Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Milletimize bugüne değin kazandırdığımız asırlık eser ve hizmetleri gerçekleştirebilmiş olmamızın arkasında sağlam bir irade ve milli bir stratejik akıl olduğu asla unutulmamalıdır.İktidarımız sürecinde adım adım inşa ettiğimiz, küresel ve yerel ekonomik şoklar karşısında hızlı toparlanabilme gücüne ve proaktif çözümler ortaya koyabilme olgunluğuna erişmiş güçlü ekonomik altyapı, siyasi istikrar ikliminin bir sonucudur. Yüzyıla damga vuran da Türkiye vizyonunu oluşturan da işte bu çelik gibi kaynaşmış bütünlüktür. Bilindiği üzere, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki AK Parti hükümetlerimiz, bugüne değin bütçe disiplininden asla taviz vermeden, faiz giderlerinin bütçe içindeki payını 2002’deki yüzde 43,2 seviyesinden bugün yüzde 10,6 seviyelerine kadar nasıl düşürebildiyse; nasıl ki oluşturduğu bu mali alan sayesinde ülkemize asırlık eser ve hizmetler kazandırabildiyse; Kur Korumalı Mevduat ve Katılma Hesapları (KKM) gibi yenilikçi enstrümanlarla da ekonomimize olumlu katkılar sunmaktadır.Ülkemizde KKM uygulaması 2021 yılı sonunda döviz piyasalarında oluşturulan panik havası ve yüksek oynaklık sonucu devreye alınmıştır. Böylece, söz konusu dönemdeki panik havası bertaraf edilmiş, döviz tevdiat hesaplarının toplam mevduat içindeki payı önemli bir oranda azaltılmış ve döviz kurlarında istikrara katkı sağlanmıştır.Ayrıca, KKM’nin TL mevduatların ortalama vadesinin uzamasına katkı sağlamasıyla bankacılık sektöründe vade uyumsuzluğu da azaltılmıştır.
"Önümüzdeki dönemde bütçe üzerinde ciddi bir maliyet oluşturması beklentiler dahilinde değil"Bugün, toplam 2,3 trilyon liraya ulaşan KKM uygulamasının bütçeye maliyeti de giderek azalmaya devam etmiş, toplamda 95,3 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Faiz üst sınırının kaldırılmasıyla, önümüzdeki dönemde de bütçe üzerinde ciddi bir maliyet oluşturması beklentiler dahilinde değildir.Diğer taraftan, KKM uygulaması devreye alınmamış olsaydı ve döviz kurundaki artış ve dalgalanma aynen devam etseydi; bunun ülkemiz dış borç stoku üzerindeki negatif etkisi yüksek olurdu ve reel piyasaların gelişimi de önemli ölçüde sekteye uğrardı.
Üstelik bu durum, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tetiklemesiyle emtia fiyatlarında keskin artışların yaşandığı ve küresel finansal koşulların giderek sıkılaştığı bir döneme denk gelecekti. O koşullar altında, enerji ve tüm diğer ithal girdilerde, ülkemizde reel sektörün maliyetleri çok daha fazla artar ve oluşan ek döviz ihtiyacı için mevcut küresel finansal ortamda, reel sektörümüz yüksek maliyetlerle daha fazla borçlanmak sorunuyla karşı karşıya kalırdı."