Fransız denizci, denizaltı kaşifi, fotoğrafçı, mucit, savaş kahramanı, yazar ve su altı arkeolojisinde öncüdü. Mühendislik ve teknoloji tarihinin en önemli katkıları arasında günümüz scuba ekipmanlarının, özellikle de dalış düzenleyicisinin icadı bulunmaktadır. Daha geniş kitlelere, okyanusun doğal hazinesi ve kirliliğin etkileri konularında dünya çapında izleyicileri eğiten televizyon yapımcılığı ve yazması ile tanınır. Dalış buluşları, bilim insanlarının ve kaşiflerin Dünya'yı ve denizdeki gizli özelliklerini daha fazla keşfetmelerini sağladı. Bir ayetle hayatı değişen Kaptan Cousteau (Kusto) kimdir?
Kaptan Kusto’ nun “Calypos” isimli inceleme gemisiyle Atlas Okyanusunda inceleme yaparken Ak Denizle Atlas Okyanusunun birleştiği noktada suların birbiriyle karışmadığını tespit ettiğini izlemiştik.
Yine; Kaptan Kusto’nun Aden Körfezi ile Kızıl Denizin birleştiği Mendep boğazında da suların birbirine karışmadığını gördüğü, Kuran’da denizlerin birbirine karışmayacağına dair ayetleri görünce Müslüman olduğu söyleniyor.
Bu olay doğru mudur?
Gerçekten Kuran’da denizle ilgili ayet var mıdır? ”
İşte Sayın Ali İhsan beyin sorusu bu…
Kaptan Cousteau’nun Müslüman olması; gerçekten deniz altında geçen hayatı boyunca karşılaştığı tabiat olaylarının Kur’an-ı Kerim’de açıklandığını görmesinden kaynaklanmıştır.
Kaptan Coustea; Akdeniz’i incelerken kendine has sıcaklığı, tuzluluğu ve yoğunluğu olduğunu, Atlas Okyanusunu incelerken sıcaklık, tuzluluk, yoğunluğun daha farklı olduğunu tespit etmiş, bu iki su kütlesinin Cebelitarık Boğazında birleştiğini fakat birbirine karışmadan binlerce yıldır özelliklerini koruduğunu tespit etmiştir.
Yakın arkadaşı Prof. Dr. Maurice Bucaille; Kaptan Coustea’ya Kur’an-ı Kerim’deki Rahman Suresi’nin 19-20’inci ayetlerini okuyunca İslama olan hayranlığını gizleyememiş ve “ Modern ilmin 14 asır geriden takip ettiği Kur’an, ben şahadet ederim ki, Allah kelamıdır ” diyerek Müslümanlığı kabul etmiştir.
Rahman Suresinin 19-20’inci ayetinde; “Allah iki denizi birbirine salmıştır. Birbirine kavuşurlar fakat ikisi arasında bir engel var, biri diğerine karışmaz” buyruluyor.
İşte Kaptan Coustea’yu bu ayet Müslüman olmaya sevk etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de denizlerle ilgili, denizcilikle ilgili 49 ayet-i kerime vardır.
Cousteau’yu hayrete düşüren ve Müslüman olmasını sağlayan ayete benzer başka ayetler de vardır.
Furkan Suresi’nin 53. ayetinde; “O (Allah) ki iki denizi salıverip yaklaştırdı, birinin suyu tatlı, içimi kolay, öbürünün suyu tuzlu, acı. Allah ikisinin arasına bir engel ve aşılması zor bir bent koymuştur” buyrulmaktadır.
Yine; Fatır Suresinin 12. ayetinde; “iki deniz birbirinin aynı olamaz. Birinin (suyunun) tadı güzel, çok hafif, içimi kolaydır. Diğerinin (suyu) ise tuzlu kekredir. Her birinden taptaze et (çıkarıp) yersiniz ve takıp süsleneceğiniz ziynet eşyası çıkarırsınız” buyruluyor.
Başka bir ayette : “O iki denizden de inciler ve mercan çıkar” (Rahman Suresi 22) buyrulmaktadır.
İbrahim Suresinin 32. ayetinde gemilerden, Nahl Suresinin 14. ayetinde denizlerin insanların hizmetine sunulmasından, Lokman Suresi’nin 31. ayetinde yine gemilerin denizde yüzmesinden bahsedilmektedir.
Tıpkı denizlerden bahsedildiği gibi yeryüzündeki oluşumlarla ilgili ayetler Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerine serpiştirilmiştir.
Modern ilimlerle meşgul olanlar Kur’an-ı Kerimdeki kainatın yaratılışı, göklerin ve yerin yaratılışı, jeoloji, fizik, biyoloji, hayvan toplulukları, insanların yaratılışı ve üremesi ile ilgili ayetleri görünce Kaptan Coustea gibi İslam’ la müşerref olmaktadırlar.
Goethe, Puşkin,Tolstoy, Roger Gardudy, Zef Clement, Prof. Dr. Maurice Bucaile …
Margaret Marcus, Leopold Wess, Cecilia Cannolyly, jim CIinging, Maurice Bejart, Catherine Delorme, ferdinand Goidschmit …
Jacouses Yves Cousteau (Kaptan Kusto), Lev Aicinder, Tina Gfanzil, stevia Wonder, schirooki Ralf abas…
Dr. Robert D. Crane, Vıncent Montel, Yasin Gold CatStevens, Boney-M , Abdullah Bubenheim…
Mary Weld, Juli Torralbo, Tamara ve daha binlerce isim kâinata, kâinattaki harikulade işleyişe, dünyadaki canlı cansız varlıklara bakarak İslamiyeti kabul etmişlerdir.
Kaptan Cousteau (Kusto) kimdir?
Denizlerin gizemli perdesini aralayan, insanlığı deniz altının büyüleyici güzelliklerine bir adım daha yaklaştıran Kaptan Cousteau'nun bugün 100. doğum yıldönümünü... Onu sadece kaptan sıfatıyla anmak elbette büyük haksızlık olur. O hem bir okyanus uzmanı, hem "Légion d'Honneur" unvanı almış bir deniz subayı, hem bir bilim adamı, hem de iki Oscarlı bir sinema yönetmeniydi. Bir hayatın içine birkaç kişininkini sığdıran bu muhteşem adamdan hepimizin öğreneceği bir şeyler var.
Kaptan Cousteau kimdir?
Jacques-Yves Cousteau, 11 Haziran 1910 tarihinde Fransa’nın Bordeaux kenti yakınlarında yer alan zengin bir pazar şehri olan St. Andre-de Cubzac’de dünyaya geldi. Ailesinin yerleştiği Marsilya civarlarındaki küçük koylar sayesinde denizi keşfeden Cousteau, dört yaşında yüzmeyi öğrendi. Küçük Jacques-Yves daha sonra ailesiyle iki yıllığına gittiği Amerika’da, göl kıyısındaki bir yaz kampında nefesini tutarak dalmayı öğrendi.
Denize olduğu kadar makinelere karşı da büyük bir ilgisi vardı. Henüz 13 yaşındayken pille çalışan bir araba yapmıştı. Amerika’dan Fransa’ya döndüklerinde birikmiş parasıyla küçük bir kamera alıp ilk filmini çekti ve yine 13 yaşındaydı. Filmi çekmeden önceyse kamerayı söktü ve parçalarına ayırıp nasıl çalıştığını keşfetti.
Jacques-Yves tüm bunların yanında okulda sorunlu bir öğrenciydi. Bu yüzden ailesi onu Alsace’da katı kuralları olan Stanislas adında yatılı bir okula gönderdi. Burada başarıyı yakalayan Cousteau, mezun olduktan sonra 1930’da, yani 20 yaşındayken, Brest Deniz Akademisi’ne girdi. Akademide eğitim için düzenlenen dünya turuna katılırken yanına kamerasını da alıp gördüğü egzotik mekânları makaralar dolusu filme çekti.
Eğitim sonrası Fransa’ya dönen Cousteau, genç bir deniz subayı için zamanın en heyecan verici kurslarından birine katıldı: Fransız Donanması Havacılık Okulu’nda uçmayı öğrendi. Fakat pilotluk sınavından birkaç hafta önce yaptığı araba kazası yüzünden iki kolu birden kırılınca pilotluk kariyeri başlamadan sona erdi. Bu kazanın aslında Cousteau’nun hayatını kurtarmış oldu, çünkü Havacılık Okulu’ndaki tüm arkadaşları bir süre sonra patlak verecek olan II. Dünya Savaşı sırasında öldü.
1933’te artık Fransız Donanması’na mensup bir topçu subayı olan Cousteau 1935’e kadar Primauguet Kruvazörü’nde görevli olarak Uzak Doğu’da bulundu. Döndüğünde Toulon’daki deniz üssünde topçuluk eğitmenliği yaptı. Bu arada arkadaşları Philippe Taillez ile Frédéric Dumas ile birlikte yüzücü gözlükleriyle dalış denemeleri yapmaya başladı. 1936 yılı, Cousteau’nun deniz altının güzelliğini gerçek anlamda keşfettiği ilk yıl oldu.
Aynı yıl, öğrenci olan Simone Melchoir ile tanıştı ve ertesi yıl evlendi. Bu evlilikten iki oğulları oldu: Jean-Michel Cousteau (1938) ve Philippe Cousteau (1940)...
Cousteau ve iki arkadaşı (Taillez ve Dumas) daha derine dalarak daha uzun süre su altında kalmak istiyorlardı. Kendi yaptıkları şnorkelleri; vücudu kaplayan, yalıtılmış dalış giysileri ve içinde sıkıştırılmış hava bulunan tüplerle yaptıkları taşınabilir soluma cihazlarıyla kendi dalış takımlarını oluşturdular. Deneme dalışlarını kaydetmek içinse Cousteau, kamerası için su geçirmez bir kılıf geliştirdi. Üç arkadaşın yaptığı bu su altı araştırmalarını II. Dünya Savaşı’nın başlaması bile sekteye uğratamadı.
Cousteau savaşta direniş hareketlerin katıldı ve İtalyan işgal kuvvetleri arasında casusluk yaptı. Bu hizmetlerinden dolayı da savaş sonrası Legion d’Honneur nişanıyla onurlandırıldı.
Dalgıç kıyafetlerinin çok ağır ve pahalı olması ve dalgıcın hareketlerini çok kısıtlaması Cousteau’yu rahatsız ediyordu. Bu nedenle içinde zorlanmadan yüzülebilen dalış kıyafetleri arayışı içindeydi. Araştırmaları sonucunda Fransız mühendis Emile Gagnan ile tanıştı. Gagnan savaş döneminde, arabalarda benzin yerine gaz kullanılmasını sağlayan bir araç geliştirmişti. Cousteau ile birlikte, deniz altının basınçlı ortamında, dalgıçtan gelen talep üzerine tüpteki sıkıştırılmış havayı otomatik olarak ayarlayan bir regülatör yaptılar. Buluşlarına “Aqua-lung” (aqua, latince'de su, lung da ciğer demektir) adıyla patent aldılar. Bu aygıt ilerde daha çok “scuba” (self-contained underwater breathing apparatus- su altında kendi kendine soluma aygıtı) olarak tanınacaktı.
Haziran 1943'te, Fransız Riviyerası'nda, Cousteau 23 kg ağırlığındaki, iki hava tankı, hortum, regülatör, ağızlık ve gözlükten oluşan bu ilk scuba ile 18 m derinliğe daldı. Her şey yolunda gitmişti; ne hareket etmekte zorlanıyordu, ne de tüpteki havanın gelişi engelleniyordu. Bunu takip eden aylarda Cousteau, Taillez ve Dumas çoğu filme çekilmiş 500’den fazla dalış yaptılar. Bu süre içinde Cousteau 65 metreye dalarak bir rekor kırdı. Bu arada ekip için bir başka önemli konu daha vardı: vurgun yemekten kaçınmaları ve derinlik sarhoşluğuyla başetmeleri gerekiyordu. O nedenle Cousteau ve arkadaşları güvenli dalmanın yöntemlerini geliştirdiler.
Fransız Donanması’ndaki görevini sürdüren Cousteau, 1946’da GERS’I (Groupe d’Etudes et de Recherches Sous-marines – Denizaltı Araştırma ve Çalışma Grubu) kurdu. Bu ekip savaştan sonra Fransız limanlarındaki Alman mayınlarını temizlemekte büyük bir başarı gösterdi. 1948’de kaptan olan Cousteau GERS ile ilk Akdeniz seferini düzenledi. Elie Monnier isimli eski bir römorkörde toplanan GERS, Mahia’da (Tunus) bulunan ve Romalılar zamanından kalma 2000 yıllık bir batığı ortaya çıkarttı. Bu çalışma, otonom dalışı kullanan ilk arkeolojik deniz altı operasyonuydu. İki yıl sonra Fransız Okyanus Kurumu Başkanlığı’na getirilen Kaptan Cousteau, bir yandan Akdeniz’deki dalışlarına devam ediyor, diğer yandan da başka denizleri keşfetmenin hayallerini kuruyordu. Bir süre sonra Amerikan yapımı eski bir mayın tarama gemisi olan Calypso’yu buldu ve 1950’de gemiyi satın alarak bir yılda onu okyanus araştırmaları için hazır hale getirdi. Cousteau, bu gemiyle dünyanın en ilgi çekici denizlerini ve ırmaklarını gezecekti.
Calypso ile yapacağı yolculuklar için gereken parayı sağlamak için Cousteau pek çok film çekti ve kitap yazdı. 1953’te yayımlanan Sessiz Dünya (Le Monde du Silence) adlı ilk kitabında scubanın ortaya çıkış süreci ve gelecek için vaadettikleri ayrıntılı olarak anlatılıyordu. Bu eser, 22 dile çevrildi ve 5 milyondan fazla satıldı. 1955 yılının Mart ayında Calypso, Marsilya limanından ayrılarak Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nun mercan resiflerine doğru ilk seferine çıktı. Bu yolculukta çektiği filmleri kullanan Kaptan Cousteau Sessiz Dünya'yı belgesel haline getirdi. Filmin yapımında 24 yaşındaki ünlü yönetmen Louis Malle Cousteau'ya yardımcı oldu. Calypso’nun yardımıyla çekilen film, 1956 yılında belgesel film dalında Oscar ve Altın Palmiye ödüllerini aldı. Projelerini gerçekleştirebilmek amacıyla, Kaptan Cousteau emekli olarak donanmadan ayrıldı. 1957'de Monaco Okyanus Araştırmaları Müzesi'nin yönetimine geldi ve 1988'de ayrılana kadar, 31 yıl bu görevde kaldı. Toulon'da Denizaltı Araştırma Grubu'nu kuran Cousteau, su altında çok daha uzun süreler kalabilmek için yeni araştırma çalışmalarına başladı. 1959'da mühendis Jean Mollard ile SP-350’yi yani "Dalan Daire"yi (isim için uçan dairelerden esinlendi) tasarladılar. İki kişi alabilen ve küre şeklinde olan bu denizaltı, yüksek manevra kabiliyetinin yanı sıra 350 m derinliğe dalış yapabiliyordu. Cousteau, 1962'de Marsilya'da , insanların su altında yaşamalarına yönelik Conshelf I adlı bir deney yaptı. Benzer bir deneyi ise 1963'te Conshelf II adıyla Kızıldeniz'de gerçekleştirdi. Deney kapsamında, Cousteau'nun "okyanot" adını verdiği 5 adamı, 10 m derindeki bir su altı evinde bir ay yaşadı ve incelemeler yaptı. Proje masraflarının büyük kısmını Fransız petrol sanayii karşılasa da geri kalan kısmını karşılamak için Cousteau, deneyi belgesel filme dönüştüreceğine dair bir anlaşma imzalamıştı. Bu nedenle kameralar okyanotların her anını görüntüledi ve sonunda “Güneşsiz Dünya” (World Without Sun) isimli 93 dakikalık bir film ortaya çıktı. Cousteau ikinci Oscar’ını bu film ile aldı. Conshelf III, 1965'te Nice yakınlarında gerçekleştirildi. Cousteau'nun 24 yaşındaki oğlu Philippe'in de aralarında bulunduğu 6 okyanot, 100 m derinlikte üç hafta kaldı. Deney esnasında çekilen görüntülerden Orson Welles'in seslendirdiği bir TV filmi yapıldı. Filmin gördüğü büyük ilgi üzerine, her yıl dört saatlik TV programı hazırlamak için ABC televizyon kanalıyla anlaşma imzalandı. "Cousteau'nun Denizaltı Dünyası" adlı TV dizisi böylece doğmuş oldu. Cousteau, yaptığı TV filmleri ve dizileri için toplamda 10 Emmy ödülü aldı. “Altın Balık” (The Golden Fish) adlı bir filmi de kısa film dalında Oscar’ın sahibi oldu. Calypso'nun, yıllar boyunca Alaska'dan Afrika'ya, Afrika'dan Antarktika'ya yaptığı gezilerle, milyonlarca TV izleyicisi köpekbalıklarının, balinaların, penguenlerin, dev ahtapotların, katil balinaların, deniz kaplumbağalarının ve yunusların yaşantılarını öğrendi; karadan kilometrelerce uzakta insanların, okyanusları nasıl kirlettiğini gördü. Cousteau, tek başına ya da değişik yazarlarla birlikte kaleme aldığı 50’nin üzerinde kitap ve çektiği 70’in üzerinde TV filmi ile okyanus yaşamının ve dünyanın yaşamsal dengelerinin korunması düşüncesini milyonlarca kişiye anlattı. Kirlenmenin, aşırı avlanmanın ve sahil kentlerinin düzensiz ve aşırı gelişmesinin, engin okyanuslardaki yaşam için bir tehlike olduğunu vurguladı. Bu kapsamda okyanuslardaki yaşamı korumak için 1974'te Cousteau Topluluğu'nu (Cousteau Society) kurdu. Bugün topluluğun, dünya çapında 300,000 üyesi bulunuyor. Cousteau’yu çevreci hareketin diğer liderlerinden farklı kılan, kirlenme sorunlarına verilen teknolojik yanıtlara açık olmasıydı. Kaptan Cousteau, 1977 yılında, Sir Peter Scott ile Birleşmiş Milletler tarafından verilen uluslararası Çevre Ödülü'nü paylaştı. 1985’te ise Ronald Reagan tarafından kendisine “Özgürlük Madalyası” (Presidential Medal of Freedom) takdim edildi. Halefi olarak gördüğü küçük oğlu Philippe'in 1979'da bir deniz kazasında ölmesi Cousteau'yu fazlasıyla sarstı. 1990'da yüzlerce araştırmada kendisine eşlik eden 53 yıllık eşi Simone Cousteau kanser yüzünden hayatını kaybetti. 1991 yılının Haziran ayında Cousteau, Francine Triplet ile yeni bir evlilik yaptı. Kaptan Cousteau kimdir? Bu evliliğinden sonra sonra Cousteau ile büyük oğlu arasında ipler gerildi. 1992'de Jean-Michel, kurucularından olduğu Cousteau Topluluğu'ndan istifa ederek kendi araştırma kuruluşunu kurdu. 1993'te Birleşmiş Milletler’in Rio de Janerio’da düzenledikleri çevre gelişme hakkında konferansa davet edilen Cousteau, BM’nin ve daha sonra Dünya Bankası'nın çevresel gelişme konusunda danışmanı oldu. Aynı yıl Fransa Cumhurbaşkanı, Cousteau'yu yeni kurulan Gelecek Nesillerin Hakkı Konseyi’ne başkan olarak atadı. Ancak Cousteau, Fransa'nın Pasifik'te nükleer denemelere yeniden başlaması üzerine 1995'te bu görevinden istifa etti. Ocak 1996'da Singapur limanında demirlemiş olan Calypso'ya, manevra yapan bir mavna çarptı ve efsanevi gemi kısa sürede sulara gömüldü. Kaptan Cousteau kimdir? Milyonlarca kişiyi deniz altının büyüleyici güzellikleriyle tanıştıran ve çevreci hareketin kurucularından olan kaptan Jacques-Yves Cousteau, Calypso II'nin denize indirilişini göremeden 25 Haziran 1997'de aramızdan ayrıldı.