Öztürk, TÜ Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından Dr. Ratıp Kazancıgil dersliğinde gerçekleştirilen "Aşkın Fizyolojisi" seminerinde, aşık olmanın bireyde hormonsal değişikliklere neden olduğunu ifade etti.
Aşk konusunun yüz yıllardır sanatçılar ve düşünürler tarafından ele alındığını belirten Öztürk, son yıllarda bilim insanlarının aşkın insan vücuduna olan fizyolojik ve psikolojik etkilerini araştırmaya başladığını ifade etti.
Aşkın 3 evreden oluştuğunu anlatan Öztürk, "İlk evre 'aşık olma', ikinci evre 'tutkulu aşk dönemi' son evre ise 'arkadaşça aşk dönemi'. Çoğu ilişki ilk 2 evre içinde bitiyor. Üçüncü evreye ulaşamıyor." dedi.
Öztürk, aşkın erken evlerinde beyindeki serotonin hormonu seviyesinin azaldığına dikkati çekti.
Bu hormonun azalmasının bireyde stres ve depresyonu artırdığını belirten Öztürk, şunları kaydetti:
"Birey aşık olduğu kişiyi günün her saati düşünmeye başlıyor. Saplantılı bir dönem oluşabiliyor. Bu dönemlerde serotoninin azalmasıyla depresif duygu durumlarının içine giriliyor. Obsesif kompulsif bozuklukla benzer bir kimya beynimizde ortaya çıkmaya başlıyor. Aşkın stres boyutunu yansıtıyor. Aşkın erken evlerinde kortizol yüksek, stres faktörü çok. İlişki ilerleyip güven duyguları artıkça kortizol düşüyor, böylelikle stres düzeyi de azalıyor."