Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, TRT Haber Kanal Koordinatör Yardımcısı Aysun Torun Orhan, Kanal 7 Anlara Temsilcisi Mehmet Acet ve CNN Türk Ankara Temsilcisi Dicle Canova'nın sorularını yanıtladı.
Elmalı davasına ilişkin soruları da yanıtlayan Bakan Yanık, adli sürecin yakından takip edildiğini söyledi.
Bakan Yanık'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
Bakanlık olarak bu davayla ilgili iki ayrı süreci eş zamanlı olarak yürütüyoruz. Birincisi hukuki süreç, ikincisi sosyal destek süreci. Elmalı davasında çocuklarla ilgili durum tespit edildikten sonra sosyal ve ekonomik destek vermeye başladık. Mağdur çocukların durumu çok sıkı takip ediliyor.
"Çizimler bu dosyaya ait değil"
Dosyanın içeriğiyle alakalı çok detaylı bilgi vermem doğru olmaz. Bu dava daha bitmedi. Bunu kamuoyuna hatırlatmak lazım. Biz kararlılıkla süreci takip ediyoruz. Maalesef bu tür konularda dezenformasyon metodu da işliyor. Davayla ilgili olduğu söylenen birtakım ses kayıtları, yazışmalar, çizimler bu dosyaya ait değil.
"Birtakım dezenformasyonlar var"
Bizim arkadaşlarımız bir yılda 6 ayrı rapor düzenlemişler. 6 kere tek tek o çocuklarla görüşülüyor, durum incelemesi yapılıyor, çok yakından takip ediliyor. Biz konuyu birebir ve içeriden takip ediyoruz zaten. Davanın kendi delil bütünlüğü içerisinde de takip ediyoruz. Birtakım dezenformasyonlar var onlara dikkat etmek lazım. Bunlar adaleti tecelli ettiren şeyler değildir, bunlar adaleti sabote eden dezenformasyonlardır. O yüzden kamuoyunun önüne sunulan bilgilerin gerçekliğini de kontrol etmesini rica ediyorum. Biz bu dosyayla alakalı; çocukların korunması, çocukların psikolojik olarak rehabilite edilmeleri ve herhangi bir yıkım yaşamamaları için gerekli tedbirleri aldık. Bundan sonraki süreçte de davanın sonuna kadar ve sonrasında da desteğimizi sürdüreceğiz.
Biz çocuklarımızın ihtiyaç duydukları her şeyi onlara sağlamaya çalışıyoruz. O çocukları kendi şartları içerisinde en güzelini sağlamak üzere bir kurum koruması bekliyor.
"İstanbul Sözleşmesi" tartışması
İstanbul Sözleşmesi kendi içinde değer yargılarıyla ilgili kısmı aşındırmaya yönelik bir tartışmanın tarafı oldu. Öbür taraftan da hiç hak etmediği bir hukuki bağlamdan koparılarak, aileyi yıkıyor, her şeyi tarumar ediyor tartışmasının ortasında kaldı. İstanbul Sözleşmesi bu anlamda kadın hakları, kadın tartışmasına aslında zarar verici bir noktaya taşındı maalesef. Bizim kadın haklarını kadın politikalarını kendi içinde ayrıca konuşmamız gerekiyor.
"Kadının beyanı esastır" hükmü sözleşmede yoktu
Kadına yönelik şiddetle mücadelede azımsanamayacak bir yol aldık. Şiddete karşı keskin ve net bir tavır almamız gerekiyor. "Kadının beyanı esastır" hükmü sözleşmede yoktu. 6284 sayılı kanunda var. 6284 sayılı kanunda hala cari. Uygulama hataları olabileceğini kabul ederim. Ancak İstanbul Sözleşmesi bir uygulama metni değildi. İstanbul Sözleşmesi bir tavsiye çerçeve metindir. Yani kabaca söylediği şey şuydu; sen eğer bu sözleşmenin taraf devletiysen kadına yönelik şiddetle mücadelede şu başlıklarda iç hukukunda düzenlemeleri yap, eğer mevzuat değişikliği yapman gerekiyorsa bunu yap, ekonomik olarak mağdurları desteklemen gerekiyorsa destekle, mülteciler eğer şiddet sebebiyle sana müracaat ediyorsa kapılarını aç. Uygulama metinleri anlamında baktığımızda iç hukukta zaten kanunlar çıkarmak zorundasınız. Bizim 6284 sayılı kanunumuz kadına yönelik şiddetle mücadelenin tedbir ve önleyici hükümler noktasındaki ana uygulama kanunudur. Tedbir anlamında. Ceza kanunu ayrıca zaten cezai müeyyideler bir suç konusu oluşturuyorsa, onun ceza hukuku kapsamındaki yargılaması ve süreci apayrı bir düzenleme olarak orada duruyor. Elektronik kelepçe kararlarının çıkmıyor olması, ya da tedbir kararlarının sürelerinin kısaltılıyor olmasının İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyle hiç alakası yok.
"Kadının beyanı esastır" hükmü yasal bir hüküm ve uygulanıyor. Türkiye’nin son 20 yılda verdiği mücadelenin hakkının teslim edilmesi gerekir. Şiddet konusu küresel bir sorun. İnsana dair bir sorun. Bir tek şiddete uğramış mağdur kalmayıncaya kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bütün başlıklarıyla çalışmaktan bahsettiğim şey budur. Eğer uygulamada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmanın kendilerine bir geniş alan tanındığı gibi düşünen kamu görevlileri varsa onlara kötü haberim hiç öyle değil o iş. O işin takipçisi bakanlık olarak biziz.
Kadın programları tartışması
Filmler, diziler, kadın programları şiddeti kanıksatıyor.
TV'deki şiddet görüntüleri
Medya dünyası bu konuda ortak bir karar alıp adım atmalı