Mehmet Güngördü /Diyarbakır
Diyarbakır'da İHH öncülüğünde bir araya gelen sivil toplum kuruluşu, kanaat önderleri ve alimlerden oluşan 724 kişi Ortadoğu'da Kürtler Barış Sempozyumu'nda çözüm süreci, Kürt sorunu ve Ortadoğu'daki gelişmeleri ele aldı. Dün başlayan sempozyumun moderatörlüğünü yapan İHH Başkanı Bülent Yıldırım, iki gün boyunca başta Kürt sorunu olmak üzere Ortadoğu'daki gelişmeleri katılımcılılarla birlikte tartıştıklarını dile getirdi. Sempozyumun bugünkü oturumu ise, basın toplantısıyla devam edildi. Türkçe, Kürtçe ve Arapça yapılan ortak basın açıklamasında 'Adalet ve Barış İçin Sesimizi Daha Fazla Yükseltiyoruz" başlığıyla yapıldı. Açıklama ilk Kürtçe yapılmasının ardından bu kez Türkçe okudun.
Hepimizin meselesidir
Düzenlenen ortak basın açıklamasını okuyan Harran Üniversitesi'nde görevli Prof. Dr. Cüneyt Gökçe, son dönemlerde barışa yönelik başlayan görüşmeler ve diyalog sürecinin kesintiye uğramaması, daha fazla kan akmaması için, kardeşlik, adalet, savaşın sesini susturup, barışın sesini yükseltmek için yürütülen çalışmalar desteğe ve övgüye layık olduğunu söyledi. Kürt meselesinin çok derin ve kanlı, gözyaşıyla dolu bir tarihin olduğunu vurgulayan Gökçe, Kürt sorununun çözümü de uzun ve titiz onarma sürecini zorunlu kılmakta olduğunu kaydetti. Gökçe, "Hükümet Türkiye'deki bürokratik oligarşiyi, anayasayı ve tüm kurumları insana saygı bir içeriğe dönüştürmenin yolunu ararken, diğer toplum kesimleri de farklı destek yöntemleriyle süreci kolaylaştıracaktır. Bu sorun tek başına hükümetin değil, yasama, yargı ve devletin tüm mekanizmaların olduğu gibi tüm siyasi partilerin, STK'ların, medrese, aydın, medya, tarikat, cemaat ve tüm kanaat önderlerinin meselesidir" dedi.
Kavimler ve diler üstünlük veya aşağılama sebebi değil
Bu toprakların binlerce yıllık İslami mirası, bugünkü sorunların çözümünde önemli rol oynayacağını belirten Gökçe, şöyle devam etti: "Tüm hukuki ve siyasi adımlarla birlikte İslami kardeşliği yeni dönemin temel harcı olacaktır. Türkiye'deki sivil toplum yapıları olarak bu tartışmalardaki yerimiz, inancımızın bize vermiş olduğu hakkaniyet ölçüleriyle çerçevelenmiştir. Zira inanıyoruz ki kavimler ve diler üstünlük veya aşağılama sebebi değil, bir birimizi tanımak için yaratılmış ayetlerdir. Süreci çözecek politika adalet ve kardeşlik hukuku üzerine inşa edilmelidir. Sürecin olumlu bir şekilde yürütülmesi tüm imkan ve olanak kullanılmalıdır. Manevi, dini, ahlaki bir ruha sahip olmak ve gençleri bu ruh ile yetiştirmek gerekiyor. Bu saatten sonra çatışmalarda ölen her insan için herkes kendini sorumlu hissetmelidir. İnsana, Allah'ın verdiği tüm hak ve özgürlükler koşulsuz sağlanmalıdır. Sorunların çözümünde katılımcı taraflar kim olursa olsun İslami, insani, adil ve özgür yaklaşım sergilenmelidir."
Kürt Meselesi, Mescid-i Aksa olayları birbirine ilintilidir
Ortadoğu'daki gelişmelere de değinen Gökçe, "Ortadoğu'daki genel çatışma ve huzursuzluğun farklı farklı aktörlerden kaynaklandığı düşünülse de sorun aslında tek orijinlidir. Kürt meselesi, Mescid-i Aksa olayları, Suriye meselesi, Irak'ın istikrarsızlığı ve Kobani olayları tamamıyla birbirine ilintilidir. Küresel güçlerin, bölgesel hegemonyasına, bölge halkının kanı üzerinden kurulan oyunlara dikkat çekmek gerekir. Ancak mazlum Kürt halkının ABD, İngiltere, İsrail ve işbirlikçilerinin oyunlarına karşı kendi kardeşlerinin ve bölge halkının, değerlerinin yanında yer alacağı, tarihi bir sürecin içinde olduğu da görülecektir" diye konuştu.
Devlet, vatandaşına karşı yükümlüdür
Sorunun, ülkedeki tüm kesimler için travmaya dönüştüğüne dikkat çeken Gökçe, psikolojik ayrışmayı derinleştiren bu durumun ortadan kaldırılması adına devlet, kısıtlanan, engellenen ve gasp edilen hakların iade etmesini gerektiğini söyledi. Hak ve özgürlükler konusunda düzenlemelerin gerçekleşmesi gerektiğini dile getirdi. Gökçe, "Silahların bırakılması PKK ile devlet arasındaki bir süreçtir. Haklar ve özgürlükler konusu ise devlet, vatandaşına karşı yükümlüdür. Her ne olursa olsun, taraflar arasındaki hiçbir anlaşmazlık, müzakere sürecini etkilememeli, süreç mutlaka devam ettirilmeli, masa terk edilmemelidir. Bu bağlamda silahların kullanılmasına fırsat verilmemelidir. Kim bu meselenin çözümüne katkı bulunur ve kanı durdurup bir insanın hayatını kurtarırsa, bütün insanların takdirini ve Allah'ın sevgisini kazanacağına inandığımız gibi, bu süreci baltalamaya yönelik çalışma içinde olacak olan herkesin de tarih önünde toplum nezdinde ve Allah katında hesap vereceğine inanıyoruz" şeklinde konuştu.