Başkan Erdoğan'dan Zafer Bayramı mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın yıl dönümü sebebiyle bir mesaj yayımladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın yıl dönümü sebebiyle yayımladığı mesajda, "30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi milletimizin asırlardır sürdürdüğü beka mücadelesinin en kritik dönüm noktalarından biridir." dedi.

Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde atacağımız yeni adımlarla ülkemizin gücüne güç katacak, Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu mutlaka gerçeğe dönüştüreceğiz." ifadelerine yer verdi.

Yıl 1919. Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri Anadolu’yu işgal ediyordu. İstanbul, Adana, Urfa, Maraş, Samsun... Düşman devletlerinin orduları birçok şehre yerleşmişti.

1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra işgal güçleri baskıcı politikalarını yoğunlaştırdı. Türk milleti tüm bu baskılara karşı yeniden ayağa kalkmak için adım adım ilerledi.

Bir yıl sonra büyük bir zafer kazanıldı. Sakarya'da 22 gün 22 gece süren savaşta, Türk ulusu kanla, ateşle, süngüyle zafere doğru yürüdü. İki tarafın da çok ağır kayıplar verdiği Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından biriydi. Tarihin en kanlı savaşlarından olan muharebede binlerce asker şehit oldu.

Ordunun önce taarruza hazırlanması gerekiyordu

Kazanılan bu zaferden sonra, Türk milletinin orduya güveni ve geleceğe ümidi arttı. Yunan ordusu, çok kayıp verdiği için savaş gücü azaldı. Aynı zamanda, İtilaf Devletleri’nin Yunanlılara güveni azaldı.

Sakarya’daki kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak için hazırlıklar başladı. Ancak Sakarya’dan çekilen Yunan ordusu Türk ordusunun 2 katıydı… Yunan ordusunun 180 bin askeri, 88 bin tüfeği, 9 bin makineli tüfeği, 300 topu vardı. Türk ordusunun ise 92 bin askeri, 48 bin tüfeği, 819 makineli tüfeği, 145 topu bulunuyordu.

Bunun için ordunun önce taarruza hazırlanması gerekiyordu. Ayrıca, sadece ordunun değil, Meclis ve millet de savaş psikolojisine hazırlanmalıydı. 1919’dan itibaren kurtuluş mücadelesine karşı çıkarılmış 18 ayaklanma bastırılmıştı.

Meclis’te bazı milletvekilleri de ordunun böylesine büyük bir taarruzu gerçekleştiremeyeceğini söyleyerek duruma karşı çıkıyordu…

Siyasi temaslardan bir sonuç çıkmadı, taarruz şarttı

Gelelim dış politikaya… Dünya kamuoyunu kazanmak ve Misak-ı Milli hedefine ulaşmak için bazı adımlar atıldı. Bir yandan Türkiye hükümetinin savaş değil barış istediği gösteriliyordu, bir yandan da doğu ve güney cephelerinde bizimle çarpışan düşmanların sadece tarafsızlıkları değil dostlukları da kazanılıyordu. Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Fransa ile çeşitli anlaşmalar yapıldı.

1922’nin başlarına gelindiğinde Ankara hükümeti barış için görüşmeler yapılmasını gündeme getirdi. İtilaf Devletleri de mütareke şartlarını bildirdi.

- 10 kilometre tampon bölge oluşturulacak,

- Yunanlılar Anadolu’yu boşaltacak,

- Edirne ve Kırklareli Yunanlılarda kalacak,

- Ücretli Türk ordusunun Sevr Antlaşması’ndaki 50 binlik asker sayısı 85 bine çıkarılacak.

Bu şartların üstüne TBMM hükümeti de Yunan ordusunun 4 ay içinde Anadolu’dan çekilmesini istedi. Ancak İtilaf Devletleri bu isteği reddetti. Siyasi temaslardan bir sonuç çıkmayacaktı, Anadolu’yu düşmandan kurtarmak için taarruz şarttı…

İlkbaharda bekleniyordu

Türk milleti varını yoğunu feda ederek taarruz hazırlıklarına devam etti. İlkbaharda beklenen taarruz planı ertelendi, eksikliklerin giderilmesi için büyük çaba sarf edildi.

Sakarya Zaferi’nden sonra 100 bin olan asker sayısı 200 bine çıkarıldı. Tüfek, makineli tüfek ve top sayıları da bir bir artırıldı… Ancak silah açısından Yunan kuvvetleri üstünlüğünü koruyordu.

Hazırlık sürecinde eğitime de büyük önem verildi, ordunun muharebe niteliği artırıldı. Sık sık tatbikatlar düzenlendi.

Dünya kamuoyu Türk ordusunun taarruz kabiliyeti olmadığını ve başarı sağlayamayacağını sanıyordu. Ancak yanılıyorlardı. Türk ordusu moral bakımından çok üstündü, 10 aylık aralıksız çalışma sonucu eğitim yönünden çok ilerledi. “4-5 ayda anca geçilir” denilen yerler saatler içerisinde geçilecekti…

Hazırlıklar büyük bir gizlilik içerisinde yürütüldü

Birlik intikalleri tamamen gece yapıldı, örtülü yerlerde dinlenildi, hiçbir yerde yürüyüş izi bırakılmadı. Düşmanı aldatmak için bazı birlikler güneyden kuzeye intikal ettirildi. Birliklerin yer değiştirdiği belli olmasın diye yerlerine yenileri getirildi.

Ankara hükümetinin taarruz konusunda kararsızlık içinde olduğu söylentileri yayıldı. Anadolu’da isyan ve karışıklık var haberleri çıkarıldı. Anadolu’nun dış dünya ile muhabere ve ulaştırma irtibatı kesildi.

Basına 20 Ağustos 1922’de Çankaya Köşkü’nde bir çay ziyafeti verileceğinin haberi yansıdı. Herkes Mustafa Kemal Paşa’nın çay partisi vermesini beklerken o çoktan Büyük Taarruz’u başlatmak için Ankara’dan ayrılmıştı. 20’sinden önce de bu çay partisi iptal edilmişti.

Ve o büyük gün geldi… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, gizli bir hazırlığın ardından 26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz'u başlattı.