Türkiye ekonomisinin yarınlarını şekillendireceğine inandıkları reform programının hazırlıklarının geçen yılın kasım ayından bu yana yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Çalışmamızın özünde ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme amacı bulunuyor. Üretimde verimlilik artışı sağlayarak potansiyel büyümemizi artıracağız. Reel ekonomiyi daha da güçlendirerek, ithal girdi kullanımını azaltmış, katma değerli üretimle ihracatta yeni rekorlar kıran yerli ve milli bir ekonomi hedefliyoruz. Programın hazırlıkları sürecinde arkadaşlarımız, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek tüm talepleri ve teklifleri dinledi. Sık sık ekibimle, heyetimle bir araya geldim ve değerlendirmeleri bu şekilde yaparak son şeklini verdik."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı sonrası katılımcılara, büyükelçilere ve uluslararası camiaya da kitapçıkların dağıtılacağını bildirdi.
Bakanlıklar ve AK Parti'nin ilgili birimleriyle program başlıklarının masaya yatırıldığını, etkili ve kalıcı çözüm yollarının açık yüreklilikle tartışıldığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz de bu süreci en başından itibaren takip ettik, yönlendirdik ve nihai şeklini verdik. Toplantının İstiklal Marşı'mızın kabulünün 100. yılına denk gelmiş olması da ayrı bir gurur vesilesidir. Türkiye'nin, bu 3 kelimenin altını özellikle çiziyorum, istihsal mücadelesini, istiklal ve istikbal mücadelesi kadar önemli görüyoruz. İşte bu anlayışla tam da İstiklal Marşı'mıza yakışır şekilde ve aynı ruhla yaşadığımız devrin ihtiyaçlarına göre şekillendirdiğimiz yeni yol haritasını milletimizle paylaşıyoruz. İnşallah bu yol haritasını milletimizle, kurumlarımızla, iş dünyamızla tüm paydaşlar hep birlikte hayata geçireceğiz. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için gece gündüz çalışarak hedeflerimize mutlaka ulaşacağız. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle o günlerin çok yakın olduğuna yürekten inanıyoruz."
"Türkiye'yi istikrar ve güven esasına göre geliştirmenin, büyütmenin, güçlendirmenin mücadelesini veriyoruz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yakın tarihe bakıldığında ülkelerin ekonomilerinin en çok siyasi istikrarsızlıklardan ve güven ikliminin bozulmasından etkilendiğinin görüldüğünü belirterek, şunları söyledi:
"İki kavram çok çok önemli. Bu, istikrardır ve güvendir. Biz de bu tespitten hareketle, 2002 yılında ülkenin yönetimini devraldığımızdan beri Türkiye'yi istikrar ve güven esasına göre geliştirmenin, büyütmenin, güçlendirmenin mücadelesini veriyoruz. Türkiye, uzunca bir dönem koalisyonların yol açtığı istikrarsızlıkların, terör ve kaos ortamının tetiklediği güvensizlik ikliminin ağır bedellerini ödemiştir. Bu tablo, ülkemizin uluslararası siyasi, ekonomik, sosyal krizlere de hazırlıksız yakalanmasına yol açmıştır. Tek başımıza iktidarda bulunduğumuz hükümetlerimiz döneminde de bu sıkıntıyı hep gördüğümüz için sürekli tetikte olduk. Dirayetli yönetimimizle 2009 küresel krizi gibi 2013 sonrasındaki pek çok siyasi, sosyal, ekonomik, bütün bu sarsıntıları başarıyla göğüslemeyi ve ülkemizi 2023 hedeflerinin rotasında tutmayı başardık. Esasen ülkemizin yönetim sistemini değiştirme talebimizin gerisindeki en önemli sebep, eski yönetim sisteminin kırılganlıklarının yol açtığı tehlikeleri yakından görmüş olmamızdır."
"Yeni ve sivil bir anayasayla birlikte ihtiyaç duyulan bazı adımları atacağız"
Erdoğan, Cumhur İttifakı'nın anlayış birliği ve milletin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek, Türkiye'yi bu kırılgan siyasi iklimden kalıcı olarak kurtardıklarını söyledi.
Artık bu ülkede hiç kimsenin, hiçbir kesimin, hiçbir odağın, millete rağmen devleti ve toplumu yönetme hevesine kapılamayacağını vurgulayan Erdoğan, milletin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelen hiçbir yöneticinin de layüsel davranma, ülkenin çıkarlarına aykırı hareket etme, insanları herhangi bir sebeple ayrıştırma, dışlama şansı olmadığını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir başka ifadeyle demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel şartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaştırdık. Bu aynı zamanda güven ikliminin tesisini de kolaylaştıran bir adım olmuştur. Türkiye, bölgesel ve küresel nice krize rağmen gücünü koruyor. Hedeflerine yürümeyi eğer sürdürebiliyorsa işte bu sayededir." diye konuştu.
Yeni yönetim sisteminin gerektiğinde geliştirilmek suretiyle asırlar boyunca ülkede istikrar ve güven ikliminin teminatı olacağına inandıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnşallah yeni ve sivil anayasayla birlikte bu yönde ihtiyaç duyulan bazı adımları atacağız. Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkileyen koronavirüs salgını hem 18 yılda ülkemizde kurduğumuz güçlü altyapının hem de yeni yönetim sistemimizin adeta bir sınamasına dönüşmüştür. Hamdolsun sağlıktan üretime, güvenlikten sosyal dayanışmaya kadar her alanda bu sınamayı başarıyla verdik. Elbette sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz ama bunların hiçbiri de üstesinden gelinemeyecek hususlar değildir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki tabloya baktığımızda Türkiye'nin bu kriz sürecinde olumlu yönde nasıl ayrıştığını daha iyi görebiliyoruz. Mesela 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,5 küçüldü. Küresel ticaret yüzde 10'a yakın daraldı. Uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 42 azaldı. Küresel borç toplamı 282 trilyon dolara ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Gıda fiyatları dünya çapında son 6,5 yılın, metal fiyatları ise son 9,5 yılın rekorunu kırdı. Salgının yıkıcı etkileri henüz sona ermediği gibi her geçen gün yeni tehditler ortaya çıkıyor."
"Analizler 2023 yılına kadar dahi 85 yoksul ülkenin aşıya ulaşamayacağına işaret ediyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aşı ve ilaç alanındaki gelişmelerin elbette umutları artırdığını dile getirerek, şunları aktardı:
"Bununla birlikte 100'ün üzerinde ülkenin hala aşıya erişememiş olmasını dünyadaki eşitsizliğin ve adaletsizliğin çarpıcı bir örneği olarak hafızalarımıza nakşediyoruz. Üstelik yapılan analizler 2023 yılına kadar dahi 85 yoksul ülkenin aşıya ulaşamayacağına işaret ediyor. Halbuki aşı ve ilaç adil bir şekilde tüm ülkelerin kullanımına açılmadıkça dünyanın zenginlerinin de huzur bulamayacağı, büyük ekonomilerin istikrar kazanamayacağı ortadadır.
"Ekonomisini büyütebilen nadir ülkelerden biri olmayı başardık"
Erdoğan, "Peki dünyada bunlar yaşanırken Türkiye ne yaptı?" diye sorarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kendini nasıl farklılaştırdı? Eğer böyle bir şey sorarsanız cevabımız gayet basittir. Öncelikle hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Elimizdeki imkanları kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm dostlarımız ve kardeşlerimizle de paylaştık. Güçlü sağlık altyapımız ve herkesi kapsayan adil sosyal güvenlik sistemimiz sayesinde hiçbir insanımızı salgın karşısında çaresiz ve tek başına bırakmadık. Sosyal destek programlarımızın kapsayıcılığını genişleterek, şartlarını kolaylaştırarak, işlemlerini hızlandırarak, ihtiyaç sahibi herkesin yanında olduk. Böylece salgının ortaya çıkardığı ekonomik ve sosyal tehditlere karşı güçlü bir direnç sergiledik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı koordinasyon ve yönetim kapasitesiyle proaktif, esnek ve etkili politikaları hayata geçirerek Türkiye'yi pek çok ülkeden olumlu yönde ayrıştırmayı başardık. Hepsinden önemlisi Türkiye'nin her türlü farklı senaryoya hazırlıklı olduğunu ve hızlı hareket edebildiğini tüm dünyaya gösterdik. Salgına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüdük. G20 ülkeleri arasında ekonomisini reel olarak büyütmeyi başaran iki ülkeden biri olduk ve Çin'in ardından 2. sırada yer aldık. Özellikle yılın ikinci yarısında aldığımız tedbirler ve ekonomiyi canlandırmaya yönelik destek paketlerimiz sayesinde dünyada ekonomisini büyütebilen nadir ülkelerden biri olmayı başardık. Sanayimizdeki üretim çeşitliliği, değişikliklere adapte olabilme kabiliyetimiz ve yetkin insan kaynağımız en büyük avantajlarımızdır."
Diğer yandan üzerine daha güçlü biçimde odaklanmaları gereken hususlar olduğunu da bildiklerine işaret eden Erdoğan, "İktidarlarımız döneminde karşılaştığımız her problemin üzerine nasıl çözüm odaklı bir şekilde ısrarla gitmişsek, bugün de aynısını yapıyoruz. Ülkemizi güçlendirecek reformları hayata geçirecek adımları hiç tereddüt etmeden atıyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı'nı açıkladıklarını hatırlatarak, bugün de hem özel sektörü teşvik edici hem de kamu tarafını disipline edici unsurlar taşıyan Ekonomik Reformları kamuoyunun takdirine sunduklarını söyledi.
"Bugüne kadar hiçbir problemi halının altına süpürmedik, görmezden gelmedik"
Reform programıyla güçlü yönleri perçinlerken sorun gördükleri alanlar için de gerçekçi ve ayakları yere sağlam basan çözümler getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz bugüne kadar hiçbir problemi halının altına süpürmedik, görmezden gelmedik. Değişimin, dönüşümün, gelişmenin ve tekamülün hayatın bir gerçeği olduğuna, dolayısıyla süreklilik içerdiğine inanıyoruz. Yıllardır hep bu anlayışla çalıştık, şimdi de aynı hissiyatla milletimizin huzurundayız. Salgınla mücadeleyi kazanmakta kararlı olduğumuz 2021'i ortada vadede nitelikli büyüme dönemine girişin de hazırlık yılı olarak değerlendiriyoruz. Türkiye, salgın sonrası özellikle bu dönemin ekonomik yapılanmasına uygun şekilde sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli bir büyümeyi mutlaka ama mutlaka yakalayacaktır. Büyümenin toplumun her kesiminin refahını artıracak istikamette gerçekleşmesi olmazsa olmazımızdır. Bu süreçte tüm politikalarımızı makroekonomik istikrarı güçlendirecek, verimliliği temel alan rekabetçi yatırımları ve üretimi destekleyecek şeffaf ve öngörülebilir bir yönetim anlayışıyla hayata geçiriyoruz."
Ekonomi Reform Paketi
Erdoğan, reformları açıkladı:
Makroekonomik istikrar kapsamında, kamu maliyesi, enflasyon, finansal sektör, cari açık ve istihdam alanlarına odaklandık. İstikrarı sürdürmek için makro politikalar yanında bir dizi yapısal tedbirin ve dönüşümün gerçekleştirilmesi şart. Harcama disiplini, kamu borç yönetimi, vergi düzenlemeleri, kamu alım ihaleleri, kamu-özel işbirlikleri ve kamu iktisadi teşebbüsleri gibi hususları kapsayan yeni politikaları hayata geçiriyoruz. İlk reform alanımız, risklere karşı daha güçlü bir kamu maliyesi yapısını oluşturmak olacaktır. Yapısal politikalar tarafında ise kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi, iç ticaretin kolaylaştırılması, rekabet politikaları, piyasa gözetimi ve denetimini reform kapsamımıza aldık. Meclisin bütçe hakkının kapsamını genişletirken, şeffaflık ve hesap verebilirliği artırıyoruz. Bunun için 2 önemli politika değişikliğine gidiyoruz. Döner sermayeleri gözden geçiriyor, verimli olmayanları kapatıyor ve diğerlerini de kademeli şekilde merkezi yönetim bütçesine, dolayısıyla Meclis denetimi kapsamına alıyoruz. İsrafa kesinlikle tahammülümüz olmadığı için kamu idarelerinde tasarruf anlayışını yaygınlaştıracak önemli düzenlemeleri hayata geçiriyoruz Kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerin tek bir idare tarafından yürütülmesini sağlıyoruz. Kamu idaresinin bir bütün olduğu anlayışıyla, merkezi yönetimin yanı sıra yerel yönetimlerde de tasarrufçu bir bakış açısının oluşmasını hedefliyoruz. Borç stokunun dış şoklara karşı duyarlılığını azaltabilmek için döviz cinsi borçların toplam borç stoku içerisindeki payını düşürüyoruz. Ağırlıklı olarak kendi paramızla borçlanacak, Türk Lirası cinsi senetleri kullanacağız. Reform paketimizde dar gelirli küçük esnafımıza yönelik bir vergi muafiyeti de yer alıyor. Hazine nakit yönetimini de daha güçlü hale getiriyoruz. Bunun için Hazine'nin kullanımı dışında kalan kurumların hesabını, Tek Hazine Kurumlar Hesabı Sisteminde toplayarak, nakit yönetiminde verimliliği sağlıyoruz. Ülkemizin risk primini düşürerek, borçlanma maliyetlerimizi aşağıya çekecek politikaları tahkim ediyoruz. Vergi Usul Kanunu'nu kayıt dışılığı azaltacak ve vergiye uyumu teşvik edecek şekilde güncelliyoruz. Basit usulde vergilendirilen kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, tornacı, çay ocağı işletmecisi, terzi ve tamirci gibi yaklaşık 850 bin esnafımızı gelir vergisinden muaf tutuyor, beyan yükümlülüklerini de kaldırıyoruz. Elektronik defter ve elektronik belge kullanımı uygulamasını kademeli olarak yaygınlaştırarak, vergi kayıp ve kaçağını azaltıyoruz. 7 gün 24 saat hizmet verecek Türkiye Dijital Vergi Dairesi uygulamasını başlatıyoruz. Uluslararası yatırımcıların vergi hususunda karşılaştıkları sorunları da reform kapsamına aldık. Kamu alım ihalelerinde yeni ve dijital bir sisteme geçiyoruz. Vergi denetiminde standart, öngörülebilir ve haksız rekabeti önleyen modellere geçiyoruz. Kamunun ithal ürün kullanımını azaltmak için Sanayileşme İcra Komitemizin çatısı altında merkezi izleme sistemi kuruyoruz. Öncelikli gündem maddelerimizden birisi de enflasyonla mücadele olacaktır. Hedefimiz tek haneli düşük enflasyon oranlarına ulaşmaktır. Gıda Komitesinin politika önerilerini şekillendirebilmesini ve piyasanın etkin çalışabilmesini temin için veri akışını sağlayacak bir erken uyarı sistemi kuruyoruz. Gıda tarafında kayıp ve israfın azaltılması için de harekete geçiyoruz. Tarlada ve hallerde kalan taze meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak mekanizmalar geliştiriyoruz. Erken uyarı sistemi üzerinden özellikle üretim, toptan ve perakende aşamasında gıda zincirinin tamamı anlık olarak takip edilerek raporlanacaktır. Sistemin getirdiği anlık veri akışı sayesinde karar alma hızımız artacaktır. Tarımsal üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için sözleşmeli tarım mekanizmaları geliştiriyoruz. Yıllık cirosu 500 milyar lira olan gıda sektöründe yaşanan israfı sadece yüzde 2 azaltsak 10 milyar liralık bir tasarruf elde etmiş olacağız. İşlenmemiş gıda fiyatlarında aracılık maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlayacak Hal Yasası ile ilgili çalışmaları da hızla tamamlıyoruz Enflasyonda risk oluşturan yapısal şokları değerlendirmek, gerekli politikaları belirlemek ve yönetmek için Fiyat İstikrarı Komitesi'ni tesis ediyoruz. Kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardaki artışlar, gerçekleşen enflasyon yerine hedef enflasyona göre yapılacaktır." Finansal istikrarın sağlanması ve finans sektörünün geliştirilmesi de öncelikli konularımız arasındadır. Sektörün sahip olduğu gücü koruyup, bağışıklığını daha da kuvvetlendirmek istiyoruz. Zorunlu kredilere yönelik girişim sermayeli fonlarının kurulması amacıyla mevzuat altyapısı oluşturuyoruz. Varlık yönetim şirketlerinin rekabetçi ve kurumsal bir yapıda faaliyet gösterebilmeleri için bu şirketlere uygulanan damga, harç ve kaynak kullanımını destekleme fonu kesintisi istisnasını süresiz hale getiriyoruz. Salgının gecikmeli yansıyabilecek olumsuz etkilerini şimdiden bertaraf etmek ve bankacılık sektörünün aktif kalitesini daha da iyileştirmek üzere bazı tedbirler alıyoruz. Katılım finans sektörünün gelişimini hızlandıracak yeknesak bir kanuni düzenleme hazırlıyoruz. Bu düzenlemeyle katılım finans sektörü tek çatı altında toplanırken, sektöre yönelik bir merkezi danışma kurulu da hayata geçiyor. Uluslararası standartlarda bir katılım finans tahkim mekanizması kuruyoruz. Finans sektörünün kurumsal altyapısını geliştirmek için de bir dizi adım atıyoruz. Bu maksatla ülkemizin tüm kredi ve risk verilerinin toplandığı Risk Merkezini yeniden yapılandırıyoruz. Bireysel emeklilik sistemini çok daha geniş kesimlere yaygınlaştırıyoruz. Nüfusumuzun yüzde 25'ini oluşturan 18 yaş altındaki çocuklarımızın sisteme girebilmesinin önündeki engelleri kaldırıyoruz. Dijital paranın ekonomik, teknolojik ve hukuki altyapısını oluşturacak adımları atıyoruz. Reel sektör şirketlerimizin tahvil ihraçlarını özendirmek için Tahvil Garanti Fonu kuruyoruz. Finansal sektörün sigortacılık ayağını da ihmal etmeyerek, bireysel emeklilik sisteminin derinleşmesine ve gelişmesine katkı sağlıyoruz. Cari açıkla mücadelede 3 temel politikayı takip edeceğiz. İlk olarak, yapısal cari açığa odaklanıyoruz. İkinci önceliğimiz, ihracatın tabana yayılmasını sağlayarak, potansiyeli olup hiç ihracat yapmamış KOBİ'leri ihracata teşvik etmektir. Üçüncü ve son alanımız ise sanayide yeşil dönüşümü desteklemektir. Sandık, vakıf ve dernek gibi kuruluşlardaki emeklilik birikimlerinin, 2023 sonuna kadar bireysel emeklilik sistemine aktarımına imkan veriyoruz. Sanayimizde kapasite artışı sağlayacak ve rekabet gücümüzü bir üst basamağa taşıyacak adımlar atıyoruz. Yenilikçi ve güçlü bir sağlık endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz. Cumhurbaşkanlığı himayesinde Yazılım ve Donanım Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz. Sanayimizde kapasite artışı sağlayacak ve rekabet gücümüzü bir üst basamağa taşıyacak adımlar atıyoruz. Özellikle Kredi Garanti Fonu teminatıyla 5. ve 6. bölgelerde yapılacak imalata dayalı ithal ikamesini sağlayan ve ihracatı önceleyen yatırımlara uzun vadeli cazip kredi destekleri veriyoruz. Doğalgaz piyasasını yeniden yapılandırarak, bu alanı rekabetçi bir temelde geliştiriyoruz. Enerji verimliliği desteklerinin kapsamını genişletiyoruz. Elektrik enerjisi depolama tesislerinin kurulmasına yönelik yasal altyapıyı tamamlıyoruz. Enerjide dışa bağımlılığı azaltan politikaları etkin şekilde uygulamayı sürdüreceğiz. Enerji verimliliği desteklerinin kapsamını genişletiyoruz. Mesleki eğitim merkezlerini gençler için cazip kılmak amacıyla çocuklarımızın kalfalık döneminde aldıkları ücretleri yükseltiyoruz." Salgının istihdam piyasalarında oluşturduğu tahribatı gidermek için ilave İstihdama Finansman Desteği adıyla yeni destek modeli getiriyoruz. Firmalar, istihdama kattıkları her bir ilave kişi için Kredi Garanti Fonu kefaletiyle 24 ay vadeli, ilk 6 ayı ödemesiz 100 bin liralık kredi kullanabilecektir. Kamu görevlileri, kadrolarına bağlı pozisyonları dışında, en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceklerdir. Üretken yatırımların artmasını sağlamak için özel sektörde öngörülebilirliği güçlendirecek adımlar atıyoruz. Ekonomideki tüm gelişmeleri yakından izlemek ve yönetmek amacıyla iki yeni yapı kuruyoruz. Bunlardan birincisi, Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında çalışacak Ekonomi Koordinasyon Kuruludur. Devlet desteklerinde kamu kaynaklarının etkinliğini ve verimliliğini artırmak için tüm destek uygulamalarının ilke ve esaslarını belirleyen, etki değerlendirmesi yapılmasını mümkün kılan bir çatı mevzuat oluşturuyoruz. Dijital pazar yeri platformlarında ürünlerini satışa sunan firmaların haklarını koruyacak düzenlemelere gidiyoruz. Yurt dışına veri aktarılmasına yönelik AB düzenlemeleriyle uyumlu olarak Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nda değişiklikler yapıyoruz. "İç ticarette rekabetçiliği artıracak ve ticareti kolaylaştıracak uygulamaları da hızla hayata geçiriyoruz. Perakende ticarette haksız ticaret uygulamalarının ortadan kaldırılması amacıyla Avrupa Birliği mevzuatına uygun yeni düzenlemeler yapıyoruz. Tüketicinin korunması, kayıtlılığın artması ve piyasada haksız rekabetin etkin bir biçimde önlenmesi amacıyla bağımsız bir Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu kuruyoruz. Ekonomik reform paketimiz, Türkiye’yi geleceğe güvenle taşıyacak, somut ve çözüm odaklı politikalar içeriyor. Her 3 ayda bir gerçekleştireceğimiz reform takip toplantılarıyla programın uygulama başarısını değerlendireceğiz. Takvimlendirdiğimiz tüm reformları, belirlediğimiz sürelerde tamamlayacağız. Paylaştığımız ekonomi reformları ve geçen hafta açıkladığımız İnsan Hakları Eylem Planı gibi belgeler, hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştıracak atılımlardır. Bu reformlar, bizim için ne ilktir, ne de son olacaktır. Dünyanın ve ülkemizin değişen şartlarına, milletimizin beklenti ve taleplerine göre ne gerekiyorsa yapmayı, hangi adımlara ihtiyaç varsa atmayı sürdüreceğiz. Elbette, reform belgelerimizle ilgili tenkitler olacaktır. Biz, yapıcı her türlü eleştiriyi dikkate aldık, alırız.