ALİ ADAKOĞLU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük Kazakistan ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Erdoğan, Kazakistan'da gerçekleştirilen ikili heyetler arası görüşmelerin ve ziyaretin son günü Ahmet Yesevi Üniversitesi'ndeki tören ile Türkiye Diyanet Vakfı'nca yaptırılan Ahmet Yesevi Camiinin açılışı ile ziyaretin çok verimli geçtiğini ifade etti.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile eğitim, sanayi ve ticari ilişkiler konusunda çok verimli görüşmeler yaptıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gazetecilere yaptığı açıklamalarda önce çıkan batır başlıkları şöyle:
Kazakistan'la ilişkilerimiz istenilen düzeyde mi?
Kazakistan'la ikili ilişkilerimizde, siyasi, ekonomik, savunma sanayine yönelik, ticari, kültürel birçok konuları görüştük. Tabi, daha önce belirlediğimiz 10 milyar dolarlık hedefe maalesef uzak bir konumdayız. Burada bir kararlılık tazelemesi yaptık. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey olarak, bundan sonraki çalışmaları daha kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Bu bağlantıları da DEİK vasıtasıyla takip edeceğiz.
MESELENİN TAKİPÇİSİYİZ
Paralel yapının Kazakistan'da 32 okulunun eğitim verdiği söylendi. Bu konuda Nazarbayev'le aranızda bir görüşme geçti mi? Bu okulların devredilmesi, kapatılması gibi konular da gündeme geldi mi?
Söz konusu okulların 28-29 tanesini Kazak devletine devretmişler. Devir olmuş ama burada yüzde 10-15 yine kendi öğretmenleri veya kendi görevlileri var. Tablo budur. "Bunlar Kazak devletine okulları devretti diye sizi aldatmasınlar. Görevi devralan Kazaklar da onların eğitiminden geçmiş olanlardır, bilmenizi isterim" dedim. Meselenin takipçisiyiz.
SÜREÇ FARKLI YERE KAYACAK
Paralel yapıyla mücadeleden söz ediyoruz ama Fethullah Gülen bulunduğu yerde faaliyetlerine devam ediyor. İade talebi hangi noktada? Vatandaşlıktan çıkarılma gibi şeyler söz konusu olabilir mi?
Son zamanlarda bu konuyla ilgili yargı çok kararlı, ciddi adımlar attı. Hakkında Interpol vasıtasıyla Kırmızı Bülten meselesi var. HSYK'nın son attığı adımlar var. Bu arada gelişen, bazı açılan dosyalarla birlikte sürecin çok daha farklı bir yere doğru kayacağına inanıyorum. Bu konuda yargıyı, özellikle de konuyla ilgili savcıları takip ediyoruz. Onlar sorduğunuz soruya cevap oluşturacak nitelikte iddianameler hazırlayacaklardır sanıyorum.
70 DEVLET BAŞKANI GELECEK
1915 olaylarının 99'uncu yılında, yani geçen yıl siz çok güzel bir taziye mesajı yayınladınız. O taziye Türkiye'nin pozisyonunu çok değiştirdi. Bu sene de benzer bir şey olabilir mi?
Taziyemizde Osmanlı'nın kaybına yönelik, ecdadımızın kaybına yönelik de taziye talebimiz vardı. Şu anda bizim bu attığımız adımda 24 Nisan'ın bir gün öncesinde "Dünya Barış Zirvesi" toplayacağız. Bu zirvede de zaten mesajımız aslında ağırlıklı olarak bu konulara yönelik olacak. Oradan herhangi bir sapmamız olmayacak. Zirveye 70'e yakın devlet başkanı, hükümet başkanı ve bakan düzeyinde katılım olacak. 24 Nisan'da da hep birlikte Çanakkale'de olacağız.
ÇÖZÜM SÜRECİ'Nİ ENGELLEMEK İSTİYORLAR
Ağrı Diyadin'de yaşananlar belki de Çözüm Süreci için bir kırılma noktası oldu. Çözüm sürecinde şu anda hangi noktadayız?
Çözüm sürecini kronolojik olarak değerlendirmemizde fayda var. Kronolojik olarak, demokratik açılım ile başlandı. Ardından ikinci adım, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesiydi. Üç, taleplerle de oluşan bir çözüm süreci adımıydı. Çözüm süreciyle ilgili olarak şu anda birileri bu sürecin önünü kesmenin gayreti içerisine girdi. Peki, bu süreci engellemek, önünü kesmek isteyenler kim? İşte bu 6-7-8 Ekim tarihlerindeki olaylar bu yöndeki en önemli ilk adımdı. Sebebi de belli. Yaklaşan bir seçim var. Bu yaklaşan seçimlerde vatandaşın rahatlıkla sandığa gitmesine mani olmak istiyorlar. Vatandaşlarımızın, kendi iradesiyle, vicdanlarının sesini dinleyerek sandığa gidecekleri bir ortam kimilerini rahatsız ediyor. Eylemlerinin sebebi bu. 6-7-8 Ekim'in millet tarafından arzu ettikleri gibi satın alınmadığı endişesine kapıldılar. Çünkü, vatandaş bunu iyi tespit etti, dedi ki, "Sizin bu ihanetinizi biz kabul etmeyeceğiz."
Çünkü orada 40'ı aşkın insanın ölümü affedilir bir şey değildi. Hele hele o genç çocukların 4'üncü, 5'inci kattan atılarak, başlarının taşla ezilmesi suretiyle bunların şehit edilmesi yenilir yutulur bir olay değildi. Ondan önce zaten Diyarbakır'daki Kürt annelerin orada haftalarca, aylarca ağlaması, o da ayrı bir olaydı. O anneler orada direnirken, Kürtleri temsil ettiğini söyleyenler yeri geldi arozözlerle onları oralardan silip süpürdüler. Bunlar yaşandı.
SÖYLEDİKLERİ A'DAN Z'YE YALAN
Şimdiki bu yeni dönemde de maalesef gelişmeler Ağrı Diyadin'de görüyorsunuz bunlarda yalan filan çok rahat, yani orada bizim askerimizin adeta operasyona çıkmış gibi göstermeye kalkıyorlar. Söyledikleri, A'dan Z'ye yalan. Alınan istihbaratlar üzerine bölgeye giden jandarma var. İstihbaratlar da neticede doğru çıkıyor, askerin, jandarmanın üzerine ateş açılınca, onlar da buna mukabelede bulunuyor. İlk etapta 4 askerimiz yaralanıyor, biri ağır olmak üzere. Onlardan da 5 ölü, 1 yaralı vardı. Dezenformasyon yapabilmek için, "Yaralı askerlerini orada bıraktılar, onları da HDP'liler aldı" diyorlar. Hiç alakası yok. Oradaki çevre köylerin çoğu zaten köy korucularının olduğu köyler. Kamera kayıtları var ben bizzat izledim. Hakeza fotoğraflar var. Zaten bunlar daha sonra gazetelerde de yayınlandı. Bu şekilde yapılan kampanyalarla adeta 7 Haziran'a bir yatırım yapmanın gayreti içerisindeler. Ben inanıyorum ki halkımız kendi iradesine baskı uygulamaya, dayatmada bulunmaya kalkışanlara gereken cevabı verecektir. Dolayısıyla bu tür eylemlere karşı çok daha dikkatli olunması lazım. Halkımızın burada iyi bir direnç ortaya koymalı. Ülkemiz huzur istiyor, ülkemiz bu noktada gerçekten çoluğuyla, çocuğuyla rahat rahat dağlara çıkabileceği, yaylalara çıkabileceği, o mesire günlerini yeniden yaşamak, hatırlamak istiyor. Ama bunlar yeri geldi genç kızları, genç evlatları terör kamplarına götürdüler. Şu anda bile ellerinde rehine olarak bulunanlar var.
BAŞKANLIK, 7 HAZİRAN'A BAĞLI
Partilerin seçimle ilgili çeşitli hazırlıkları var. AK Parti'nin de seçim beyannamesi yayınlandı. İnceleme imkanınız oldu mu? Nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle sizin başkanlık sistemi ve genel anlamda bir sistem değişikliği talebiniz var. Bu talebin yansıtılabildiğini düşünüyor musunuz?
Benim başkanlık sistemi konusundaki hassasiyetim zaten biliniyor. Millet tarafından bu sistemin tartışılmasını istiyorum. Tartışılması, ideal bir konuma gelmesi, 7 Haziran seçimine bağlı. Tartışılması sürecinin şu anda başlamış olması, seçimden sonra tartışmanın devam etmesi, bunun önünün açılması ve nereye oturtulacağının tartışılarak belirlenmesi açısından önemli. Başkanlık sisteminin dünyada her ülkede aynı olduğunu iddia etmek mümkün değil. Neredeyse bütün ülkelerde uygulanan başkanlık sistemi farklıdır. Ben de başından itibaren bir ifade kullandım. Bizim de başka tecrübelerden istifade etmek ve tartışmak suretiyle, kendi kültürümüze, kendi örfümüze göre, yani bir Türk tipi veya Türkiye'ye ait bir başkanlık sistemi ortaya koymamız pekala mümkün. Tabi, bazıları buna olumlu tepki verdi, bazı çevreler de olumsuz tepki verdi. Ne demek Türk tipi başkanlık diyenler de oldu. Halbuki niye olmasın? Şimdi ABD'nin başkanlık sistemiyle, Fransa'nın, Meksika'nın Arjantin'in, Brezilya'nın Rusya'nın başkanlık sistemleri aynı mı? Hepsi birbirinden farklı.
MAALESEF PATİNAJ ÇEKİYORUZ
Akademisyenlerimizle, siyasetçilerimizle hep birlikte otururuz, bunların konuşmasını, görüşmesini, değerlendirmesini yaparız; nihayetinde de "En ideal olan sistem bu" diyebiliriz. Nitekim biz, Beştepe buluşmaları çerçevesinde 20 kadar akademisyenle bir toplantı da yaptık. O toplantıya katılan arkadaşlarımızın muhtelif sunumları oldu. Biz bunların hepsini kayda alıyoruz. Bu arada bize gönderilen farklı çalışmalar da oluyor, bazı STK'ların bu alanda yaptığı çalışmalar var. Bu farklı çalışmalardan ortaya bir zenginlik çıkıyor. "Müsademeyi efkardan barikayı hakikat doğar" anlayışıyla bir "hakikat güneşi" oluşuyor. Bu olduğu zaman da ben inanıyorum ki Türkiye, o beklediğimiz gerçek manadaki sıçrayışını yapacaktır.
Şu anda inanın biz patinaj yapıyoruz. Bakın, belki bazıları farkında değil ama rakamlar bunu gösteriyor. Bakın biz son 3 senede ekonomik olarak bir patinajın içerisindeyiz. Kişi başına milli gelirimiz 10 bin doları aştı ve orada bir patinaj başladı. Niye? Çünkü, birileri adeta böyle gelip bileklerinize zincir takıyor, orada sizi olduğunuz yerde maalesef patinaja mahkum ediyor. E şimdi burada eğer sistem rahat çalışırsa, karar alma süreci hızlanırsa ben inanıyorum ki süratle biz 2023 hedeflerini yakalama yolunda çok daha farklı gideceğiz.
İŞADAMLARI DERT YANIYOR
Şu anda benim önüme gelen bazı bilgi notları var. Bazı işadamlarımız dert yanıyor. Niye? Adam yatırım yapacak ama kuvvetler ayrılığındaki kargaşadan dolayı yargı tarafından önü kesilmiş. 200, 250, 500 milyon dolarlık yatırımlardan bahsediyoruz. İşte hep söylüyorum, örnek olarak veriyorum. Somut olarak Galataport meselesi. Neredeyse 1 milyar dolarlık bir yatırım. Böyle bir yatırım, bakın ihalesi ne zaman yapıldı? Hala iş başlayamadı. Niye? İtirazdan 2 sene sonra Danıştay tuttu yürütmeyi durdurma verdi. Buna benzer birçok olay var. Dolayısıyla sistemle ilgili sorunlar çözüldüğünde, süreçler hızlandığında, inşaat sektöründen sanayisine varıncaya kadar herkesin, rekabetin içerisinde yerlerini çok daha farklı bir şekilde almaları da mümkün hale gelecektir.
RAHATSIZ OLMA, SEN AL 400 VEKİLİ!
Seçim arifesinde adeta şöyle bir kampanya başladı. "HDP barajı geçmeli, Erdoğan'ın başkanlık hayali bitmeli." Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başkanlık, benimle ilgili değil, ülkeyle ilgili bir mesele. Şu anda ben Cumhurbaşkanı olarak bu görevde mevcut anayasa çerçevesinde yapmam gereken neyse onu yapıyorum. Ama tecrübelerim doğrultusunda düşüncelerimi de söylüyorum. İster A partisi, ister B partisi, yeterli milletvekilini alıp anayasa değişikliğini yapsın. Dikkat ederseniz ben ne dedim, "400 milletvekili verin ve yeni anayasayı parlamento kendisi yapsın." Bazı partiler bundan rahatsız oluyor. Ya niye rahatsız oluyorsun? Sen al 400 milletvekili. Bir diğeri alsın 400 milletvekili. Muhtemelen kendilerinin alamayacaklarını düşünenler, rahatsız oluyorlar. Halbuki hiç rahatsız olmadan, "Cumhurbaşkanı kendi kanaatini söylüyor" diyebilirler. Ben parti ismi vermiyorum. Burada 367'ye ihtiyaç var. 367'nin biraz üstü de olabilir. O nedenle ben 400 olarak dile getiriyorum. 400 değil de 390 olur, 380 olur. Yeter ki yeni anayasa için buna inanmış bir parlamento oluşsun. Derdimiz bu. Bu olmuyor. O zaman referandumu parlamentodan çıkarabilecek bir sayı olsun. Çünkü iki tane referandumu yaşamış bir iktidarın başıydım. Bu referandumlara niye gittik, bunları da biliyorsunuz. Yine cumhurbaşkanlığı meselesinde parlamento içinde cumhurbaşkanı seçimini engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Biz de o zaman bu işi millete götürmenin yolunu aradık. Ne oldu? Gittik millete o zaman millet yüzde 69 verdi. Ardından ikincisi oldu. Yani, ilk referandumda demek ki bazı şeyleri eksik bırakmışız, yüzde 58'le de o referandumdan çıktık. Keşke şunları biz o zaman o paketin içerisine koymuş olsaydık, bugün hiç bunları tartışmıyor olurduk.
OBAMA İSTEDİĞİ KARARI ÇIKARAMIYOR
Başkanlık sistemi olursa, kontrol mekanizmaları nasıl çalışacak? Kafanızdaki başkanlık modelinde nasıl bir Meclis düşünülüyor?
Hiçbir parlamentonun denetlememe veya kontrol etmeme gibi bir görevi olamaz. Parlamento elbette denetler. Şu anda Amerika'da iki kamaralı bir yapı var. Orada iki yılda bir değişen sistem olmamış olsa, Sayın Obama çok daha rahat sürecini devam ettirebilirdi. Ama ne oldu? İki yılda bir yarısı değişiyor. Şimdi bu değişiklik sebebiyle de Cumhuriyetçiler orada çoğunluğu elde etti mi? Çoğunluğu elde edince kontrol denetim mekanizması Amerika'da bir anda değişti. Peki, bu istikrar ve güveni ne yapar? Zaafa uğratır. Şimdi bakın Obama istediği gibi karar çıkaramıyor. Görüldüğü gibi oradaki sistemin de sıkıntıları var. Parlamentoda çoğunluk sizin yanınızda değilse, her zaman önünüze engeller gelebilir. Nitekim Türkiye'de parlamenter sistem olarak, şu andaki yapısı itibariyle, bakın bizim 330'u aşan milletvekiline sahip olduğumuz dönemler oldu. 220 muhalefet. Peki rahat çalışabildik mi? Çalışamadık. Şu anda parlamentoda en düşük olunan dönem, 311-312. Bazı kanunların çıkarılması sırasında olanları gördük. Yani parlamentoyu çalışamaz hale getirebiliyorlar. Başkanlık sisteminde, yasama, yürütme, yargı, bunlar tamamen birbirinden ayrılıyor. Bunlar tamamen birbirinden ayrıldığı için de denetim noktasında en ufak bir zaaf yok.Ancak ben, iki kamaralı sisteme de karşıyım. Çünkü, iki kamaralı sistem, adeta kilitleme üzerine inşa edilmiştir. Burada da tek kamaralı sistemin çok daha ideal olduğuna inanıyorum. Hem seri karar alma noktasında, hem de istikrar-güven noktasında da sağlıklı bir çalışmayı getirecektir diye düşünüyorum.
MGK ve YAŞ var. Kırmızı Kitap'ın bu MGK'da kesinleşeceği söyleniyordu. YAŞ'da olağanüstü bir durum, tartışılan konularla ilgili bir gelişme olacak mı?
YAŞ'la ilgili bütün hazırlıkları yapan merci birinci derecede TSK'dır. Kendilerine ait bir çalışma esasları vardır. 1 Ağustos'ta sayın Başbakan'ın başkanlığında toplanır. Uzatmalar, ertelemeler, emekliye sevkler olabilir, tüm bu süreçlere orada bakılır. Bazen 2, bazen 3 gün sürer, 4 gün de sürebilir. Neticesinde imzalar atılır, daha sonra da onay için bize gelir. Onaya geldiğinde biz de incelememizi yaparız. Müdahale edilmesi gereken konular varsa müdahale ederiz, yoksa onamamızı yapar hayırlı olsun deriz.
Geçen hafta Genelkurmay Başkanlığı'nda askerin içindeki Paralel yapıyla ilgili bir soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmadan size gelen herhangi bir bilgi var mı? YAŞ'a kadar bu soruşturmanın tamamlanabileceğini öngörüyor musunuz?
Bunun bir takvimi olmaz. Ama bu bir şeyi gösterir, Genelkurmay bu konuda ne kadar hassas. Bunu görüyoruz. Genelkurmay'ın bu konuda bir hassasiyeti var. Bu hassasiyet içerisinde de süreci onlar da takip ediyorlar.
Seçim sürecinde seyahat programınız var mı? Varsa iptal edilmesi söz konusu mu?
Benim çalışmalarım seçime endeksli değil. 7 Haziran'a da endeksli değil. Çalışmalarımı devam ettireceğim. Toplu açılışlar yapıyoruz, gündemde olan konuları değerlendiriyoruz. Türkiye'nin değişik yerlerini dolaşacağım. 25-30 toplantı yaparım sanıyorum. Doğu'ya, Güneydoğu'ya da gideceğim tabi.
TÜRKİYE'YE ÖZGÜVEN KAZANDIRIR
İnancım şu: Kim ne derse desin. Ülkem için, milletim için hayırlı olabilecek başkanlık sistemiyle ilgili Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na gönderilmek üzere hazırlanmış bir çalışmamız var. Şundan emin olun, böyle bir başkanlık sistemi Türkiye'ye özgüven kazandırır. Türkiye'nin ekonomisine farklı bir dinamizm getirecektir. Süratle Türkiye 2023 hedeflerine inşallah ulaşacaktır diye düşünüyorum.
MİLLİ GELİR'DE HEDEF YAKALANAMADI
10-11 bin dolar arasına sıkışan bir kişi başına milli gelir söz konusu. Hedefimiz seçime kadar 15 bin doları yakalamaktı. Bunu yakalayamadık. Sistemde sıkıntı var. Bunun içinde faiz politikaları var. Kredi olaylarında bankaların ciddi manada girişimcileri sıkıştırma süreçleri var. Onlar bu tür adımları atarken karşısında dik durabilecek bir idari yapının olması lazım.
AK PARTİ'NİN SEÇİM BEYANNAMESİ
İncelediğim kadarıyla, benim Başbakanlık dönemimdeki 12 yıllık süreçte atılmış adımlarla ilgili olarak, adeta bir özet diyebileceğimiz şekilde bütün başlıklara yer verilmiş. Temel hak ve özgürlüklere varıncaya kadar hepsi orada yerini alıyor. Bundan sonraki sürece dönük olarak da atılacak adımlara da verilmiş. Gayet olumlu.
YEMEN VE SURİYE'DEKİ SAVAŞ
Yemen'de süren saldırılar, katliamlar var. Bunların durması gerekiyor. Malum bunlara destek veren bazı ülkeler de var. Biz kendilerine de söyledik. Saldırılan şehirlerden çekilmeleri ve ondan sonra da eş zamanlı olarak bir ateşkesin sağlanması. Buna yönelik BM Güvenlik Konseyi'nden bir karar çıktı. Yemen'deki durum ciddi manada Suudi Arabistan'ı rahatsız ediyor. Suud'un Yemen'de böyle büyük bir sınırı varsa, bizim de aynı şekilde Suriye ve Irak'la 1250 km.'yi buluyor. Ülkemizde 2 milyon sığınmacı var. Bunların bakımı var.
ÇAMLICA'DAKİ CAMİNİN İSMİ?
Çamlıca'daki camide kaba inşaatta yüzde 75'e ulaşıldı. Bir de orada kule meselesi var. Küçükçamlıca'da. O yapılınca da Büyükçamlıca'daki kulelerin hepsi yıkılıyor. Yıkıldığı anda çok daha iyi olacak. Çamlıca Camii'nin bir ismi olacak. Günü gelince açıklayacağız.