BATI'NIN MISIR AÇMAZI

Mısır'da 3 bin kişinin şehit olduğu katliam sonrası, Mısır ordusu üzerindeki uluslararası baskı artıyor. Batı'nın Mısır'a ilişkin tutumu da giderek daha yoğun eleştirilere neden oluyor.

ABD Başkanı Barack Obama, geçtiğimiz perşembe günü yaptığı açıklamada 'yaşananlar karşısında Mısır ile ilişkileri alışıldığı üzere sürdüremeyeceklerini' belirterek, planlanan ortak askeru00ee tatbikatı iptal etti. Obama, Ulusal Güvenlik Konseyi'ne de başka önlemlerin gerekli olup olmadığını incelemesi talimatı verdiğini açıkladı.

Elçiler geri çağrıldı

Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya, Mısır'daki büyükelçilerini geri çağırırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin devreye girmesi çağrısında bulundu. Almanya'da da Mısır Büyükelçisi dışişleri bakanlığına çağrılarak federal hükümetin konu hakkındaki tutumu hakkında bilgilendirildi. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, şiddetin bir an önce son bulmasını ve kapsamlı bir siyasi diyalog süreci başlatılmasını istedi.

Geçiş hükümetine eleştiriler

AB dışişleri bakanlarının bu hafta Mısır'daki durumu görüşmek üzere bir araya gelmesi bekleniyor. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Mısır hükümetine sorumluluklarını hatırlatarak, buna 'hangi siyasi görüşten olursa olsun her Mısırlının barışçıl gösteri yapabilmesini güvence altına almanın' da dahil olduğunu vurguladı. Schulz, "Mevcut krize barışçıl ve adil bir çözüm bulmak, hükümetin vazifesidir" diye konuştu.

AB darbecilerin yanında

Uzmanlar ilk bakışta AB'nin Müslüman Kardeşler tarafında gibi göründüğünü, ancak Mısır konusundaki tutumunun çok daha karmaşık olduğunu ve Batılı ülkelerin büyük bir açmazın içinde bulunduğunu belirtiyor. AB'yi çifte standartla suçlayanlar da var. Bu kesime göre Müslüman Kardeşler'in ülkeyi İslamcılaştırmasını büyük bir kuşkuyla izleyen Avrupa, bir yandan orduyu eleştirirken, diğer yandan Mursi'nin devrilmesine seviniyor.

"Batı'nın tutması gereken taraf"

Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok, AB'nin iki tarafı da tutmaması gerektiğinin altını çiziyor ve şunları kaydediyor: "Ne ordunun ne de Müslüman Kardeşlerin tarafında olmalıyız. Biz, seküler bir devlet için 22 milyon imza toplayan üçüncü güç olan, halkın çoğunluğunun tarafını tutmalıyız. Orduyu, sadece demokrasi için seçim takvimine uymaya değil, aynı zamanda Müslüman Kardeşlerle bir kere daha biraraya gelip konuşmaya geçici de olsa uzlaşıya ikna etmeliyiz. Benim gördüğüm en büyük sorun, bu üç taraftan, yani ordu, Müslüman Kardeşler ve Hrıstiyanların da dahil olduğu seküler gruplardan hiç birinin, birbiri ile diyaloga girmek istememesi. Ve bence en kötü gelişme de bu."

Yardımlar, baskı aracı olmamalı

AB şiddet olaylarının ardından şimdiye dek yaptırım önlemleri açıklamadı. Sadece Danimarka, 30 milyon euro değerindeki iki yardım programını askıya aldı. Elmar Brok, yapılan yardımların baskı aracı olarak kullanılmasına karşı çıkıyor ve "Ben bununla bir yere ulaşılacağından emin değilim. Çünkü bu, tam da demokrasi ve seküler bir devlet isteyen genç insanların gelecek şanslarının daha da azalması anlamına gelir. Ve sosyal durumun kötüleşmesi, şiddet ve huzursuzlukların tırmanmasından başka bir şey getirmez" diye konuşuyor.