Neslihan Önder / Özel Haber
Batı dünyasında İslam karşıtlığını ifade etmek amacıyla kullanılan İslamofobi kavramı Charlie Hebdo'dan sonra tekrar tartışılmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde ABD'de İslam karşıtı bir terörist tarafından öldürülen üç müslüman genç bu nefret söyleminin kurbanı oldu. Uluslar arası Rabia Platformu Koordinatörü Cihangir İşbilir, "İslamofobi" kavramının aslında sosyolojik bir vakıa olduğunu ve bunun bir sebep değil, sonuç olduğunu söyledi.
Müslüman denilince terörist anlaşılıyor
"İslamofobik" algıların oluşması konusunda büyük kampanyalar yürütüldüğünün altını çizen İşbilir, "Bu kampanyalarla insanların Müslüman denilice terörist, terörist denilince Müslüman anlaması isteniyor. Keza böyle bir Müslüman algısı oluşturmak için sakallı, cüppeli erkek ve ya çarşaflı kadın cihatçı figürleri ön plana getiriliyor." şeklinde konuştu.
Hollywood, "İslamofobi"ye yardım ediyor
Bunu yalnızca İslam karşıtı politikaların değil, onları besleyen yayınların da yaptığını kaydeden İşbilir, "Sözgelimi Hollywood buna ciddi anlamda yardım ediyor. Her sene İslam'ı kötüleyecek ve onu terörist gösterecek türde filmler yapıyor. Filmlerde Müslümanları terörle etiketlendirme, terörle birlikte anma, gericilikle özdeş gösterme, yobaz ve mürteci gibi kavramlar öne çıkarılıyor. Bu da haliyle insanların kafasında müthiş bir fobi oluşturuyor." dedi.
"İslamofobik" kalıplar zihinlere kodlandı
İşbilir, Batı'da İslam karşıtı politikaların halklar nezdinde benimsetilmesi için her türlü yayının yapıldığını belirterek, Charlie Hebdo'nun da bundan birkaç sene önceki yayınlarında bunu sürdürdüğünü ifade etti. İşbilir, bu yayınların cihat, terör, gericilik ve medeniyetten mahrum kalma durumlarını hep İslam ile resmettiğini, bu sayede de "İslamofobik" basmakalıpların zihinlere kodlandığını söyledi.
Charlie Hebdo ile hafıza tazelemesi yapıldı
İşbilir, "Özellikle 11 Eylül sonrası psikolojiye baktığımızda Müslümanlar, hep ne olmadıklarını anlatmaya çalıştı. Biz terörist değiliz, biz aslında böyle değiliz demeye başladı. Bununla ilgili "İslamofobi"yi izleme merkezleri kuruldu. Medeniyetler ittifakı hızlandırıldı. Fakat tüm bunlar, küresel etki uyandıracak derecede güçlü çalışmalar olmadığı için İslam karşıtlığı ve "İslamofobi" 11 Eylül'den bu yana geçen süre zarfında gerilemedi. Hatta ara ara güncellemelerle, yeni kan akışıyla bugün geldiğimiz noktada çok daha güçlü hale geldi. Çünkü uluslar arası hiçbir güç buna karşı hukuki bir yaptırım adımı atmadı." ifadelerini kullandı.
İslam doğru anlatılmıyor
İslam Dünyası'ndaki dağınıklığın bu alanda da etkisini gösterdiğine dikkat çeken İşbilir, "Geldiğimiz noktada İslam dünyası doğru tedbir, doğru anlatım, etkin bir temsil mekanizması henüz kuramadığı için maalesef "İslamofobi"yi dezavantajdan avantaja çeviremedi. Karşımızda küresel bir kampanya var, eğer biz aynı çapta ve güçte bir karşı kampanya yapmazsak zaten eziliriz. Küresel medyanın ağırlığı Hollywood'un bu dominat yayınları karşısında yapacağımız çok bir şey yok. Çok güçlü karşıt çalışmaların yapılması lazım. Fakat henüz başta Türkiye olmak üzere İslam devletleri buna karşı güçlü, küresel, yaygın, kitlesel bir çalışma yapamadılar." dedi.