İSMAİL ZELVİ
Cumhurbaşkanından, sokaktaki vatandaşımıza kadar, tüm Türkiye'yi hedef alan Terör olayları en son bir maç çıkışı, çoğu polis 44 vatandaşımızı şehit ederek canımızı yaktı. Son 1,5 yılda düzenlenen 33 bombalı saldırıda 446 canımızı yitirdik. Sadece PKK terörüne 36 bin can verdik. Terörün Türkiye'ye maliyeti ise 1,5 trilyon dolar. En ucuz yol alan 150 dolarlık canlı bomba ile ekonomimize ve siyasete bu kadar zarar veren terörün, ekonomik zarar boyutunu; İlginç görüşlerini TÜGEM platformunda dinlediğimiz Medipol Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer ile konuştuk. Tatlıyer, bu tür saldırıları durdurabilmek için terörü ihale edenlerin canının yakılması gerektiğini söylüyor.
-Terörün Türkiye'ye ve ekonomimize verdiği zararı anlatabilir misiniz?
Hükümet sözcümüz Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz günlerde terörün Türkiye'ye maliyetini 1,5 trilyon dolar olarak açıkladı. Yıllardır doğu ve güneydoğuda ekonomik aktivite yok, insanlar geçim noktasında devletin sosyal yardımları, kaçakçılık ve PKK'nın organize ettiği uyuşturucu başta olmak üzere gayri meşru işlere bel bağlamışlar. PKK doğuda güneydoğuda hiçbir şekilde halkın refah düzeyinin artmasını, ekonominin canlanmasını istemiyor. Küçük olsun benim olsun, benim çöplüğüm olsun, benim borum ötsün istiyor. Halkın kendi başına ayakta durabilecek düzeye gelmesini istemiyor. Yatırımları sabote ediyor. Şantiye basıyor, işçi kaçırıyor, iş araçlarını yakıyor, akla gelebilecek her şeyi yapıyor. Maalesef oradaki insanlarımız üretim yaparak para kazanamıyor. Bundan daha büyük zarar olabilir mi!...
-PKK terörünün ekonomik kaynakları nelerdir?
Terör örgütü PKK'nın yıllık gelirinin 500 milyon dolar ile 4 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Gelirinin üçte biri ile beşte biri arasındaki bölümünü uyuşturucu kaçakçılığından elde ediyor. Topladığı haraçlar ve aldığı "hibeler", HDP'nin kontrol ettiği belediyelerden elde ettiği gelirler. Almanya ve Belçika başta olmak üzere Avrupa'da topladığı hibelerin de en az 30 milyon Avro olduğu hesaplanıyor. İnsan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, sigara, alkol ve akaryakıt kaçakçılığı, gasp, soygun, hırsızlık, adam kaçırma, fidye ve sahtecilik bu terör örgütünün gelir kaynakları arasında yer alıyor. Murat Karayılan, Ali Rıza Altun, Zübeyr Aydar, Cemil Bayık, Duran Kalkan uluslararası uyuşturucu mafyasının elemanlarıdır.
-PKK'nın ve diğer terör örgütlerinin Türkiye ile hesapları ne?
PKK örgütünün makro hedefi, sadece ve sadece Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, anti Türkiyecilik üzerine kurulmuş bir örgüt. PKK terörünü koz olarak kullananların hedefi, Türkiye'nin büyümesini engellemek. Türkiye ekonomisinin gelişimini engellemek. Ülkemizin daha güçlü olmasına mani olmak. PKK, tabanını devlet mavalıyla avutmaya çalışıyor. Oysa bu doğru değilu2026 PKK'nın tek amacı Türkiye'nin güçlenmesini durdurmaktır. Başkanlık sistemini getirelim dediğimiz gün, MHP ile AK Parti'nin anlaştığı gün Beşiktaş'ta, polislerimize yönelik bombalar patlatılıyor. PKK böyle bir eylem yapıyor. Cumhurbaşkanının Kazakistan ziyareti iptal ediliyor. Daha önce de önemli ziyaretler ve ekonomik anlaşmalar yapılması öncesinde bu tür saldırılar olmuştu.
-Başkanlık sistemine niçin karşı çıkıyorlar?
Başkanlık sistemi Türkiye'deki siyasi sistemi dönüştürecek, iki partili bir yapıya gidecek. Bu iki partinin ikisi de halkın çıkarlarını savunmak zorunda kalacak. Seçilen başkan, halkın en azından yarısının oyunu arkasına aldığı için halkın çıkarlarını savunacak. Parlamenter sistemde devletin bağımsız politika izlemesi çok kolay olmuyor. Parlamenter sistemde, çok parçalı bir yapı var, parçalı yapıyı üst akıl, dış güçler işlerine gelen noktadan tutmaya çalışıyorlar. Mesela HDP milletvekilleri en ufak sorun çıktığında Avrupa'ya neden gidiyorlar. Neden bir şekilde Avrupa-Amerika'dan birileriyle görüşüyorlar. Onlardan vize almak için görüşüyorlar. Yönleri halka değil dış güçlere bağlı, başkanlık sistemi bunu ortadan kaldıracak. Siz yönünüzü halka değil dış güçlere dönerseniz, onların menfaatlerini savunursunuz, başkanlık sistemi bunu engelleyecek.
-Terörün ekonomimize etkisi nedir?
Türkiye 2002 sonrası AK parti ile ekonomik büyümede müthiş bir ivme yakaladı. Son üç yılda ise bu yavaşladı. 15 Temmuz süreci ekonomimize hatırı sayılır bir etki yaptı. 3 yıldır Türkiye'de ekonomik büyümeyi 2 şey sağlıyordu. Devlet yatırımları artırdı, hane halkı da önemli ölçüde büyümeyi destekledi. Harcamayı kısmadı. 15 Temmuz'dan sonra ekonomik beklentiler gerçekleşmediği için yatırımcı da yatırım yapmak istemiyor açıkçası.
-Peki PKK terörü nasıl bitecek?
Şu dakikadan sonra Türkiye sınırları içersinde PKK'nın etkinliği minimal düzeye inebilir, PKK'yı gerçekten bitirecek şey Türkiye'nin ekonomik, siyasi anlamda bölgesel bir güç olmasıdır. Bugün Türkiye'de PKK bomba patlatmasının maliyetini; biz PKK'yı yönetenlerin, PKK'ya direktif verenlerin canını yakarsak, acıtabilirsek, ekonomik ve siyasi olarak onları kıskaca alabilirsek işte o zaman PKK'yı kullanmaktan vazgeçerler. Bunu yapabilmemiz için ekonomik ve siyasi anlamda güçlü olmamız gerekiyor. Türkiye güçlendikçe, PKK-DAEŞ-FETÖ'nün etkinliklerini yavaş yavaş ortadan kaldırabiliriz. Terör örgütleri bu şekilde biter. Bunları kullanan devletlere, üst akla; bu işi çok maliyetli hale getirmeliyiz.
Terör örgütünün canını yakmayı kastetmiyorum, kullananların canını yakmaktan bahsediyorum . Terör örgütü için canının yanması veya yanmaması önemli değil. Teröristlerin ölmesi, ızdırap duyması canlarının yanması yöneticileri için önemli ve anlamlı değil, zaten onların işi ölmek. Canlı bombanın işi ölmek. Canının yanması umurlarında değil, PKK'nın canını yakarak PKK'yı ortadan kaldıramayız. PKK'yı kullananların canını yakmamız lazım. Bataklığı kurutmamız lazım. Bunu tabii ki biz de terör örgütü kurarak yapalım demiyorumu2026. Biz ekonomik ve siyasi alanda onların canını yakmalıyız.
Terörü bitirecek şey kaliteli eğitim sistemidir. İyi bir eğitim sistemi ekonomiyi güçlendirir, güçlü ekonomilerde terörist devşirmek kolay değildir. Her şeyin yolu eğitime çıkıyor.
Olağanüstü hal
halkı etkilemedi
Açıkçası başbakan olağan üstü hali devlet kendisine yaptı, halka yapmadı diyor. Olağanüstü hal vatandaşı etkiledi mi hayır, olumsuz etkilemesi için insanların ekonomiye dönük, kendilerine dönük şeylerin olumsuz olması lazım. Günlük hayatın bozulması lazım, ekonomik işleyişin bozulması lazım, böyle bir şey görmüyoruz, olağan üstü hali görmüyorum, hissetmiyorum, asker yok, polis yok, bizim moralimizi bozacak bir atmosfer söz konusu değil. Şirketler üzerinde böyle bir etki var mı? Hayır devlet sürekli bir şekilde şirketlere baskı kurmayı bir tarafa bırakın şirketleri teskin etmeye, rahatlatmaya, yatırım yapmaya teşvik etmeye çalışıyor, bir sürü ekonomik tedbir aldı. Devlet halka şunu izah etmeye çalışıyor, bakın biz olağanüstü hali şu şu gerekçelerle FETÖ ve PKK terör örgütü ile mücadele içicin çıkardık, tamamıyla bu konuda samimiyiz, ekonomik işleyişin iyi işlemesi için elimizden geleni yapacağız. Bu anlamda olağan üstü halin ekonomiye olumsuz bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Devlet, olağanüstü hal var, ekonomiyi zora sokacak şu şu eylemleri yapalım moduna asla girmedi.
Bizi AB'ye almayacaklar
AB'nin cazibesi Türkiye için hiçbir şekilde kalmamıştır. AB'nin bir getirisi yok. Ekonomik anlamda olsun, siyasi anlamda olsun hiçbir getirisi yok. Zaten AB ülkeleri ekonomik anlamda çok büyük bir kıskaç altında. Kötü durumdalar, Türkiye ekonomisi onlara göre çok daha ümit verici. İkincisi hiçbir zaman bizi AB'ye almayacaklar. Nihai anlamda şunu çok net görelim. Avrupa'yı Avrupa yapan şey Hristiyanlık kimliğidir. Çok ilginç bir şekilde bunu kendi ideologları da söylüyordu. Anti islam perspektifinden bir anlamda Avrupalılık bilincini ortaya çıkartıyorlar. Bir Hristiyan kulübüdür. Bu kulübün yeni Osmanlı olarak gördükleri veya Osmanlının devamı olarak gördükleri Türkiye'yi kendi içlerine almaları zaten mümkün değil. Avrupa mülteciler politikası ile gerçek niyetini ortaya koydu. Biz 3 milyon mülteciye kapı açarken onlar 100 tane mülteciyi almamak için bahane üstüne bahane üretiyorlar.
-Doların anormal derecede yükselmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Kasım ayında dolar birçok ülkenin para birimi karşısında değer kazandı, fakat Türkiye'de aşırı değer kazandı. Doların kısa sürede sadece kasım ayı içinde ciddi bir değer kazanması , TL'nin değer yitirmesini ben ekonomik saiklerle açıklayamıyorum. Burada açıkçası Türkiye'ye operasyon yapıldı. Dolardan yapılan operasyon 15 Temmuz'da yapılan operasyonun devamıdır. Bu tarz dolar operasyonunun başarılı olması çok çok zor. Bu bir atımlık baruttu, doları bir kere 3.10'dan 3.60'a çıkartırsınız, bir daha çıkartamazsınız. 3.50'den 4'e çıkartamazsınız ekonominin de kendine göre realitesi vardır. Bir operasyon yaptınız TL satıp dolar aldınız, elinizde dolar var. Yeniden operasyon yapabilmeniz için TL lazım size. Bu anlamda tek atımlık kurşundu onu yaptılar. Geçen hafta 3.50'lerden 3.35'e kadar düştü en son baktığımda 3.47-3.48 civarında idi. Bu iş bitti.
-Faizlerin yüksekliği ekonomimiz nasıl etkiliyor?
Cumhurbaşkanımızın söylediği düşük faiz reel ekonominin can damarı, faizlerin yüksek olması reel ekonomiye zarar verir. Bugün Türkiye'de bankaların ortalama kar oranı, Avrupa ve Amerika'daki bankaların karlılığının iki katı düzeyinde. Ödenmeyen krediler ve temerrüde düşme oranı düşük. Şirketler yatırım yapmak yerine yüksek faiz ortamında paralarını mevduatta tutar. Yine paradan para kazanmaya çalışırlar, yatırım yapmaya yanaşmazlar.
-Terör örgütlerinin enerji yatırımlarımızı hedef almasının sebebi ne?
Orta doğunun karmaşası içinde bulunduğumuz kötü durumun sebeplerinden bir tanesi de aslında Türkiye'nin enerji merkezi, enerji geçiş güzergahı olmasını engellemek; Türkiye'nin nükleer santral vesaire ile daha etkin verimli enerji üretebilmesinin önüne geçmek olduğunu söyleyebilirim. Son zamanlarda Berat Albayrak'a yönelik saldırlar oldu. Hatta Adana'da otopark'ta bomba patladı, Berat Albayrak'a yönelik olduğu ortaya çıktı. Berat Albayrak, "Biz kelle koltuktayız. Ne yaparsınız yapın, her türlü silahla üzerimize gelin biz yine yapacağız, enerji güvenliğimizi sağlamak zorundayız" dedi.
-Batılılar Ortadoğu'da ne yapmak istiyor?
100 yıl önce Sykes Pikot anlaşmasıyla Ortadoğu'yu dizayn etmeye başladılar. Amerika'nın 2. Dünya savaşındaki milli geliri dünyanın milli gelirinin yarısı idi. Bugün yüzde 20 civarına düştü. Türkiye'nin göreceli gücü eskisine göre çok daha fazla. Amerika'nın göreceli gücü eskisine göre çok daha az. Avrupa da çok iyi durumda değil. Mevcut ekonomik güçleri harcamalarını karşılamıyor. Bu yüzden Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmek istiyorlar. Biz Suriye ve Irak'ta kısmen söz sahibiyiz bize rağmen kafalarındakini tam olarak uygulamaları mümkün değil. Temel anlamda istedikleri şey Ortadoğu'yu çıkarlarımıza göre dizayn edelim, ekonomik kaynakları biz paylaşalım istiyorlar.
-Körfez sermayesinin Türkiye'ye yaklaşımı nasıl olur?
Körfez sermayesi açıkçası, Körfez ülkelerinde petrolden ciddi bir gelir geliyor, reel ekonomileri fazla gelişmiş değil, petrol gelirleriyle bir refah düzeni var. Diktatörlük dediğimiz bir aile ülkeyi yönetiyor ama halkın göreceli olarak ekonomik olarak keyfi yerinde. Türkiye bölgesel güç olmayı başarırsa Körfez ülkeleri de yönünü Türkiye'ye daha çok dönmeye başlar. Hem bölgesel yakınlık, hem stratejik ortaklık olabilir. Fakat ABD ve Avrupa bunu engellemek için ellerinden geleni yapacaktır.
-Rusya-Türkiye ilişkileri hakkında düşünceleriniz nedir?
Rusya kötünün iyisi olarak değerlendirebiliriz. Türkiye'nin zayıflaması Amerika'nın işine yarar. Zayıf Türkiye, Rusya'nın işine yarayan bir şey değil, Türkiye'nin zayıflaması Amerikanın daha çok söz sahibi olması demek, bu da Rusya'nın ekonomik çıkarlarına ters bir durum. Dolayısıyla güçlü bir Türkiye, Rusya'nın en güçlü müttefikidir. Bu anlamda uzun vadede ben Türkiye ile Rusya arasında stratejik anlamda bir işbirliği olacağını, buna oynanacağını düşünüyorum.
-İsrail'in ortadoğu'daki rolü nedir?
İsrail'i kısacası ABD'nin ortadoğu'daki jandarması olarak görebiliriz. İsrail'in şu anda ekonomik potansiyeli, gelir düzeyi ABD desteği olmadan gerçekleştirilebilecek bir şey değildir. Ortadoğu'daki işlerle ilgili ABD, bazı işleri kendisi yapıyor, bazılarını ise İsrail aracılığı ile yapıyor. İsrail'i taşeron devlet olarak görebiliriz