Bir mütefekkir: Peyami Safa

İsmail Özcan

1889'da İstanbul'da doğan, 54 yıl önce 15 Haziran1961'de yine İstanbul'da ölen Peyami Safa, 20. yüzyılın ilk yarısında fikirleriyle, romanlarıyla Türk edebiyatına damga vurmuş birkaç yazardan biridir. Onların da önde gelenidir. Peyami Safa Türk yazarları içinde düzenli bir eğitim görmeyen, ne ortaokul lise, ne de üniversite diploması olan, kendi kendini yetiştiren (otodidakt) bir yazardır. Sadece bir yazar değil, gerçek bir mütefekkir hatta bir filozoftur. Allah inancını, din kurumunu, birey-toplum ilişkilerini, politik ideolojileri, cumhuriyet devrimlerini çok orijinal analizlere tabi tutup sentezlere ulaştıran sağlam bir felsefeye sahiptir. Bu alanda onun çapında gerçekçi ve sağlıklı fikirler üretmiş başka yazarlar göstermek zordur.

Peyami Safa, baştan ayağa yazarlık kabiliyeti ile yaratılmış, donatılmış bir insandır. O, bu alandaki kabiliyetini hiç ziyan etmemiş, ömrünün sonuna kadar büyük bir hırsla kullanmıştır. Geçimini sadece yazılarıyla, kitaplarının gelirleriyle sağlayan az sayıdaki yazarlardan biridir. Bu arada yalnızca para kazanmak amacıyla bilhassa gençlere yönelik olarak yazdığı polisiye ve macera romanlarında Peyami Safa adını değil, Server Bedi imzasını kullanmıştır. Onun atmış iki yıllık ömrüne sığdırdığı romanları, polisiyeleri, düşünce yazılarını, araştırmalarını aynı uzunluktaki bir ömre sığdırabilecek yazarların sayısı sınırlıdır.

Yazdığı bir düzine kadar romanın her birinin bir mesajı vardır. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Türkçede psikolojik, Matmazel Noralya'nın Koltuğu mistik romanın öncüsüdür.

Günlük gazete yazılarında hemen her konuya değinmiş, en girift politik, ekonomik, felsefi konuları popülerleştirerek anlatmayı başarmıştır. Çok çeşitli konulardaki gazete yazılarının kitaplaştırılmasından ayrı olarak milliyetçilik (nasyonalizm), sosyalizm, mistisizm gibi birçok konudaki düşünceleri de ayrıca kitap olarak yayımlanmıştır. Çok az Türk yazarı Türk milletinin çeşitli sorunlarıyla ilgili olarak Peyami Safa kadar kafa yormuş, bu sorunların çözümü için yol göstermeye, reçete sunmaya çaba harcamıştır. Eğer bir Türk intelijansiyasından bahsedilecek olursa Peyami Safa bunun tepesinde yer alabilecek tek isimdir.

Onun döneminde kendilerini ilerici, Atatürk devrimlerinin sahibi olarak gören bazı yazar ve aydınlar, Peyami Safa'yı savunduğu dindar/muhafazakar dünya görüşü ve bu görüşü destekleyen düşüncelerinden dolayı gericilikle, "kart yobaz"lıkla suçlamışlardır. Peyami Safa da onlara, "Siz insanları bedeninin cildiyle değerlendiriyorsunuz, doğrusu yazdığı kitap ciltleriyle değerlendirmektir." diye karşılık vermiştir. Gerçekten onu gericilik/yobazlıkla suçlayanlar onun "Türk İnkılabına Bakışlar" adlı eseri gibi bir eser yazamamışlardır. Türk İnkılabına Bakışlar, Atatürk devrimlerinin bugün bile aşılamayan gerçekçi bir analizi ve yorumudur. Onu okumamış olanlar Atatürk devrimleri hakkında ayağı yere basan fikirlere ve yorumlara sahip olamazlar.

Peyami Safa aralıksız yazdığı gibi aralıksız okumuştur. Kendi kendine öğrendiği üst düzeydeki Fransızcasıyla Batı'daki yenilikleri, gelişmeleri çok yakından takip etmiştir. Yakın dostu Prof. Dr. Ayhan Songar, onun engin bilgisi ve dünyadan haberdarlığı ile ilgili olarak şöyle diyor:

"Ben bir tıp akademisyeni olarak onun yanında özellikle Batı dünyasında tıptaki herhangi bir gelişmeden bahsetmeye korkardım. Çünkü o gelişmeleri benden önce öğrenmiş olacağı için beni nal toplamakla suçlayabilirdi."

Spiritüalizm ve metafizik de onun ilgi alanlarından biriydi. Ruhla, fizikötesi alemle ilgili sayısız yazı yazmış, araştırmalarda bulunmuştur. Mistisizm adlı eserinde bu araştırmaları ile ilgili değerli bilgiler bulunmaktadır.

Peyami Safa'nın tek çocuğu olan Merve Safa, 1961'de Erzincan'da yedek subaylığını yaparken vefat etmiştir. Yaşlı babaya bu tek evladının ölüm haberini vermek herkesin harcı olmadığı için Peyami Safa'nın sevenleri, dostları bu görevi ruh doktoru Ayhan Songar'a vermişler. O da bu haberi Peyami Safa'ya uygun bir dille vermiş. Peyami Safa çok üzülmesine, sarsılmasına rağmen metanetini kaybetmemiş. Tek isteği, oğlunun tabutunun Türk bayrağına sarılı olarak İstanbul'a gönderilmesi olmuş. Ayhan Songar, Peyami Safa ile kendisinden başka kimsenin olmadığı bir odada bunları konuşurken bir ara odada bulunan piyanonun tuşları çalma hazırlığı yapar gibi inip kalkmış. Bunun üzerine Peyami Safa, "Piyanoyu çalan Merve'nin ruhuydu" demiş. Peyami Safa kendi hayatında birçok spritüel tecrübe yaşamış bir filozof yazardı.

Peyami Safa daima ciddi, son derece az gülen bir karaktere sahipti. Ama sırası geldiğinde espri yapma fırsatını da kaçırmazdı. Onun tanınmış bir esprisi şudur:

Peyami Safa romanlarından bazılarının müşterisi olan bir yayıncı ile konuşuyormuş. Yayıncı sormuş:

u2014 Üstat, benim gözlerimden birinin takma olduğunu biliyor musun?

u2014 Evet biliyorum.

u2014 Ama hangisinin takma olduğunu biliyor musun?

Peyami Safa,

u2014 Evet, biliyorum, demiş ve "şu" diye takma olan gözü göstermiş.

Adam hayret etmiş:

u2014 Yahu nasıl anladın? Takma olmayan göze o kadar benzer ki...

Peyami Safa, kendi yayıncısının şahsında bütün yayıncıların insafsızlığını ima eden bir cevap vermiş:

u2014Çünkü daha insaflı bakıyor.

Ruhu şad olsun.