Başbakan çelik yelek giymeyi reddetti!

Türk Polis Teşkilatı'nın 171'inci kuruluş yıl dönümü töreninde konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sur ziyaretinde çelik yelek giydiği iddialarına yönelik, 'Bir başbakanın canı polisten kıymetli değildir; çelik yelek giymedim, giymeyeceğim' ifadelerini kullandı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türk Polis Teşkilatının 171'inci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Polis Akademisi Başkanlığında düzenlenen törende konuştu.

İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:

Nusaybin'de şehit düşmüş özel harekat polisimizin Diyarbakır'da ailesini ziyaret ettim. Aslen Diyarbakırlı Kürt vatandaşımızın çocuğuydu. Evlerine gittiğimizde muhterem eşi Zeynep hanımın kayındeperine ve kayınvalidesine "anne-baba" diye içten hitap ediyordu. Zeynep hamın Osmaniyeli Türkmen bir aileden geliyor. İşte bu bizim için en önemli göstergedir. Polis teşkilatımızın milletimizin bağrından çıktığından gösteriyor.

Polis teşkilatımıza bölgesel tarafgirlik yakışmaz ve söz konusu da olmaz. Kendinizi 81 ilden atfedeceksiniz. Çevrenizdeki bazı devletlere baktığınızda bu özelliği gösteremedikleri için iç kargaşaya düştüklerini göreceksiniz. Bizim emniyet teşkilatımız milli bir teşkilattır. Halkın içinden çıkmış olmakla beraber, halka vereceğimiz imajdan da sorumluyuz.

"ÇOCUKLARINIZI POLİSLE KORKUTMAYIN"

Ailelere şunu söylemek istiyorum. Ne olur çocuklarınızı polisle korkutmayın. Vatandaşlarımız buna hassasiyet gösterecektir. İlkokul bircinci sınıftayken İstanbul Yenikapı'da amcamlar ve babam yürüyordu. Yerde bir kağıt gördüm, okumaya başladım, kafamı kaldırdığımda etrafımda kimseyi göremedim. Anne-baba diye bağırdığımda etraftakiler beni bir bakkala götürdüler. Adresimizi bilmediğimiz için hemen karakola götürelim dediler. Ben de aman götürmeyin dedim. Sonra polisler geldi ve bir komiser benim elimden tuttu. O eli tuttuğumda bir baba şefkati hissettim. İlk intiba çok önemlidir. Emniyet teşkilatı milletin bağrından çıkmış, sımsıcak bir teşkilattır.

"SİZLER BAŞKALARI UYUYABİLSİN DİYE UYUMAYANLARSINIZ"

İkinci misyonunuz, kamu düzenini mutlak suretle ikame edeceksiniz. Sadece devlet otoritesi demedim. Israrla kamu düzeni diyorum. Kamu düzeni hepimizin içinde olduğu düzendir. Devlet ile vatandaş birbirinden ayrı değildir. Devletin esası insanın onurunu korumaktır. Devlet otoritesi demeye başladığınızda, otorite kullanma hakkını kendinde görürsünüz. Kamu düzeni dediğinizde, hiçbir vatandaşın birbirinden ayırt edilmeyen bir düzen ortaya konulur. Kamu düzenini kim tehdit ediyorsa, 78 milyonu tehdit ediyordur. Bizim görevimiz, sizin göreviniz bulunduğumuz makamı güç kaynağı olarak görmek değil, vatandaşımız için güç kaynağı olarak görmektir. Sizler başkaları uyuyabilsin diye uyumayanlarsınız. Sizler kendi güvenliğinizi, canınızı ortaya koyanlarsınız. Bugün terörle mücadele sınavından geçiyoruz. Bir vatanın birliğinin, beraberliğinin mücadelesidir.

"ATEŞ ÇEMBERİNİN ORTASINDAYIZ"

Bugün terörle mücadele sınavından geçiyoruz. Bir vatanın birliğinin, beraberliğinin mücadelesidir. Sizden beklentilerimiz çok. Terörle mücadele konusunda da bazı hususları paylaşmak istiyorum. Terör tüm dünya için en büyük tehditlerden biridir. Paris, Brüksel de İstanbul ve Ankara gibi terör saldırılarına maruz kaldı. Bizim bir farkımız var, biz ateş çemberi içinde mücadele ediyoruz. Büyük tarihin eşiğindeyiz. Bir milletin bekaa, istiklal mücadelesi için bu mesleği seçtiniz. Güçlü bir demokrasi, sağlam bir ülke bütünlüğü için göreve başlayacaksınız.Terörle mücadele konusunda gün geldi büyük fedakarlıklar yaptık, gün geldi ihanet şebekelerine karşı mücadele ettik. Bir bahara giriyoruz ama baharı karartmak isteyenler var. Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde başlayan, ülkemizde kalıcı bir barışın egemen olmasını istediğimiz dönemde, 7 Haziran'da birileri Türkiye'yi zaafa uğratmak istedi. Suruç'ta DAEŞ, PKK Adıyaman'da askerimizi şehit etti, DHKP-C İstanbul'da silahlı gösteri yapmaya çalıştı, ertesi gün Ceylanpınar'da iki polisimiz şehit edildiler. O gün tarihi bir eşikte, tarihi bir karar vermek durumundasınız. Geçici bir hükümetin bir başbakanı olarak 23 Temmuz'da Türkiye çapında güvenlik operasyonlarını başlatma talimatı verdim.

Diyarbakır ziyaretimde beni gelecekle ilgili umutlandıran en önemli gelişme, Ulu Cami çıkışında on binlerce Diyarbakırlının bizleri karşılaması, ağırlaması ve 'şehitler ölmez vatan bölünmez' diye haykırmasıydı. Buradan Diyarbakırlı kardeşlerimize, arkadaşlarımıza bir kez daha selamlarımı iletiyorum. İki kesim bundan rahatsız oldu. Birisi terör örgütü ve terör örgütünün siyasi uzantıları. Ben Diyarbakır'a gitmeden önce çağrı yaptılar 'vatandaşlar kepenkleri kapatsın Başbakan'ı protesto etsinler' diye. Elhamdülillah kimse kepenkleri kapatmadı, kimse protesto etmedi.

"ÇELİK YELEK GİYMEDİM, GİYMEYECEĞİM"

Diyarbakır'a sadece kendim gitmekle kalmadım. Eşim zaten gelecekti 9 bakan arkadaşımızla gittim. Bizi kimse kurtaramaz. Ceylanpınar'a gittiğimde riskler olduğuna dair istihbarat bilgileri gelmişti. Şunu sordular 'Acaba başbakanın üzerinde çelik yelek mi var?' Başbakan çelik yelek giyerse, Diyarbakırlı kucaklaşırken o çeliği hissederse kendisini nasıl güvende hisseder? Başbakanın canı herhangi bir vatandaşımızın, askerimizin, polisimizin canından daha kıymetli değil. Diyarbakırlı ile kucaklarken çelik yeleği hissetmesin diye bu teklifi reddettim. Bundan sonra böyle bir tedbiri almayacağımı beyan ettim.