İslam coğrafyasında taşların yerinden oynadığını yazan Alman medya kuruluşu Deutsche Welle de, ABD zalimliğine kafa tutan Türkiye'nin kimlerle ittifak yapacağını kendi uzmanlarına yorumlattı.
ERDOĞAN LİDERLİĞİNİ ORTAYA KOYDU
Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı'ya göre, Türkiye öncülüğünde İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesi gerçek anlamda bir başarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da zirveyle birlikte kendisini İslam dünyasının bir lideri olarak ortaya koymayı başardı. ABD yönetiminin Ortadoğu'da İran'a karşı bir koalisyon oluşturmaya çalıştığını, bu koalisyonun başat aktörleri arasında İsrail ve Suudi Arabistan'ın yer aldığına dikkat çeken Ünlühisarcıklı, zirveyle bu ittifak girişimine de etkide bulunulduğunu söyledi.
KAZANAN TÜRKİYE VE İRAN
Ünlühisarcıklı, "Trump'ın Kudüs kararı üzerine Türkiye'nin inisiyatifiyle toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın açıkladığı deklarasyona Suudi Arabistan da destek açıklamak durumunda kaldı. Böylelikle Suudi Arabistan'ın İsrail ile birlikte İran'ı dengeleme politikalarındaki hareket marjı daralmış oldu. Bu süreçte kazanan ülkelerden biri Türkiye ise diğeri de İran" değerlendirmesini yaptı.
ABD'DEN ASILSIZ SUÇLAMALAR
Türkiye'nin izlediği bağımsız politikadan rahatsız olan ABD'nin yine iftiralara sarıldı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster'ın geçtiğimiz günlerde bir düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin radikal ideolojilerin yayılmasında büyük rol oynadığını iddia ederek, "Türkiye ve Katar radikal ideolojilerin yeni sponsorlarıdır" dediğini hatırlatan GMF Türkiye Direktörü Ünlühisarcıklı, iki ülke arasında terörün tanımı, ılımlı ve marjinal oluşumlar konusunda görüş ayrılıkları olduğunu söylerken, "McMaster'ın sözleri ayrıca Ortadoğu'daki kamplaşma bağlamında okunmalı. ABD Ortadoğu'da İran'a karşı Suudi Arabistan, İsrail, Mısır, Körfez ülkelerini kapsayan bir koalisyon kuruyor ve Türkiye ile Katar bunun dışında kalmayı seçiyor. İşte McMaster bu kamplaşma bağlamında Türkiye ve Katar'ı hedef alıyor" şeklinde konuştu.
FIRSAT MI TEHLİKE Mİ?
Ünlühisarcıklı, NATO'nun iki önemli askeri gücü olan ABD ile Türkiye arasında sorunların biriktiğine, güvensizliğin derinleştiğine ve yavaş yavaş ortaya ihtilaf alanlarının çıktığına işaret etmekle birlikte şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye'de bazılarının fırsat olarak düşündüğü, Rusya'nın Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya yerleşmesi gibi bazı küresel gelişmeler aslında birer tehdit. Aslında Türkiye ile ABD'nin daha yakın bir işbirliğinde olması gereken bir geleceğe doğru gidiyoruz, ama bu geleceğe kavgalı giriyoruz."
Türkiye'nin ABD'ye Suriye'de PYD'ye verdiği destekten ötürü tepkili olduğunu hatırlatan Ünlühisarcıklı, diğer yandan Rusya'nın PYD ile ilişkilerinin Türk kamuoyunda yeterince tartışılmadığına dikkat çekti. Ünlühisarcıklı, "Kimilerinin bir fırsat olarak gördüğü Rusya da PYD'ye destek veriyor, hatta AB ve ABD'nin terör örgütü olarak tanıdığı PKK'yı terör örgütü olarak görmüyor, Moskova'da PKK ve PYD'nin ofisleri var, Mümbiç'de PYD'yi Türkiye'den Rus askeri birimleri de koruyor. Rusya Suriye'nin geleceğinin tartışılacağı Suriye halkları konferansına PYD'yi başka bir isim, başka bir kostümle getirmenin arayışı içinde. Özetle, Rusya'yı bir fırsat olarak görenler bu değerlendirmelerinin dayanaklarını açıklamalı" görüşünü kaydetti.
ABD İFİTİRALARI SÜRPRİZ DEĞİL
Düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Marc Pierini de, Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster'ın gündeme damgasını vuran Türkiye'nin Katar ile birlikte "radikal ideolojilerin yeni sponsorları" olduğu yönündeki iftiralarının sürpriz olmadığı görüşünde.
Pierini, "Bu ABD askeri ve istihbarat makamlarının Türkiye algısı. Türkiye için nahoş bir durum teşkil etse de gerçek. Ayrıca bu art niyetli bir komplo teorisinin bir meyvesi de değil. Bu analizin dayanağı Türkiye'nin aldığı bir dizi karar. Özetle bu algıya sahip olunması bir sürpriz değil. Bu tespitin ABD'nin gelecekteki adımlarına nasıl yansıyacağını ise zaman gösterecek" diye konuştu.
Son gelişmeler ışığında Türkiye'nin ABD ve sert söylemlerle hedef aldığı İsrail ile ilişkilerinin çok daha çetin bir sürece girebileceğine işaret eden Pierini, "Hem Türkiye, hem de ABD ve İsrail için bunun riskleri ve sonuçları ağır olabilir. Görünen o ki taraflar bu riskleri göze alıyor" diye konuştu.
TRUMP'IN KARARI ERDOĞAN'A YARADI
Pierini, Erdoğan'ın yön verdiği Türk dış politikasında, özellikle İsrail ile ABD'ye yönelik sert söylemlerde, aslında iç siyasetin çok büyük rol oynadığına dikkat çeken, ABD başkanı Trump'ın Kudüs kararının aslında Erdoğan'a yaradığını savundu.
Marc Pierini, "Trump kararını, Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanlığını yürüttüğü bir dönemde açıkladı. Bu Erdoğan'ın liderlik ortaya koyarak İslam Konferansı Teşkilatı'nda bir tür oybirliği sağlaması için vesile oldu. Bu bağlamda, Trump'ın Kudüs kararı, Erdoğan'ı hem iç siyasette hem de uluslararası alanda güçlendirdi" şeklinde konuştu.