HABER: ÖZLEM DOĞAN
AK Parti’nin iktidarıyla başlayan süreçte Erdoğan’ın öncülüğünde büyük atılımlar gerçekleştiren Türkiye’nin her adımı başta ABD olmak üzere tüm dünya tarafından takip ediliyor. Yerli savunma sanayimizdeki gelişmelerden Barış Pınarı Harekâtı’na kadar birçok alanda Türkiye’nin dik duruşu Avrupa ülkelerine rahatsızlık veriyor. Devleti 33 yıl boyunca yıkılmaktan koruyan ve büyük bir siyasi zeka olduğu düşmanları tarafından bile kabul edilen Sultan Abdülhamid’i yıpratmak için atılan manşetler 100 yıl sonra da Erdoğan için kullanılıyor. O dönemin azgın muhaliflerinin Osmanlı’yı Batı’ya şikâyet ettiği gibi CHP de Türkiye’yi Avrupa ülkelerine şikâyet ediyor. CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Fransa’nın Strasburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada PKK’nın siyasi kolu HDP’nin görevden alınan belediye başkanlarını savunup Türkiye’yi Avrupa’ya şikâyet etmesi de buna en net örnek. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Türkiye’nin son 17 yılını Milat’a değerlendirdi.
Adı geçmeyen Türkiye’den manşetlerdeki Türkiye’ye
Bir zamanlar dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e uluslararası toplantılarda sırt dönüldüğü, yüzüne bakılmadığı ve adeta Türkiye’nin yok sayıldığı eski Türkiye geride kaldı. BM toplantılarında ‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek emperyalist ülkelerin yüzüne gerçekleri tokat gibi vuran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duruşu ABD ve Batı’yı kızdırdığı için Türkiye aleyhine açıklamalar yapmaktan geri durmuyorlar. Kendilerine göbekten bağladıkları ve hiçbir iddiası olmayan eski Türkiye’nin son 17 yılda kat ettiği mesafeye müdahale edemeyen Batı’nın düşmanca tavrı Türkiye’nin terör örgütüne karşı başlattığı ‘Barış Pınarı Harekâtı’na gösterilen düşmanca tavırla da iyice gün yüzüne çıktı.
İthal yöneticilerden yerli ve milli duruşa
28 Şubat garabetinin ülkeyi çıkmaza sürüklediği yıllarda Türkiye’nin yönetimindeki acziyet, Marmara Depremi’nin ayyuka çıkardığı ekonomik buhran ve büyük yolsuzluklar 2001 krizine kapı açtı. IMF’den borç para alabilmek için adeta yalvaran hükümet, ABD’den ithal ettiği Kemal Derviş’i ekonominin başına getirdi. Yine de ülke büyük bir felaket yaşayarak sonuna kadar sömürülmekten, halk da yoksulluk ve yokluğun pençesinde kıvranmaktan kurtulamadı. Ülkede ne yol, ne terörle mücadele, ne emekliye yardım, ne hastane hizmeti kısacası devletin yapması gereken en asgari hizmetler bile vatandaşa sunulamıyordu.
2002 Türkiye’nin miladı oldu
Yıllarca DYP, ANAP, DSP, CHP kısırdöngüsünde Türkiye’ye zerre faydası bulunmayan liderlerden bıkan halk, 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimlerde ilk defa seçime giren AK Parti’ye oy vererek sandıktan birinci parti olarak çıkmasını sağladı. 3 Kasım 2002 Türkiye’nin miladı oldu. Vakit kaybetmeden dev projelere imza atıldı. Asya ve Avrupa kıtalarını deniz altından birbirine bağlayan Marmaray hizmete girdi. Avrasya tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul ve İzmir arasını 3 buçuk saate indiren Osmangazi Köprüsü, ülkenin dört bir yanına bölünmüş yollar yapıldı. Vatandaşın kuyruğunda beklerken can verdiği devlet hastaneleri özel hastaneler kadar hızlı ve modern hizmet anlayışıyla hizmet vermeye başladı. Muhafazakârların tüm değerlerine düşman olan CHP’nin başını çektiği başörtüsü yasağını da kaldıran Erdoğan, Anadolu insanının gönlündeki tahtını daha da sağlamlaştırdı.
Bitik ekonomiden iddialı döneme
Türkiye'nin kanını emen IMF'ye olan borç kapatılarak IMF batağından Türkiye kurtarıldı. Türk Lirası'ndan 6 sıfır atıldı. Fakat Türkiye’nin gelişmesini istemeyen ve eski Türkiye’den memnun olan dış güçler ‘Gezi’ kalkışması ile ülke ekonomisine darbe vurdular. Türkiye bundan da sağ salim çıkmayı başardı. FETÖ terör örgütüyle etkin mücadele eden Türkiye’yi terörle durdurmak isteyenler özellikle metropollerde bomba patlatarak halkı korkutup sindirmeye çalıştılar. 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla da ABD desteğini alarak seçilmiş hükümete darbe yapmak istediler. Halk iradesine sahip çıktı ve darbeci vatan hainlerine dur dedi.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı
Ülkenin birçok kurumunu yılan gibi saran FETÖ’cü hainleri bertaraf eden hükümet, yanıbaşında; Suriye’de kurulmak istenen terör devletine karşı kararlı mücadelesini başlatarak önce Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekâtı ve son olarak da ABD’nin tüm tehditlerine rağmen Barış Pınarı Harekâtı’nı gerçekleştirdi. PKK/PYD/YPG’ye açıkça silah desteği veren ABD Türkiye’ye karşı yaptırım kararı aldığını açıklasa da Türkiye geri adım atmayarak hem ABD hem de Rusya’ya karşı masaya eli güçlü bir şekilde oturarak sahada olduğu gibi masada da istediğini aldı. Yerli ve milli savunma sistemleriyle dünyayı kıskandıran ve batılı devletlerin hedefi haline gelen Türkiye’nin kararlı yürüyüşü her alanda hızla devam ediyor. ABD ve Batı ise bir zamanlar yok saydıkları eski Türkiye’nin yeniden Osmanlı gibi güçlenmesinden korku duyuyor.
İktidar ve millet el ele tutuştu
AK Parti’nin adeta sessiz bir devrim gerçekleştirdiğini ifade eden Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, “Neredeyse kuruluşundan AK Parti iktidarına kadar devlet, millet ve siyaset; bu üç aktör birbirinden farklı yönlere gidiyordu, birbirinden farklı kaygılarla hareket ediyordu, birbirlerini de düşman olarak görüyordu. AK Parti bu üç temel dinamik unsuru birleştirdi. Aynı hedef doğrultusunda yürüyen bir güç mekanizmasına dönüştürdü. Bu da Türkiye’nin kalkınmasını sağladı. Türkiye milletin iradesini ve milletin gücünü keşfetti. Türkiye’nin demokrasisine sahip çıkan bir milletin güçlü bir kolektif bir bilince sahip olduğu da görüldü. Yine en büyük başarı hikâyesi FETÖ’ye karşı millet iradesini diri tutacak bir siyasal bilincin tesis edilmiş olmasıydı. Eğer o irade olmasaydı 15 Temmuz’da ülke elden gitmişti. Halk, oluşturulan milli iradeyle darbeyi yendi” dedi.
Türkiye Batı’nın maskesini düşürdü
Türkiye’nin Batı’nın maskesini düşürdüğünü vurgulayan Mazhar Bağlı sözlerini şöyle noktaladı: “Batı’nın bütün dünyaya ihraç ettiği ve tüm dünyayı hegemonyası altına aldığı iki kavramı vardı; demokrasi ve insan hakları. Batı’nın terör örgütlerinden yana tavır alması, Türk toplumunun demokrasiden yana tavrının karşısında yer alması, demokrasi adına iddia ettikleri tezlerin sahtekârca bir yalan olduğunu gösterdi. Türkiye bu coğrafyada Kürtlerin insan onuruna yakışır bir yaşam sürdükleri yerdir. Batı sözüm ona Kürtlerden yana gözüküp terör örgütü PKK yanında yer alıyor. Bu yüzden Türkiye’ye düşmanlık yapıyorlar. Bundan dolayı iktidara karşı özel bir öfke duyuyorlar.”