Bakan Tunç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu Toplantısı'na katıldı.
Burada konuşan Tunç, "Adalet Bakanlığı olarak bizler de kadına yönelik şiddetle etkin mücadele konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şiddetin mutlak bir şekilde önlenmesinin topyekun bir mücadeleyle olacağı düşünüldüğünde, tüm paydaşların aynı masa etrafında olmasını çok kıymetli buluyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Tunç, insanların eşit haklarla doğduğunu ve yaşadığını aktararak, "Cinsiyetinden, inancından, dilinden yahut ırkından dolayı ayrım, ayrıştırma medeniyetimizle de inancımızla da bağdaşmaz. Bu tarz eşitsizlikleri kabul etmeyeceğimiz gibi, bu tür eşitsizliklerin sonucu olarak ortaya çıkabilecek, kadına yönelik şiddet de dahil olmak üzere bütün şiddet eylemlerini kesinlikle reddediyoruz. Çünkü kadına karşı şiddet de açık ve tartışmasız bir şekilde insan hakkı ihlalidir." ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddet konusunda "sıfır tolerans" ilkesiyle hareket ettiklerini bildiren Tunç, şöyle devam etti:
"Kadına karşı şiddeti amasız, fakatsız kesin bir şekilde reddediyoruz ve bu konuda sıfır tolerans ilkesi ile hareket ediyoruz. Şiddeti meşru göstermeye çalışan her düşüncenin karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz. Adalet Bakanlığı ve yargı teşkilatımız olarak tüm alanlarda kadına yönelik şiddetle mücadele etme sözü veriyorum. Şiddet mağduru kadınlara, adalet kapısının daima açık olduğunu buradan bir kez daha ifade ediyorum."
Soruşturma süresi 186'dan 51 güne indiAdalet Bakanı Tunç, kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda son 21 yılda anayasal, yasal ve uygulamaya yönelik sessiz devrim niteliğinde birçok düzenlemenin yapıldığını bildirdi.
Bu kapsamda 2003'te aile mahkemelerinin kurulduğunu anımsatan Tunç, Anayasa'nın 10. maddesinde 2004'teki değişiklikle kadın erkek eşitliğinin güvence altına alındığını, bu düzenlemenin 2010'daki değişiklikle de "pozitif ayrımcılık" şeklinde Anayasa'da yer bulduğunu ifade etti.
Bakan Tunç, son 21 yıldaki politikaların temeline insanın koyulduğunu, güçlü ailenin yolunun kadınıyla, erkeğiyle güçlü insandan geçtiğini belirtti.
Kadına yönelik şiddetin bütün dünyanın sorunu olduğunu aktaran Tunç, "Kadına yönelik şiddet ve aile bireylerinin korunması amacıyla önemli bir yasal düzenlemeyi, 6284 sayılı Yasa'yı 2012'de yürürlüğe koyduk. Bu yasayla şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçladık." diye konuştu.
Kadına şiddet konusunda belirli cumhuriyet savcılarının görev aldığı özel soruşturma büroları ile tedbir mahkemelerinin kurulmasının da sağlandığını aktaran Tunç, şöyle devam etti:
"Artık bir ilde, ilçede, kadına yönelik şiddet vakalarında tedbir kararları, bu konuda uzmanlaşmış tedbir mahkemeleri tarafından veriliyor. Halihazırda, 81 ilde ve 144 ilçe adliyesinde olmak üzere toplam 225 adliyede bu soruşturma büroları faaliyet gösteriyor. Özel bürolar kurulmadan önce kadına karşı işlenen suç soruşturmalarının ortalama tamamlama süresini hızlandırdık. 2019 yılında 186 güne uzayan bir süreç söz konusuydu, bu da mağduriyetlere neden oluyordu. 2023 yılından itibaren bu sürenin ortalama 51 güne indiğini görüyoruz. Bu sürelerin en kısa sürede tamamlanmasında büyük fayda gördüğümü ifade etmek istiyorum."
"Kadınlara yönelik koruma kalkanını güçlendirmek istiyoruz"Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tutuklama nedenlerini düzenleyen 100. maddesinde kadına karşı işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasına alındığını anımsattı.
Israrlı takip eyleminin de ayrı bir suç şeklinde düzenlendiğini aktaran Tunç, "Kadınlara yönelik koruma kalkanını güçlendirmek istiyoruz." dedi.
Bakan Tunç, adli süreçlerde adalet sistemiyle yolu kesişen her vatandaşın desteklenmesinin temel öncelik olduğunu, özellikle de kadın ve çocukların bu kapsamda yer aldığını dile getirdi.
Adaletin bütün erdem ve değerlerin merkezi ve dayanağı olduğuna işaret eden Tunç, "Adalet, dertlinin derdine derman olmak, sıkıntısına çare bulmaktır. Adalet, haksızın şirret çığlıkları arasında haklının sessizliğini duyabilmektir. Adalet, güçlünün karşısında, zayıfı korumak, mazlumun sesine kulak vermek, mağdurun yanında olmaktır. İşte bu bakış açısından hareketle, Adalet Bakanlığı olarak; mağdur odaklı adalet anlayışını hayata geçirmenin gayreti içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
Suç mağduru kadın ve çocukların, faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteği ile özel ortamlarda ifadelerini verebilmelerine imkan sağlama adına adli görüşme odalarının oluşturulduğunu anımsatan Tunç, bugün itibarıyla adli görüşme odalarının sayısının 170'e ulaştığını söyledi.
Tunç, adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerinin de adliyenin kapısından giren mağdurlara yardımcı olduğunu belirterek, "Kadınların adli süreçlerde bir başına, çaresiz, yapayalnız kalmasına hiçbir zaman gönlümüz razı olmaz." dedi.
"Amacımız bir kadının dahi ayrımcılığa, şiddete, haksızlığa maruz bırakılmaması"Adalet Bakanı Tunç, uygulamacıların kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda farkındalıklarını artırmak için Türkiye Adalet Akademisince her yıl hakim, savcı ve adaylara yönelik eğitimler verildiğini dile getirdi.
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin yanında kadına verilen değerin göstergelerinden birinin de kadınların yargı alanında iş hayatına katılımları olduğunu aktaran Tunç, toplam 3 bin 647 olan hakim ve savcı adaylarından 1690'ının kadın olduğunu söyledi.
Adalet teşkilatında görev alan 96 bin 309 personelden 45 bininin de kadın olduğunu belirten Tunç, kadına verilen değerin ölçülmesinde istatistiğin önemli olmadığını vurguladı. Bakan Tunç, şunları kaydetti:
"Bizim için asıl mesele, insan hak ve onuru meselesidir, bir adalet meselesidir. Bu konuda tek amacımız bir kadının dahi ayrımcılığa, şiddete, haksızlığa maruz bırakılmamasıdır. Kadına yönelik tüm bu yeniliklerimiz tabii ki iyi uygulamayla hayat bulur. Tabii yargımızın bazen olumsuz, hatalı kararları olabiliyor. Ama milyonlarca karar içerisinden bunlar istisna olarak görülebiliyor. Yargı içerisinde bu hatalı kararların düzeltilmesi mekanizması neticesinde de yine hak yerini buluyor. İstinafı, temyizi o süreçler içerisinde o hatalı kararlarında da düzeltildiğini görmek mümkün."