Batı'nın hastalığı: Erdoğanafobi

Batı paradigmasının tedavüle koyduğu Erdoğan karşıtlığını "hastalıklı bir siyasal aklın ürünü" olarak değerlendiren Erdoğanofobi kitabının yazarı Abdülkadir Özkan, "Batı, Müslüman siyasetin demokrasiyle entegrasyonunu başarıyla sağlamış bir siyasetçinin İslam toplumlarındaki siyasal hareketlere örneklik teşkil etmesini istemiyor" dedi.

EZGİ ÇELİKANKARA

Başbakan Başdanışmanı ve Yazar Abdülkadir Özkan'ın Kopernik yayınları tarafından yayımlanan ve merak beklenen ikinci kitabı "Erdoğanofobi" geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini aldı. Özkan, kamuoyunda oldukça ses getiren "Erdoğanfobi" isimli kitabının detaylarını Milat'a anlattı.

"ERDOĞANAFOBİ, SİYASAL BİR KORKU TÜRÜDÜR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı Batı'da ve ülke içi muhalefette oluşan nefret söylemini ve Erdoğan korkusunun sebeplerini gazetemize anlatan Özkan, Erdoğonobi'yi şu sözlerle özetledi: "Erdoğanofobi; son yıllarda Erdoğan karşıtlığından ve nefretinden beslenen, sistematik bir çalışmanın ürünü olarak tedavüle sokulan siyasal bir korku türüdür. Özellikle Batı paradigmasının tedavüle koyduğu Erdoğan karşıtlığı ve kamuoyunda oluşturulmak istenen Erdoğan fotoğrafı maalesef hastalıklı bir siyasal aklın ürünüdür. Bu karşıtlık, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın şahsından öte Erdoğan'ın temsil ettiği siyasal hareketin, başarılarının İslam toplumlarına örneklik teşkil etme ihtimalinden duyulan rahatsızlıktır" dedi.

"ERDOĞAN'IN DURUŞU BATI'YI ENDİŞELENDİRDİ"

Batı'da ki Erdoğan korkusunun çıkış noktasını anlatan Özkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Bu korkunun çıkış noktası siyasal İslam'ın iflası önermeleri, medeniyetler çatışması ve tarihin sonu tezleridir. Batı paradigması ikinci bin yılın başında dünyada siyasal İslam'ın iflas edeceğini öngördü. Çünkü siyasal İslam'ın modernite karşısında başarılı olamayacağı düşünüldü. Gerçi mevcut örneklerin pek çoğu da bu tezli haklı çıkardı. Ancak Türkiye'de 2000'lerin başında siyaset sahnesine çıkan Sayın Erdoğan'ın ilk yıllarda "muhafazakar demokrat" duruşu, her ne kadar kimi Batılı siyasetçiler tarafından mesafe ile karşılansa da son tahlilde ilerleyen yıllarda takındığı tavır, söylem siyasetindeki değişimler Sayın Erdoğan'ın siyasal İslam'ı temsil eden bir politikacı olarak algılanmasını sağladı. Hal böyle olunca Batı açısından ortaya şu sorun çıktı; iflas edeceğini öngördükleri bir siyasal hareketin başarılı olması önemli bir tehdit olarak algılandı. Sayın Erdoğan'ın egemen güçlere meydan okuyan çıkışları, haksızlık karşısında tavır alan söylem siyaseti, yönetilemez özgüveni Batıyı iyiden iyiye endişelendirdi" dedi.

"BATI'NIN SİYASAL İSLAM TEZİ ÇÖKTÜ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mazlum ve mağdurlar için bir kurtarıcıya dönüşmesinin Batı'yı endişelendirdiğini dile getiren Özkan, "Batı, Müslüman siyasetin demokrasiyle entegrasyonunu başarıyla sağlamış bir siyasetçinin İslam toplumlarındaki siyasal hareketlere örneklik teşkil etmesini istemedi. Her geçen gün mazlum milletler nezdinde adeta bir fenomene dönüşen bir siyasetçi figürü Batıyı korkuttu. Sayın Erdoğan'ın temsil ettiği siyasu00ee çizgiden kurtulmanın yolu, Erdoğan'ı "diktatör, otoriter" gibi tanımlamalarla kodlamak, ayrıştırmak, ötekileştirmek olarak görüldü. Çünkü Erdoğan'ın siyasal varlığı ve başarıları Batının siyasal İslam tezinin çöküşüydü. Bu nedenle Batının Erdoğan düşmanlığını Oryantalizm'in derinliklerinde aramak zorundayız" dedi.

"MİLLETLE BAĞI ÇABALARI BOŞA ÇIKARDI"

Özkan, "İç siyasetteki Erdoğan karşıtlığı ise uzun yıllar Türkiye'yi yöneten, kendisini ülkenin asli unsuru kabul eden egemen güçlerin siyaset sahnesinden tasfiye edilmesine bir tepkime olarak ortaya çıktı. Sayın Erdoğan'ın reformist önermeleri, statükoya dönük değişim siyaseti iç politikada yerleşik laik, Kemalist grupları rahatsız etti. O nedenle okuduğu şiirden dolayı siyaseten yok etmek için uğraştılar. Ancak Sayın Erdoğan'ın halkla kurduğu empati siyaseti bütün bu çabaları boşa çıkardı. Tabi iç siyasette özellikle 2007 sonrası Sayın Erdoğan'a yönelik karşıtlığın artmış olmasında değişen söylem siyasetinin de etkisi yok değil. Ancak değişen söylem siyasetini o dönemin manipülatif projeksiyonuyla değerlendirmek zorundayız. Cumhuriyet mitingleri, Danıştay baskını, e-muhtıra, kapatma davası, Ergenekon ve Balyoz davaları, gömülü mühimmatlar, daha neler neler... Ve bütün bu süreçlerde aktif rol alan FETÖ'nün manipülasyonlarını görmemiz gerekir" dedi.

"ZULME VE OTORİTEYE MEYDAN OKUR"

Erdoğan'ın dünyaya meydan okuyan çıkışlarına ilişkin konuşan Özkan, "Erdoğan'ın söylemsel evreninde egemen güçlere meydan okumak usuldendir. Zulme karşı çıkmak, mazlumdan yana tavır almak, otoriteye meydan okumak Sayın Erdoğan'ın siyasetinin genel karakteristiğidir. Hal böyle olunca, sahip olduğu değerler Erdoğan'ın gördüğü yanlışlar karşısında sorumluluk bilinciyle hareket etmesine neden oluyor. Dünyanın 5'ten büyük olduğunu bugüne kadar söyleyebilen bir siyasu00ee çıkmadı" şeklinde konuştu.