Bildikleri tek yöntem yalan

Terör örgütüne anladığı dilden cevap verildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, örgüt ve uzantılarının sürekli "yalan yöntemi" ile milleti aldatmaya çalıştığını söyledi

Bayram ZİLAN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Moskova dönüşü beraberindeki gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu:

Sayın Cumhurbaşkanım, Moskova'ya günübirlik ziyaretinizi tamamlamış bulunuyorsunuz. Ziyarete ilişkin kısa bir değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Moskova Merkez Camii'nin açılışını hayırlısıyla yaptık. Gerçekten Moskova'nın müstesna bir yerinde bulunan bu caminin restorasyonu son derece gurur verici. Bunun gerçekleşebilmesinde, Rusya Federasyonu Başkanı Putin'in himayelerinin, Moskova Belediye Başkanı'nın olumlu yaklaşımlarının, Rusya Federasyonu Müslümanlarının Başmüftüsü Ravi Aynuddin'in, Dağıstanlı iş adamı Süleyman Kerimov'un, Türkiye Diyanet Vakfı'nın, herkesin her kurumun ayrı bir payı var. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile ikili bir görüşme yapma imkanı da bulduk. Kendisiyle özellikte Kudüs'teki son durumu, Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlalleri etraflıca ele aldık. Konuya ilişkin temaslarımız hakkında bilgi alışverişinde bulunduk. Süreci hızlandırarak devam ettireceğiz. Kudüs konusu, Sayın Putin'le yaptığım görüşmede de gündeme geldi. Onun yaklaşımının da bizler gibi olduğunu görmekten dolayı ayrıca memnuniyet duydum.

Esed DAEŞ'i destekliyor

Ancak Suriye konusunda Türkiye ile Rusya arasında görüş ayrılıkları da var. Bu çerçevede bir ilerleme kaydedilebildi mi?

Dışişleri bakanlarımız bu konuda geçen hafta Soçi'de bir görüşme yapmışlardı. Oradan hareketle bazı adımlar atılabilir mi diye bir düşüncemiz var. Mesela ilk etapta, Türkiye, ABD ve Rusya, üçlü bir adım atsalar; Dışişleri bakanlarımız bu konuyu değerlendirmek üzere bir araya gelseler. Bilahare Suudi Arabistan ve İran'ın katılımları ile bu beşli de olabilir. Daha sonraki süreçte buna Avrupa Birliği, Katar ve Ürdün de dahil olabilir. Bunları aramızda konuştuk. Zannediyorum ki BM Genel Kurulu, karar öncesinde konuya ilişkin değerlendirmeler için de bir vesile olabilir.

Bahsettiğiniz üç ülke bahsettiğiniz şekilde bir araya geldiklerinde, toplantının içeriği ne olacak?

Suriye meselesinde konu genelde bir noktada kilitleniyor: Esed'li bir Suriye mi olacak yoksa Esedsiz bir Suriye mi? Kimileri Esed ile devam edilmesinden yana. Biz de diyoruz ki, normalleşme için önce bir geçiş süreci olmalı. Geçiş süreci sonrasında Suriye'de Esedli bir yönetim düşünülemez. Çünkü Suriye'de muhalefetteki herkesin ortak bir kanaati var: Esed ile bir şey yapılamaz. DAEŞ, Esed'ten kopuk gibi gözükse de esasen Esed'den kopuk değil. DAEŞ'in en büyük destekçisi Şam rejimidir. DAEŞ, çıkardığı petrolü kime veriyor? Şam rejimine...

Halk yeni rejim kuracak

Peki bunları muhataplarınıza anlattığınızda size ne diyorlar? Kanaatlerini değiştirmeleri söz konusu oluyor mu?

Kanaatler kolay değişmiyor tabii ki. Kendi hafıza kayıtlarında ne varsa, ondan taviz vermeye yanaşmıyorlar. Mesela, Esed giderse DAEŞ'in geleceğini düşünenler var. Oysa niçin DAEŞ gelsin? Esed giderse halk gelir. Suriye'nin yetişmiş insanları var, ama bu yetişmiş insanlara zemin oluşturmak lazım. Bizim ülkemizde de Avrupa ülkelerinde de Suriye'de elini taşın altına koyabilecek yöneticiler var; yetişmiş, kaliteli insanlar bunlar. Ama kimileri, bu gerçeği görmek yerine, Esed giderse DAEŞ gelir demekte ısrar ediyor. Halihazırda Suriye'nin yüzde 35'i DAEŞ'in kontrolünde. Esed ise ülkenin yüzde 15'ini kontrol edebiliyor. Şam'dan başlayıp Humus, Hama üzerinden Lazkiye'yle Akdeniz'e açılan bir butik devlet kurma peşinde.Tarafların olumlu yaklaşımının sağlanmadığı bir ortamda takvimi konuşmanın anlamı yok.

PYD terör örgütüdür

Mülteci meselesi, Türkiye'nin güvenli bölge konusundaki yaklaşımının daha fazla destek görmesini sağlayacak bir hava oluşturmuş gibiydi. Ancak tam bu sırada Rusya'nın Suriye'de askeri varlık gösterme girişimleri de adeta hız kazandı. Bu durum Türkiye'nin terörle mücadelesini nasıl etkiler?

Ruslar, 'Türkiye için terör konusunda herhangi bir olumsuzluğa biz asla göz yummayız' diyorlar. Biz de kendilerine Suriye ile 911 km sınırımız olduğunu hatırlattık. Dolayısıyla bizim ülkemizin durumu elbette farklı. İcabında NATO ile farklı adımlar atabiliriz. Farklı hassasiyetlerimiz olabilir. Mesela, PYD bize göre terör örgütü. Ama ABD, PYD'yi savunabiliyor. ABD gibi bakmıyorlar. Ruslar tamamen DAEŞ'e odaklanmış durumda. Ama PYD noktasında ABD'nin bulunduğu yerde değiller. Biz, DAEŞ, PKK, PYD dahil tüm terör örgütlerine karşı mücadele halindeyiz. Bize göre PYD, PKK ile ilintili.

Suriye konusundaki görüş ayrılıklarının sürdüğü bu ortamda, Türk Akımı ve nükleer santral gibi projelerle ilgili son durum nedir?

Projeler devam ediyor. Nükleer santral için şu ana kadar Rusya'dan Türkiye'ye gelen kaynak 3 milyar doları buldu, liman çalışmaları devam ediyor. Bu işi biraz daha hızlandırmayı da konuştuk. Tabii Moskova'da eleman yetiştirme çalışmaları da sürüyor. Türk Akımı konusunda Rusya, herhangi bir olumsuz tavra sahip değil. Türk akımı ile ilgili olarak da şu an itibarı ile dört hat söz konusu. 15 milyar metreküp Türkiye için 48 milyar metreküp Avrupa için. Bu konuda bazı müzakereler var. Önce bir hat yapılsın şeklinde bir yaklaşım var. Biz ise yapılacaksa dört hat birden yapılsın diyoruz. İlgili bakanlarımız ve kurumlarımız, bununla ilgili görüşmeye devam edecekler.

TANAP güç kazandırır

Ama ABD'nin Batı ülkelerinin buna itirazları olduğu da biliniyor?

Yaklaşımlarda elbette farklılıklar olabilir. AB, Nabucco nedeniyle Türk Akımı'na sıcak bakmıyor olabilir tabii. Ancak Avrupa Nabucco için ne para koydu, ne de gazı buldu. Bu hususta üç T çok önemli: Tedarik, Transit, Tüketim. Bu üçünü halledemezseniz bu işi yapamazsınız. Nabucco'yu Ankara'da imzaladık, ama o günden bugüne atılmış adım yok. Azerbaycan işi hızlı tuttu, TANAP'ı devreye soktu. TANAP'a biz de üçte bir civarında ortak olduk.

Güvenli bölge şart

Kimileri diyor ki: 'Ortadoğu'da bir oyunun sonuna geliniyor. Türkiye'nin bölgede söz sahibi olması istenmiyor; rol çalmaması için de Türkiye'ye değişik biçimlerde pres uygulanıyor'. Bu görüşe katılıyor musunuz?

Bizim rol çalmak gibi bir derdimiz yok. Güç devşirme diye de bir derdimiz de yok. Somut bir soruna çözüm bulma derdindeyiz. Malum 911 km.'lik sınırımız var, kaostan kaçanlar ülkemize geliyor. Terörden arındırılmış güvenli bölgeyi de yerlerinden yurtlarından olan bu insanlar için istiyoruz. Bu insanlar ülkelerine dönmek istiyorlar aslında. Güvenli bölge sağlanırsa, oraya iskan edilmeleri mümkün.

Akıl tutulması yaşıyorlar

Sizin, "550 yerli ve milli vekil" biçimindeki ifadenizden rahatsız olan kesimler oldu. Hatta bir gazete, AK Parti'deki Kürt kökenli vekillerin fotoğraflarını ilk sayfaya basarak, bu durumun yerli ve milli tanımıyla örtüşmediğini savunarak, bundan hareketle sizi hedef göstermiş..

Bu tam bir akıl tutulmasıdır. Benim o tanımımda asla bir ayrımcılık söz konusu değil. Benim yerli ve milliden kastım, bu memleketin dertleriyle dertlenen insanlardır. Dolayısıyla bu tanımda, Türk, Kürt biçiminde herhangi bir ayrımcılık yok. Ülkemizin vatandaşları, Türk, Kürt, Zaza, Ermeni, Laz ve benzeri orijinli olabilir. Etnik köken, yerli ve milli olmaya mani değildir. Bu bir zihniyet, aidiyet meselesidir. Nitekim benim Başbakanlığım dönemimde Doğu'ya ve Güneydoğu'ya ne denli yatırım yapıldığını o bölgedeki vatandaşlarım gayet iyi biliyor. Şimdi oralardaki bazı belediyelerse, şehirlerine hizmet yerine; güvenlik güçlerini engellemek için iş makineleriyle asfaltı yarmak, hendek kazmakla meşgul! Şunu söyleyeyim: "Yerli ve milli" tanımından rahatsız olanlar, bunu çarpıtarak bundan ayrımcılık çıkarmaya kalkışanlar, milli kimdir gayri milli kimdir farkında bile değiller. O tür başlıklar atanların kendileri yerli değil, sıkıntı burada. Başlıkları bile üst aklın tavsiyesiyle attıklarını düşünüyorum. Üst akıl yerli ve milli olmayacağına göre, onlar da yerli ve milli olmayanların maşası konumunda...

Hiçbir paralel'e izin yok

Kısacası siz, milli ve yerli ifadesinin etnisiteyle bir ilgisi olmadığını söylüyorsunuz...

Elbette ilgisi yok. Dikkat ederseniz ben uzun zamandır dört başlığı hep işledim: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Tek millet, toplumdaki tüm etnik unsurları kapsıyor. Kürt, Türk, Çerkes, Abaza, Arap, kısacası bütün etnik unsurlar dahildir millet kavramına. Tek bayrak diyoruz. Çünkü bizim tek bir milli bayrağımız var. Tek vatan diyoruz. Bununla 780 bin kilometrelik vatan toprağını kastediyoruz. Bu vatan toprakları üzerinde operasyon yapılmasına müsaade etmeyiz. Tek devlet diyoruz. Çünkü paralel devlet yapılanmalarına izin veremeyiz. Paralel devlet sadece malum yapı ile alakalı değil. Sözüm ona öz yönetim diyerek paralel yapılar oluşturma teşebbüslerine de müsaade etmeyiz.

7 Haziran gibi olmayacak

Merak edilen bir konu var: 1 Kasım seçimleri için meydanlara inecek misiniz?

Geçen 7 Haziran seçimlerinde, devletin birikmiş bir çok resmi açılışları vardı. Bunların açılışlarını yapmamızı istedikleri için bu talepleri yerine getirmiştik. Şimdi o türden bir durum söz konusu değil. Ama özel sektörün yaptığı bazı ciddi yatırımlar söz konusu. Onlarla ilgili birkaç açılış olabilir. Ekim ayı içesinde malum Strasburg'da bir salon toplantısında vatandaşlarımızla bir araya geleceğim, Brüksel'de bir ödül törenine katılacağım, Japonya ziyaretim olacak. Almanya'da da vatandaşlarımızla buluşma olabilir. Önümüzdeki süreçte, Washington'a gidip orada malum külliyemizin açılışını da yapacağız inşallah.

Biz o tuzaklara düşmeyiz

Bazı kesimlerin kurucu genel başkanı olduğunuz AK Parti'de fitne çıkarma peşinde olduğundan söz ediliyor. Bu çerçevede Başbakan ile sizin aranızı açmaya çalışanlar olduğundan bahsediliyor. Bunun bir tuzak olduğunu söyleyenler de var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

(Tebessüm ederek) Bu konuda bir şey düşünmek istemiyorum. Şunu biliyorum. Türkiye, 2023 hedeflerini inşallah yakalayacaktır. Tuzağa düşenler olabilir tabii. Ama ben, birilerinin kurduğu o tür tuzaklara düşmem.

Gerek Ankara'da gerek İstanbul'da teröre karşı mitingler de yapıldı. İstanbul'daki mitinge siz de katıldınız. İlgi nasıldı mitinge?

Kısa sürede kararlaştırılmış ve de bayram öncesinde yapılmış olmasına rağmen ilgi son derece iyiydi. Emniyetin verdiği rakama göre yaklaşık 1 milyon kişi katıldı bu mitinge. İstanbul'un en büyük meydanının yer aldığı Yenikapı'da coşku ve heyecan son derece iyiydi. Pek çok kanalda canlı yayınlandığını, ekran başındaki izleyicileri de hesap ederseniz, mitingin etkisinin katılımcılarla sınırlı olmadığı da ortada. Beklenen neticenin alındığına inanıyorum. Ben netice alındığına inanıyorum. Bu tür şeyler olacak. Milli ve yerli liderler, seçim sath-ı mailinde de bunlara sahip çıkacaktır.

Anladıkları dilden cevap verilecek

Vatandaş teröre karşı çıkmakla birlikte, Türkiye'nin terör örgütüne karşı düzenlediği operasyonlar karşısında bazı Batılı yetkililerin "orantılı güç" çağrısı yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Terörle mücadelede gereken neyse yapılır. Teröristlerin anladıkları dil neyse kendilerine o şekilde mukabele edeceksiniz. Bu işin orantısı olmaz. Kandil'e operasyonlar niye yapılıyor? Ülkemizin, vatandaşımızın güvenliğine yönelik terör tehdidini ortadan kaldırmak için. Bazı yerlerde sokağa çıkma yasağı ilanı da esas itibarıyla oralardaki vatandaşımızın güvenliği için yapılıyor. Amaç teröristleri ayıklamak suretiyle, orada huzur ve refahı sağlamak.

Dik durmaya devam edelim

Sivil kayıplar iddiasıyla terör örgütünün ve uzantılarının bölge halkı nezdinde propaganda faaliyetleri yapmaya çalıştıkları da bir gerçek. Halka tavsiyeniz nedir?

Terör konusunda dik duruş önemli. Bu açıdan bazı vilayetlerdeki vatandaşlarımızın terör karşısında dik durmalarını takdirle karşılıyorum. Bu diğer vilayetlere de yansımalı. 6-7 Ekim olaylarında ölenler siviller değil miydi? Terör örgütü ve uzantıları, yalan üzerinden algı operasyonu yapma derdinde. Yalanları tekrar etmek suretiyle, bir süre sonra o yalanların adeta doğruymuş gibi algılanmasını sağlama peşindeler. Terör örgütünü arkasına alan malum parti yalanı bolca kullanıyor. Yalanlarla kendisine oy devşirmeye çalışıyor. Bu yalanlar karşısında milletimize doğruları anlatmak büyük önem taşıyor.

80 vekil ne yaptı

Hükümetin vakti zamanında terör örgütüne Öcalan'ın serbest bırakılması da dahil çeşitli sözler verdiği; bunların yerine getirilmemesinin yeniden çatışma ortamına yol açtığını ileri sürenler de var...

Bunların tümü yalan. Mesela Sayın Bahçeli, Başbakan olduğum dönemde benim Öcalan'la görüştüğümü, hatta AK Parti'den bazı siyasetçilerin de görüştükleri iddiasında bulunmuştu. Bunu duyduğumda Sincan'da miting yapıyordum. Hemen o anda gerekli cevabı verdim. 'Benim ada ile bir görüşme yaptığımı ispat ettiği anda ben siyasetten çekilmeye hazırım! Partimden herhangi bir vekilin öyle bir görüşme yaptığını ispat ederse de ben hemen gereğini yapacağım. Ancak ispat edemezse, kendisi siyasetten çekilecek mi?' diye sordum. Cevap gelmedi tabii. İspat edemediler ama zaman zaman bu tür şeyleri tekrarlamaktan da geri durmadılar. Bunlar, 'Yalanı defaatle kullan, belki inanan birileri çıkar' mantığıyla hareket ediyor. Şahsımla, ailemle, özellikle MİT'le ilgili olarak, hep yalan tekrarına dayanan bu yöntemi kullanıyorlar.

Son olarak, HDP ile ilgili bir soru sormak istiyoruz. Bu parti önümüzdeki seçimlerde baraj altında kalırsa bu ülkemiz açısından bir risk midir?

Tabii ki risk değildir. Demokrasilerde sandıktan çıkan neticeye razı olunur. Kaldı ki bahsettiğiniz parti 80 vekil çıkardı da ne oldu? Her tarafı yakıp yıkmadılar mı? Hangi parti olursa olsun, barajın altında kalan parti neticeyi kabullenmek durumundadır.