseler de geri dönecekler' diyor. Dedikleri gibi mi olacak, izliyoruz.Ama orası zaten Araplara ait.Dolayısıyla aksi bir gelişmeye, Araplar da müsaade etmez.

- Türkiye-Rusya ilişkileriyle ilgili olarak gerek Putin'in gerek sizin pozitif açıklamaları oldu. Ama diğer Rus yetkililer, Putin'in yaklaşımından farklı şeylerden de söz ediyorlar. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Ben Putin'in açıklamalarına itibar edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Negatif yaklaşımlar sergilemenin,buna fırsat verecek açıklamalar yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Neler yaşandığını herkes biliyor. İhlal dolayısıyla angajman kuralları neticesinde hava sahamızda vurulan uçak Suriye'ye düştü. Kurtulan pilot ise Suriye'deki muhalif unsurlar tarafından öldürüldü. Türkiye o pilotun naaşını alabilmek için de yoğun çaba harcadı. Bir Ortodoks papaz ile dini vecibelerin yerine getirilmesi dahil, pilotun naaşı konusunda da azami hassasiyet sergilendi. Hatta Rusya'ya naaşı kendi uçaklarımızla göndermeyi teklif ettik. Onlar naaşı kendi uçaklarıyla götürmek istediler. Biz Türkiye-Rusya ilişkilerinin böyle bir hadiseye kurban edilmemesi gerektiği kanaatindeyiz.

Paralel Yapıyla mücadele

- Son MGK'da alınan tavsiye kararında paralel yapı Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) diye nitelendi.

- Bu, paralel yapıyla mücadele konusunda yargının da elini güçlendirecek. Paralel yapıyla ilgili yargıdan çıkmış olan bazı kararlar var zaten. Bu yeni süreçle belki kararlar da çıkacak. FETÖ'nün MGK Siyaset Belgesi'ne terör örgütü olarak girmesi, bunun yargıya yansıması, etkisini hissettirecek.

- Ama bu terör örgütünün başı ABD'de yaşıyor. Ve onlar terör örgütü görmediklerini açıklıyor. ABD'nin tutumunda bir değişiklik olur mu?

- Bunu hep beraber göreceğiz. Terör örgütü söz konusu olduğunda ABD kanunlarında CIA ve FBI'a araştırma yapma talimatı verilmesi mümkün. Bu çerçevede, oradaki federal hakimler, savcılar harekete geçebilirler.

-Uganda ve Kenya ziyaretlerinizde de gündeme geldi mi paralel yapı meselesi? Mesela, Uganda'da 2 okulları var, göl kenarında 60 dönüm arazileri var. Kenya'da da çok güçlüler.TUSKON'un şubesi var...

- Konuştuk. Bilgileri paylaştık. Dediklerimizi not aldılar. Türkiye Cumhuriyeti'nde bunlara nasıl bakıldığını öğrenmelerinin ardından, bu ülkeler de artık bunlara farklı bakacaklardır. Anlattıklarımız neticesinde, buradaki yöneticilerin kulağına en azından kar suyu kaçıyor. Bunlara artık şüphe ile bakıyorlar. Mesela TUSKON'un falan, artık eski gücü kalmadı, bitti. En büyük kayıpları dersaneler. 1 milyar dolarlık yıllık gelirleri vardı dershane ve okullardan. Bu gitti. Kendilerine yeni yeni kaynaklar oluşturabilmeleri artık hiç de kolay olmayacak.

Başkanlık sistemi konusu

- Yeni hükümetle birlikte, başkanlık sistemi daha hararetle gündeme girecek gibi görünüyor. Başkanlık sistemi mi, partili cumhurbaşkanlığı mı? Hangisi daha olası?

- Parlamentonun yol haritasında bazı öncelikleri var. Arkadaşlar, "İç tüzüğün mutlaka değişmesi gerekiyor" diyorlar. Anayasa Komisyonu'nda yaşananları biliyoruz. Bu böyle bir İç Tüzükten kaynaklanıyor. İcabında 40-50 kişi, 316 kişinin kullandığı sözle mukayese edilemeyecek zaman kullanıyor. Elbette herkesin belli bir söz hakkı olacaktır. Ama bu makul bir prosedür dahilinde olmalı. Önerge üstüne önerge vererek zaman kaybına yol açılmasına mani olunmalı. Başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanlığı aslında çok çok farklı şeyler de değil.

- Mevcut şartlarda, partili cumhurbaşkanlığının daha kolay mümkün olabileceğini söyleyenler var..

- Aslında ben, partili cumhurbaşkanlığı meselesini, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de dillendirmiştim. Ama, bunu anlamak istemeyenler, hadiseye farklı yaklaştılar.

Türk tipi başkanlık

- Yine de nihai hedefiniz, partili cumhurbaşkanlığından ziyade, başkanlık değil mi?

- Dedim ya çok da fark etmiyor. Bu konu öyle çok çok siyah beyaz değil. O kadar birbirinden kopuk değil. Bütün mesele partili cumhurbaşkanlığının içini neyle nasıl dolduracağınız. Önemli olan bu. Önemli olan bunun içini adil bir şekilde, demokratik hukuk devleti kuralları çerçevesinde doldurabilmek. Bu yapıldığı zaman mesele bitmiştir. Ben dünyadaki çeşitli uygulamaları inceleyerek kendi sistemimizi oluşturabileceğimizi de söyledim. Bir arı gibi tüm çiçeklerden nasibimizi almayı, böylece en idealini ortaya koymayı önerdim. Bunu "Türk Tipi Başkanlık" olarak ifade ettim, ondan da rahatsız oldular...

Ekonomide çift başlılık olur mu?

- Yeni hükümette, ekonomi yönetiminde yetkiler parçalandı. Burada iki başlılık sancısı çıkmaz mı?

- Çıkmaz. Hatırlarsanız, ben Başbakan olduğumda bütün yetkiler Ali Bey'de (Babacan) değildi. İkinci dönemde ben Ali Bey'de toplamıştım o yetkileri. Dolayısıyla bugünkü durumun, iki başlılığa neden olması mümkün değil. İkisi de yapacakları şeyleri Sayın Başbakan'la paylaşacak. Onunla paylaşamadan kendi başlarına adım atmaları mümkün değil. Üçlü kararname ise sonunda bize de gelir.

Devleti yanında Hissedecekler

- Gerek MGK'da gerekse Bakanlar Kurulu'nda, PKK terörünün bitirilmesi noktasında, 'Sona hiç bu kadar yaklaşılmadı' tespiti paylaşılıyor.

- Operasyonların yapıldığı il ve ilçelerde sürekli açıklamalar yapılıyor. Yüzde 80, yüzde 100, mesela Nusaybin'de yüzde 95 deniyor. Bunlar güvenlik güçlerimizin elindeki oranlar. Ama iş bununla kalmayacak. Yeni yönetimle bir şeye başlıyoruz. Bu söylenen il merkezlerinde, ilçelerde yoğun şekilde, vatandaşlarımız devletin onların yanında olduğunu somut bir şekilde hissedecek... Oraların nasıl değiştiği açıkça görülecek. Bu bizim 6 ay ile bir yıl arasında bir zamanımızı alır. Hak sahipleri yerlerini alacaklar.