Bundan sonraki bakış açısının çok önemli olduğunu kaydeden Yıldırım, "Bundan sonra dikey yapılaşma yok. Yatay yapılaşmayı da yerinde dönüşümle düzelteceğiz ama bazı bölgelerde mutlaka yeni alan oluşturmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Tanzim sebze meyve satışı konusundaki tartışmalara değinen Yıldırım, meseleye bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yaşanan bu sebze meyve fiyatlarındaki dalgalanmalar, belirli mevsimsel şartlardan kaynaklanıyor. Siz kışın ortasında yazın sebzesini, meyvesini yerseniz, bunu normal fiyatlarla almayı beklemezsiniz. Karpuz yemek istiyorsunuz, eskiden karpuz yemek isteseniz kışın bulamazdınız. Şu anda sera var, turfanda denilen şey çok yayıldı. Karpuz yiyebilirsiniz ama bunun bir bedeli var değil mi? Yazın da karpuz sebil oluyor, neredeyse bedavaya alabiliyorsunuz. Bu ani fiyatlardaki oynaklığı bir ölçüde mevsimsel şartlara, o üretimin yapıldığı doğa olaylarına bağlamak lazım. Fırtınalar, seller oluyor, hortumlar oluyor. Burada ne oluyor? Tedarik zincirinde bir daralma oluyor, sıkışıklık yaşanıyor veya daha çok ihracata yükleniyor. İhracata yüklenince iç piyasadaki arz azalıyor, fiyat da hafif oynamalar oluyor."
- "Tekelleşme oluşmuşsa, fiyat kontrolü kaybolmuşsa devlet devreye girer"
Esas olanın piyasanın kendi şartlarında oluşması olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Devlet ne zaman devreye girer? Devlet bir tekelleşme oluşmuşsa, fiyat kontrolü kaybolmuşsa devreye girer. Halk ekmeklerin oluşmasının arkasındaki düşünce budur ve o tutmuştur şu anda. Sebze, meyvedeki durumu... Şu anki müdahale yerindedir ama bunun daha uzun vadede kapsamlı ele alınması lazım. Hangi alanlarda ne kadar müdahale edilecek? Devlet ticaret yapamaz, uzun vadeli. Bu eşyanın tabiatına aykırı. Çünkü ticaret yapanın amacı para kazanmak, işini büyütmek ama devlet memuruyla bu işi sınırlı yapabilirsiniz. O bakımdan bu işi daha kapsamlı ele alacağız. Amacımız çarşı, pazardaki sebze, meyve satanlara, kuru gıda satanlara rakip olmak değil, orada eğer bir haksız kazanç, bir spekülatif hareket varsa bunları dengeleyecek bir hamle. Bunu şeye benzetin; Merkez Bankası var, dövizde birtakım spekülatif faaliyetler oluyor, ne yapıyor, müdahale ediyor. Müdahale, geçici bir müdahale oluyor ve işleri yoluna koyduktan sonra geri çekiliyor. Devletin böyle bir görevi de var. Bu serbest piyasaya müdahale anlamına gelmez. Onların alt yapısını çok iyi çalışmak gerekiyor. Şu andaki uygulamalar, kısmen rahatlatmış gözüküyor. En azından devletin bu konuda kayıtsız kalmadığını, icap ederse vatandaşı bu konudaki şikayetlerini ortadan kaldıracak adımları atabileceğini gösteriyor. Halk Ekmek bu şekilde başlamış ve bugün bir kalite tutturmuş vaziyette. Bir anlamda da piyasa kontrolünü de yerine getiren bir hale geldi."
Hal Yasası'na göre hallerde bulunan kabzımallıkların yüzde 20'sinin üretici olması gerektiğine işaret eden Yıldırım, "Böyle bir şey yok. Üretici olmayınca ne oluyor? Hepsi işte oradan, buradan tedarik ediyor ve bu da orada sorunu artıran bir konu. Buna dikkat edeceğiz. Yani, mesela Bayrampaşa Hali'nde 764 dükkan var, bunlardan sadece 2 tanesi üretici, diğerleri değil. Üretici ile perakendeciyi buluşturacağız. Böylece fiyatlar düşecek." diye konuştu.
Yıldırım, İstanbul'un Anadolu ve Avrupa yakalarında kurmayı planladıkları gıda üslerinde sebze, meyve, su ürünleri, kuru gıda, et ve süt ürünlerinin aynı yerde olacağını, bunun trafiği de rahatlatacağını, ihtiyaç sahiplerinin tüm ihtiyaçlarını buradan karşılayabileceğini anlattı.
"Ömrüm bu işlerde geçti"
"İstanbul'da trafik sorununu yüzde 100 çözerim diyene inanmayın." sözlerinin bir gazetede "Trafik sorununu çözerim dersem bana inanmayın" şeklinde çarpıtıldığını söyleyen Yıldırım, "Aynı şeyi söylüyorum, 'Yüzde 100 trafik sorununu çözeceğim.' diye birisi diyorsa, ben de diyorsam bana da inanmayın. Bunu başaran hiçbir büyükşehir yok. New York'ta, Londra'da, Paris'te trafik daha ağır. Onlar hatta çözümü kısıtlama yaparak bulmuşlar, zonelar oluşturuyorlar, o zonelara girişleri paralı, caydırıcı yapıyorlar ya da yasaklıyorlar, tek plaka, çift plaka vesaire..." diye konuştu.
İstanbul'da katlanılabilir, akan bir trafik vadettiklerini belirten Yıldırım, toplu ulaşımda raylı sistemin payını artıracaklarını aktardı.
Yıldırım, "Gelecek 5 yıl içinde, raylı sistemin payını yüzde 48'e çıkaracağız. 518 kilometre toplam raylı taşıma sistemi olacak. Yüzde 48'e çıkarmak demek, kara yolunun payının da yüzde 48'e düşmesi demek. Ediyor 96, geriye yüzde 4 kaldı. O da deniz taşımacılığı. Bazıları 'Deniz taşımacılığıyla İstanbul'un sorunları yüzde 100 çözülür.' diyorlar. Böyle bir şey yok. Ben denizciyim. Ömrüm bu işlerde geçti. Karşıdan karşıya geçişlerin sayısı belli. Eskiden 2 köprü vardı, şimdi 3 köprü oldu. Yetmedi, Marmaray'ı da koyduk, yaptık, Avrasya Tüneli'ni de yaptık. 5 tane geçiş var." ifadelerini kullandı.
Toplu ulaşımda entegrasyonu geliştireceklerini, park alanlarını artıracaklarını ve raylı sistemi yayacaklarını vurgulayan Yıldırım, "Biz şunu taahhüt ediyoruz, 5 sene içerisinde, her yöne vatandaş 750 metre gittiğinde bir toplu taşıma istasyonuna varacak. 750 metre yarıçapında ister doğu, ister batı, ister kuzey, ister güney, burada bir toplu taşıma istasyonu... Bu bir metrobüs, deniz taşımacılığı, bir iskele olabilir veya bir metro durağı olabilir." şeklinde konuştu.