Neşat Gündoğdu
PYD'nin ABD'den habersiz bu işe giremeyeceğini söyleyen uzmanlar Milat'a değerlendirmelerde bulundular.
Suriye'de PYD ve DEAŞ arasındaki tahliye anlaşması tüm dünya kamuoyunda olduğu gibi Türkiye'de şok etkisi yaptı.
Suriye'de böyle bir tavrın Amerika'ya rağmen PYD tarafından gerçekleştirilmesi imkansız olarak nitelendirilirken, kendilerinin hem DEAŞ ile iş birliği yapması hem de Türkiye'yi DEAŞ ile iş birliği yapıyor görüntüsü vermesi SETA uzmanlarının da eleştirilerine neden oldu.
YİNE BİR İNGİLİZ OYUNU
SETA Insight Turkey Editörü Prof. Dr. Muhittin Ataman, DEAŞ'ın başından beri İsviçre çakısına benzediğini ve birden çok işlevi olduğunu belirterek bu yapıyı her küresel gücün kendi menfaatleri doğrultusunda kullandığını ifade etti.
Ataman, 60'tan fazla devletin Amerika'nın öncülüğünde DEAŞ ile mücadele etmek için bir koalisyon kurduğunu hatırlatarak: "Bu koalisyonun yürüttüğü mücadeleye rağmen dağlık, ormanlık olmayan daha çok çöl ve düzlük bir arazide DEAŞ'a hakimiyet alanının oluşturulması ne askeri ne siyasi olarak açıklanabilir bir durum değildi. Bu kadar güçlü devletlerin bir araya gelip de böyle bir terör örgütüyle mücadele edemiyor olması hep soru işaretlerini barındırdı.
Fransız şirketleri gibi Batılı şirketlere DEAŞ'ın sattığı Suriye petrolü haberlerini bütün dünya basını okudu. DEAŞ'ın güçlenmesinin nedeni küresel güçler ve onların yanında bulunan devletlerdir. DEAŞ İslamcı olduğu söylemiyle ortaya çıkmasına rağmen her ne hikmetse radikal İslamcılığın ötekisi olarak konumlandırılabilecek PYD veya Esed rejimine değil kendileri gibi İslamcı olan Suriye Muhalefetine yönelmiş olması siyaseten de kabul edilebilir bir durum değil. DEAŞ burada Suriye muhalefetinin elindeki toprakları alıp PYD'ye verme bir işlevi gördü.
Türkiye'nin ısrarla DEAŞ'e destek verdiğini, DEAŞ'e göz yumduğunu hatta finansal ve askeri destekte bulunduğunu iddia etmişlerdi. Bunun üzerinden Türkiye'nin uluslararası platformlardan dışlanmasını sağlamaya çalıştılar. MİT tırları davasında da görüldüğü gibi FETÖ ve benzeri taşeronlar üzerinden topladıkları bilgiyi çarpıtarak Türkiye'yi hedef tahtasına koymaya çalıştılar. Burada aslında Türkiye'nin Arap isyanları sırasında desteklediği İhvan-ı Müslim'in çizgisinin Türkiye ile beraber devre dışı kalması amaçlanıyordu."
"Batı, Ortadoğu'da sürekli kriz istiyor"
En son Rakka'da meydana gelen olayın işin vahametinin zirvesi anlamına geldiğini kaydeden Ataman şu ifadelerde bulundu: "Orada ağır silahlar yüklenmiş kamyonlarla beraber şehirden çıkışlarına müsaade ediliyor. Pentagon'un yaptığı açıklamada bu işin içerisinde doğrudan yer almadıklarını fakat anlaşmaya saygı duyduklarını söylediler. Aslında bu doğrudan kendilerinin bilgisi dahilinde ve onayı ile gerçekleştiğini gösteriyor. Yani Suriye'de böyle bir tavrın Amerika'ya rağmen PYD tarafından gerçekleştirilmesi imkansızdır."
"Rakka'da İngilizler anlaşamamıştır"
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Dr. Murat Yeşiltaş, DEAŞ'ın kuruluşundan sonra dış aktörlerin içine dahil olduğunu ve yönlendirdiğini vurgulayarak DEAŞ'ın artık sonunun geldiğini ama bunun bölge ve aktörler için yeni bir başlangıç olacağını söyledi. Yeşiltaş, yeni bir düzenin kurulmaya çalışıldığını görüyoruz dedi ve şu şekilde konuştu: "DEAŞ'ın toprak kaybetmesi örgütü sadece topraksız bir örgüte dönüştürecek yoksa DEAŞ'ın tamamıyla ortadan kalkacağını söylemek çok mümkün değil. İdeolojik olarak birtakım değişikliklere uğrayacak. Operasyonel eylem döngüsü değişecek. Büyük ölçüde daha çok şok saldırılar yapan bir ayaklanma grubuna dönüşecek ve güvenlik boşluğu bulduğu yerlerde ama özellikle Irak merkezli saldırılar yapacak. Rakka sonrasındaki boşaltma operasyonunu İngilizler, Amerikalılar ya da PYD arasındaki bir anlaşmazlığa oturtarak anlamak lazım. Haberin kaynağı BBC, durup dururken niye Amerikalıları riske atacak, hatta karizmasını büyük ölçüde çizecek bir habere imza attı. Acaba İngilizler DEAŞ içerisindeki elemanlarını almaya çalışırken ortada bir karışıklık mı oldu? İstihbarat örgütlerinin kesinlikle DEAŞ'ın içerisinde elemanları var. Aynı zaman da DEAŞ'ın içerisinde uluslararası koalisyona katılan ülkelerin de vatandaşları var."
"Hepsinin sorumlusu Amerikalılar"
Yeşiltaş, DEAŞ'lıları taşıyan PYD-PKK bunları silahları ile beraber götürdüğünü ifade ederek "Ortaya çıkan alışveriş sırasında bir aksaklık yaşanmış görünüyor" dedi ve ekledi: "Amerikalılar, DEAŞ ile ilgili yabancı terörist savaşçıların ülkelerine geri dönmelerinden dolayı ya da ikincil ülkelere sığınmacı olarak sızmalarından dolayı ortaya çıkacak bombalı eylemlerden kesinlikle sorumlu tutulmalıdır. Amerikalılar bu örgütün Türkiye'ye yönelik farklı bir güç unsuruna dönüşmesinden de sorumludurlar. Çünkü Rakka'da ele geçirilen unsunlar arasında İHA modifikasyon merkezleri var. Dolayısıyla PYD'nin elinde böyle unsurlar var. Bunlar PKK'ya bir ölçüde transfer edilir.
Bu durum PKK'yı da dişi daha bilenmiş bir aktörü dönüştürebilir. Bundan da ABD sorumlu olacaktır. Şu anda PYD'liler ellerinde kalan DEAŞ'lıları parayla diğer ülkelere satıyorlardır. Tüm ülkeler DEAŞ sonrası dönemi ve DEAŞ'ı anlamak için çalışıyorlar. Dolayısıyla PYD-PKK'nın elinde tuttuğu DEAŞ'lılar yüzünden birçok ülke pazarlık yolundadır. Şu anda siyasi ve ekonomik olarak gücü artan bir PYD-PKK ile karşı karşıyayız."